Yüzen askerlerin 2 bin 900 yıllık gizemi çözüldü: Keçi derisi kullanmışlar Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Rölyef, 1840’larda Tigris Nehri kıyısında inşa edilen Kuzeybatı Sarayı’nda gün yüzüne çıkarılan çok sayıdaki panelden biri. MÖ 865-860 arasına tarihlenen bu panellerde kralın seferleri, av sahneleri ve dini ritüelleri belgeleniyor. Söz konusu parçanın üst kenarında yer alan çivi yazılı satırlar, II. Asurnasirpal’in soy kütüğünü ve fetihlerini anlatıyor.
Asur sanatına özgü iki boyutlu perspektif nedeniyle figürler suya yarı batmış değil, bütünüyle görünür biçimde betimlenmiş. Bu teknik ayrıntı, Asurluların anlatı netliğine verdiği önemi yansıtıyor. Panel, sosyal medyada zaman zaman “antik dönem tüplü dalgıcı” iddialarıyla gündeme gelse de gerçekte askeri bir geçiş taktiğini gösteriyor.
KEÇİ DERİSİ KULLANMIŞLARAraştırmacılara göre keçi ya da domuz derisinden yapılan şişirilebilir tulumlar, askerlerin silahlarını kuru tutmasını sağlıyor ve orduya nehirleri sessizce aşarak düşmana ani baskın düzenleme avantajı veriyordu. II. Asurnasirpal, acımasızlığı kadar bu tür yenilikçi manevralarıyla da ün salmış; bu sayede imparatorluğunu 9. yüzyılda önemli ölçüde genişletmişti.

Rölyefteki detaylar, antik Mezopotamya’da askeri lojistiğin ulaştığı sofistike seviyeyi ortaya koyuyor. Atlar yüzerken gemiyi çeken askerler, koordinasyonu ve hızı artırmak için birbirlerine iplerle bağlı. Öte yandan serbest yüzen bir askerin yanında tulum kullananların varlığı, ordunun farklı görevlere yönelik esnek taktikler geliştirdiğini gösteriyor.
Assur İmparatorluğu MÖ 600 civarında yıkılmış olsa da, Nimrud panellerinde resmedilen bu basit fakat etkili “keçi derisi” teknolojisi, askeri tarihte yaratıcı mühendisliğin erken örneklerinden biri olarak önemini koruyor. Belki de bugünün modern dalış ekipmanlarına giden yol, o dönemin tulumlarına uzanan bu köprüde başladı.


