Anayis Yaldızcıyan’ın ardından… Agos
Agos sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Türkiye Ermeni toplumunun sevilen şairlerinden Zahrad, yani Zareh Yaldızcıyan'ın eşi Anayis Yaldızcıyan 10 Mayıs'ta hayatını kaybetti ve 2007'de bu dünyadan göçen eşiyle buluştu. Anayis Yaldızcıyan, Ermeni diline ve kültürüne emek vermiş önemli bir isimdi. Lüsan Bıçakçı sık sık buluştuğu dostunu hüzünlü bir yazıyla uğurluyor.
Çok üzgünüm, çok. İçim üzgün. Sevgili Şair Zahrad’ın eşi Anayis de artık yok. Ona uğramak yok, ona telefon etmek yok, sesini duymak yok. Görüşmelerimizin arası biraz açıldığında telefonda “Ur ek kuzum”(Neredesiniz kuzum?) diye sormayacak, “Geliyorum” dediğimde artık sevindireceğin o kişi de yok. Digin (Bayan) Anayis’in yokluğu, yakın dostları için büyük bir boşluk açacak gerçekten. Oysa ne diyordu son ziyaretlerimde, hem de üstüne basa basa: “Bir gün duyarsan Anayis gitmiş diye, sevin, sakın üzülme!”.
Tamam, yaşı vardı. Bir insanın yaşayacağı ortalama ömürden fazlasını yaşadı. Oğlum Azad benim üzüntümü hafifletmek için telefonda teselli ediyor: “Mama, o uzun ve güzel bir ömür yaşadı, üzülme!” Pazartesi buluşmaları
Uzun yaşadığı doğru ama çok ağır şeyler yaşadığını, hiç kolay bir hayatı olmadığını söylerdi kendisi, fazla açıklama yapmaksızın acılarının kenarından dolaşarak. Kınalıada’daki son yazı olan 2023’de onunla hep konuştuğumuz ama bir türlü düzenli olarak yapamadığımız sözlü görüşmeleri gerçekleştirdik ve ses kaydını aldım. Dokuz hafta sürdü (sekiz hafta planlamıştık, son görüşmede bir hafta daha yapalım diye anlaştık). Pazartesileri öğleden önce ona uğrardım, güzel buluşmalardı. Ondan ayrılır, vapura biner şehre dönerdim, kafamda Zahradlardan bir parça hatırayla.
Bu görüşmelerde bazen kişisel konulara girdiği olurdu, ama çoğu kez hemen kendini kapatırdı, “Oraya girmeyelim, onlar bana kalsın”, derdi. Elbette onun karar vereceği şeylerdi. Ne konuştuysak onlar kayda girdi. Yaz bitip de İstanbul’a döndükten sonra kayıtları tekrar tekrar dinledim, deşifre ettim, biraz düzen vererek yazılı hale getirdim. Daha sonraki ziyaretimde bana o röportajı ne yapacağımı sordu. Ben de ona içimden geldiği gibi “Digin Anayis, anlattığınız şeylerde siz yoksunuz, Zahrad var. Oysa ben sizi yazmak isterim”, dedim. Cevabımın üzerine düşündü, şöyle dedi: Sanırım haklısın.
Ermeni Edebiyatsever Kadınlar Kulübü
Oysa kendisi de iyi bir eğitim alarak 1950 yılında Robert Kolej’den mezun olmuş. İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca bilirdi. Boğazda geçen yaz dönemlerinde Rum arkadaşlarından öğrendiği Rumcayı da konuştuğundan bahsetmişti. İyi bir okur yazardı, başarılı ve uzun bir iş hayatı olmuştu. Emekli olana dek KLM’de çalışmış. Öyküler yazmış ve İngilizceden Ermeniceye pek çok tercümeler yapmış, bir çoğu Marmara Gazetesi’nde tefrika edilmiş. Tek bir şiir yazdığını biliyorum, birkaç defa bize okumuştu. Ermeni Edebiyatsever Kadınlar Grubu’nda aktif rol üstlenmiş. Kendini ön plana çıkarmamış, belki şair olan eşinin yanında at koşturmayı tercih etmemiş. Zamanın onu taşıdığı yerde, Zahrad’ın eşi olmaya razı gelmiş. Zahrad gündelik problemleri, ekonomik sorumluluğu tümüyle Digin Anayis’e bırakan bir eş olmuş, o da üstlenmiş. Kendini olması gereken kadar var etmemiş bir kadındı bana kalırsa.
Eşini tekrar yüceltti
Zahrad’dan sonra on sekiz yıl daha yaşadı. Sağlığı nispeten yerinde olduğu son günlere kadar Zahrad’ın sanatsal birikimini iğneyle kuyu kazar gibi ortaya çıkardı ve eşini tekrar yüceltti. Ben ona Zahrad’ın eşinden dolayı ne kadar şanslı biri olduğunu söylesem “Ben daha şanslıydım” diyerek tevazu gösterir ve hatta şöyle derdi: “Dolma yapan bir kadınla evlense belki daha mutlu olurdu”. Ama bana kalırsa o zaman Zahrad bu Zahrad olmazdı. Zahrad’ın sadece yazdıklarını değil, ‘Kediler’ kitabında Zahrad’ın çizimlerini de kıymetlendirmiştir. Zahrad’ın çeviri şiirlerinden oluşan son kitabı ‘Bi’ Âlem Gigo’nun kapağı Digin Anayis’in Ohannes’le paylaştığı minicik bir kağıttaki çiziminden yaratıldı. Bunlar az şey mi? Zahrad’ın gördüğü kimi haksızlıklarda Digin Anayis kendini kalkan yapmış bir insandı. Onun tabiatı bunları yok sayamıyor, görmezden gelemiyordu. Haklı mı haksız mı olduğunu ben tartışmam.
‘Beni unutmayın’ demişti
Zahrad’ı 21 Şubat 2007’de kaybettiğimizde Digin Anayis bize “Beni unutmayın” demişti, unutmadık da. Evine sıklıkla uğramaya çalışırdık, birkaç hafta geçse ne zaman geleceğimizi sorardı. Benden bazı kitaplar isterdi, okurdu, üzerine konuşurduk. Öykülerimi istemişti, şiirlerimi değil. ‘Artık Zahrad’ınkinden başka şiir okumak istemiyorum’ diyordu. Her öykünün sayfasına notlar düşmüştü. Kendi hikayelerini de okumam için vermişti ve yorumlarımı dikkatle dinlemişti. İleri yaşında birinin hayatında bunca okumaya, düşünmeye, yorumlamaya ciddi ciddi yer vermesine etrafımızda pek tanık olmayız. Bu nedenle çabasını hep kıymetli bulmuşumdur. Bir defasında Ömer Hayyam’dan söz açılmışken ona Binom Teoremi’nden bahsetmiştim. Bunu bilmediğine şaşırdı. Bir dahaki sefer gittiğimde bana o teoremi anlatmamı istedi, dilimin döndüğünce anlattım. Onun bu merak duygusu şaşırtıcıydı gerçekten.
Eğitiminden ve yetiştirilmesinden kaynaklı rasyonel bir insandı, tamamen pozitivist. Buna rağmen sanata kültüre çok değer veriyordu, Ordulu Antreasyan ailesinden geliyordu, ancak Anadoluluktan uzaktı. Yine de o kadim kültürün, Ermeni kimliğinin sahiplenicisiydi. Kendini de fiziken tipik Karadenizli olarak görürdü. Onların evi benim için Ermeniceye açılan bir kapıydı. Zahradlarla tanışmama bir gerekçe olan Ermenice sevdam onların sayesinde ilerledi. Şimdi Ermenice bildiğim pek çok kelimeyi onlara borçluyum.
Pek çok günlerde bir araya gelirdik: Zahrad’ın doğum günleri, Norsan grubuyla buluşmalar, bizim nişanımız, düğünümüz ve 2007’den sonra ölüm yıl dönümleri, Digin Anayis dostluğa özellikle önem veren, bunun için çaba gösteren biriydi. Zahrad’ın son ölüm yıldönümü olan 21 Şubat 2024’te sağlığı pek iyi olmadığı halde, bir grup arkadaşı yine evinde toparlamayı başarmıştı. Evimize de zaman zaman konuk olurdu, eskiden Zahrad’la birlikte. Her zaman kıymetlimiz olmuşlardır. Zahrad’ın Türkçeye çevrilmiş ilk kitabını kutlamaya gittiğimiz Beyoğlu’ndaki o geceyi unutamam. O güne dair bir fotoğraf bulamadım ama çok gülmüş, çok eğlenmiştik, özellikle Zahrad, Digin Anayis’le bana dönüp, “Muştagnerı abısbretsek!” dedikçe. Zahrad ve Ohannes kitabın basılması karşılığı küçük bir telif ücreti elde etmişlerdi. Zahrad bunu o kadar abartarak önemsiyordu ki, eşinin de benim de birer kürk ısmarlamamızı öğütlüyordu şaka olarak.
Son ziyaret
Digin Anayis’i cenazesinden tam bir hafta önce Cumartesi Ohannes’le evinde ziyaret ettik. Onu ilk defa yatakta görüyorduk. Gözleri apaçık, bizi görüyor ve sevgiyle izliyordu. Sağ eliyle bir şeyler de ifade etmeye çalıştı ama tam olarak ne dediğini anlayamadık. Bunun son ziyaret olduğunu biliyorduk. Çarşamba sabahı da vefatını öğrendik. Bu kayıp tahminimin ötesinde beni etkiledi. Zahrad’ın da doğum günü olan 10 Mayıs 2025’de Feriköy Kilisesi’nde yapılan mütevazi ayinin sonrasında Şişli Mezarlığı’na taşındı. Önceki ve sonraki günlerin aksine yağmurlu bir gündü. Tabut, Zahrad’ın büstünün berisinde toprağa verilirken şair sanki gözlerini Anayis’ine çevirmiş 101. doğum günü hediyesini almak için sabırsızlanıyor gibiydi.
Şimdi bana kalan duygular: Üzgünlük ve özlem. Digin Anayis’in bahsettiği sevinçten bende eser yok.

