Asırlardır merak ediliyordu, 900 yıllık gizem çözüldü: Onlarca ton ağırlığındaki heykelleri böyle taşımışlar
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
En yakın komşusundan 1.289 mil uzakta bulunan, sönmüş volkanlarla dolu küçük bir üçgen olan Paskalya Adası'nın çeşitli noktalarına yayılmış yaklaşık 900 adet heykel bulunuyor. Ortalama 4 metre boyunda ve 12 ila 80 ton ağırlığında olan bu devasa taş heykellerin Rano Raraku taş ocağından çıkarılan volkanik tüften oyulduğu tahmin ediliyor.
Nitekim taş ocağında bulunan 400'den fazla heykelin bazıları halen yapım aşamasında, bazıları ise tamamlanıp nihai konumlarına taşınmayı bekler vaziyette kalmış.
Asırlar önce adada yaşamış olan Rapa Nui halkının, yerel dildeki adı moai olan bu heykelleri nasıl taşıdığı uzun zamandır merak konusuydu. Nihayet üç boyutlu modelleme verileri ile gerçek hayattaki deneylerden elde edilen bulguları bir araya getiren bilim insanları, heykellerin son varış noktalarına "yürüdüklerini" ortaya koydu.
MS 1250 ile 1500 yılları arasına tarihlenen moai'ler Rapa Nui halkı tarafından oyulmuş monolitik insan figürleri. Heykellerin oyulma sebeplerinin ne olduğu bilinmiyor ancak dini ya da törensel nedenler olabileceği düşünülüyor. Hepsi aşırı büyük kafalara sahip olan heykellerin, tanrılaştırılmış ataların dünyadaki temsilleri olduğu düşünülüyor. 887 heykelin yüzleri adanın merkezine bakıyor. 53'ü hariç tümü tüften (sıkıştırılmış volkanik külden) oyulmuş olan heykellerin yaklaşık 100 tanesinin kafalarında pukao adı verilen şapka benzeri parçalar bulunuyor. Ayrıca 1979 yılında arkeologlar, heykellerin göz yuvalarında geçmişte mercandan yapılmış gözler bulunduğunu keşfetti. Heykellerin otorite ve gücün sembolü olduğuna, kabilenin eski şeflerini temsil ettiklerine veya ruhların saklandığı yerler olduğuna inanılıyor. Heykellerin eski ataların köyleri gözetlemesine uygun şekilde konumlandırıldığı, yedi heykelin ise denizlere bakarak yolcuların karayı bulmasına yardım ettiği düşünülüyor.
"TEK KOLLA BİLE ÇEKEBİLİYORLARDI"
Heykelleri inceleyen antropologlar, ada yerlilerinin üç tarafından halatlar bağladıkları moai'leri, zikzak şeklinde yürüttüğünü ortaya koydu.
Bu teknik sayesinde az sayıda kişiden oluşan ekiplerin, moai'leri çok fazla çaba sarf etmeden uzun mesafeler boyunca taşıyabildikleri anlaşıldı.
Çalışmanın yazarlarından Prof. Dr. Carl Lipo, Daily Mail'e yaptığı açıklamada, "Heykelleri bir kez hareket ettirdikten sonra gerisi hiç zor değildi. İnsanlar moai'leri tek kolla bile çekebiliyorlardı" dedi.
ABD'de bulunan Binghampton Üniversitesi'nde görev yapan Lipo, "Bu şekilde enerji tasarrufu sağlayıp çok hızlı hareket edebiliyorlardı. Asıl zorluk heykelin en başta sallanmasını sağlamaktı" diye konuştu.
Antropologlar, daha önce moai'lerin yere düz bir biçimde oturtulup hedeflerine kadar çekildiklerini düşünüyorlardı. Ancak böyle bir operasyonun çok sayıda insan gerektirmesi ve son derece yorucu bir iş olması, bazı büyük heykellerin taşınmasını neredeyse imkansız hale getiriyordu.
HEYKELLER SALLANARAK YÜRÜYORMUŞ
Ne var ki güncel araştırmalar, Rapa Nui halkının çok daha hassas bir çözüm bulduğunu gösteriyor. Buna göre kafanın her iki yanına bağladıkları ipleri bir sağdan bir soldan çeken ada yerlileri, moai'lerin yanlara doğru sallanmasını ve "yürüyüş" hareketi ile ilerlemesini sağlıyordu.
Heykellerin nasıl taşındığından daha büyük bir gizem de Rapa Nui halkının başına gelenler. Bu medeniyetten geriye dev heykeller ve bazı arkeologların silah olarak kullanıldığına inandıkları keskin üçgen şeklindeki volkanik cam parçalarından başka bir şey kalmadı. Kısa bir süre öncesine kadar adanın eski sakinlerinin kendilerinin sebep olduğu bir çevre felaketi sonucu yeryüzünden silindiklerine, azalan kaynaklar uğruna savaşırken can verip yok olduklarına inanılıyordu. Ancak 2024 yılında Columbia Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada bu iddiaya karşı deliller sunuldu.
Lipo ve Arizona Üniversitesi'nden Profesör Dr. Terry Hunt, geçmişte daha küçük modeller üzerinde test ettikleri bu yürüyüş teorisinin daha büyük moai'lerde işe yarayıp yaramayacağını görmek için bir deney tasarladı.
Araştırmacılar öncelikle heykellerin üç boyutlu ayrıntılı bir modelini oluşturarak hangi özelliklerin yürümelerine yardımcı olduğunu inceledi. Bunun sonucunda moai'lerin yürüyecek şekilde tasarlandığı anlaşıldı.
Heykellerin büyük D şeklindeki tabanlarının ve öne eğik pozisyonlarının, yanlara sallandıklarında zikzak şeklinde ilerlemelerini kolaylaştırdığı görüldü.
Carl Lipo ve ekibi 4 tonluk heykeli bu yöntemle yürütmeyi başardı
4 TONLUK HEYKELİ 40 DAKİKADA 100 METRE YÜRÜTTÜLER
Lipo ve Hunt bu teoriyi gerçek dünyada test etmek için 4,35 ton ağırlığında bir moai replikası inşa etti. Bu model de tıpkı gerçek heykeller gibi D şeklinde bir tabana ve öne doğru eğimli bir ağırlık merkezine sahipti.
18 kişilik araştırma ekibi, moai kafasını 40 dakika içinde 100 metre hareket ettirmeyi başardı. Bu önceki denemelerden çok daha hızlı bir sonuçtu.
Araştırmacılar, bulgularının en büyük moai kafalarının yürüyerek taşınmış olması gerektiğine dair son derece güçlü bir kanıt olduğunu vurguladı.
Lipo, "Fiziksel olarak mantıklı. Deneylerde gördüklerimiz gerçekten işe yarıyor. Heykelin boyutları büyüdükçe de işe yarıyor. Hatta heykel ne kadar büyükse, gördüğümüz özellikler de o kadar tutarlı hale geliyor çünkü bu yöntem o büyüklükteki heykelleri taşımanın tek yolu haline geliyor" dedi.
EFSANELERDE DE HEYKELLERİN YÜRÜDÜĞÜ SÖYLENİYOR
Bu yeni bilimsel kanıtlar, adada günümüze kadar ulaşan sözlü efsanelerle de örtüşüyor. Bu efsanelerde kafaların inşa edildikleri taş ocağından son konumlarına "yürüyerek" taşındıkları belirtiliyor.
Araştırmacılar teorilerini daha da desteklemek için adayı bir uçtan öbür uca kat eden "moai yolları" ağını da inceledi.
Lipo, "Görünüşe bakılırsa her taşıdıkları heykel için bir yol yapmışlar. Bu yol heykelin taşınma sürecinin bir parçası" dedi.
Araştırmacılara göre, bu yollar moai'lerin uzun mesafelere taşınabilmesi için "yürümeye" mükemmel bir biçimde uygun olacak şekilde özel olarak yapılıyordu.
Yaklaşık 4,5 metre genişliğinde ve içbükey bir profile sahip olan bu yolların, başları sabit tutmaya ve ileriye doğru kaymalarını kolaylaştırmaya yardımcı olacak şekilde kazıldığı anlaşıldı.
"ONLARDAN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEYİMİZ VAR"
Taşıma esnasında yol kenarına devrilmiş moai'lerin altında, insanların "ayaklarının" altını kazarak onları yeniden kaldırmaya çalıştıklarını gösteren izler de bulundu.
Araştırmacılara göre bu, Rapa Nui halkının büyük heykelleri taşımak için en iyi yöntemin yürümek olduğunu keşfettiklerine dair bir başka güçlü gösterge oldu.
Lipo, sözlerine " Bütün bunlar, Rapa Nui halkının inanılmaz derecede zeki olduğunu gösteriyor. Bu yöntemi keşfetmişler. Dolayısıyla başardıkları şeyleri gözler önüne sererken, o insanları onurlandırmış da oluyoruz. Bu ilkeler bağlamında onlardan öğrenecek çok şeyimiz var" şeklinde nokta koydu.
PASKALYA ADASI'NIN TARİHİ
13'üncü yüzyıl: Paskalya Adası (Rapa Nui), Polinezyalı denizciler tarafından kolonize edildi. Adadaki anıtların bazı kısımlarının inşasına başladı.
14'üncü yüzyılın başından 15'üncü yüzyılın ortalarına kadar olan dönem: İnşaat faaliyetlerinde hızlı artış yaşandı.
1600: Paskalya Adası kültürünün çöküşünün başladığı ilk tarihin 1600 yılı olduğu düşünülüyordu. Bu dönemde adada inşaatlar devam etmektedir.
1770: İspanyol denizcilerin ayak bastığı ada iyi durumdaydı.
1722: Hollandalı denizciler adaya ayak bastı. Heykeller çeşitli ritüeller için kullanılıyordu ve adada toplumsal çürümenin hiçbir belirtisi yoktu.
1774: İngiliz kaşif James Cook Rapa Nui'ye ulaştı. Cook'un mürettebatının hatıralarında adanın kriz içinde heykellerin ise devrilmiş olduğu belirtiliyordu.


