Aziz Nesin le bir Sanasaryan Misafirhanesi anısı: Yeni Harman, Filtresiz Agos
Agos sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Yıl 1969, Sanasaryan Misafirhanesinin mutat davetlerinin birindeyim. Bir hareket oldu. Herkes kenara çekildi. Aziz Nesin, voltaya çıkmıştı. Uyarıları unutup fırladım volta alanına. Aziz Nesin’e karşı yönde yürümeye başladım. Volta alanında bir Aziz Nesin var, bir de ben. Üstat ile aynı alanda volta atmak misafirhanelerde pek görülmüş bir şey değil. Herkes bizi izliyor. El, kol, otur işareti yapanlar var. Çok heyecanlıyım. Elimi cebime attım…”
12 yaşımda okumaya başlamıştım Aziz Nesin’i. Zeka fışkıran hikayeleri ve kara mizahı ile yeni oluşmaya başlayan edebiyat dünyamda, unutulmaz bir açılış uvertürüydü.
Onu, Nazım izledi. Sonra sırayla geldiler. Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Balaban ve Can Yücel girdi hayatıma. Onlar 65-68 kuşağını hazırlayan öncülerdi. Yol göstericilerimizdi. Hepsi liderdi kendi alanında. Bizim en büyük talihimiz Nazım dışında tümünü yüz yüze tanıma, onları dinleme fırsatı bulmuş olmamızdı. Nazım’la tanışmaya zaten olanak yoktu. Olsa da mutlaka hapiste olurdu. O yüce şair çoktan beynimizde ve kalbimizdeydi.
Yıl 1969, Sanasaryan Misafirhanesinin mutat davetlerinin birindeyim. Binanın yarısından fazlasını kaplayan bodrum katındaki koca alan, sanat ödüllerinin dağıtıldığı bir salon gibi. Ne yöne baksan ülkenin tanınmış sanatçıları, yazarlar, gazeteciler var. Hepsini, her zaman bir arada görmek zor. Defter kalem yasak olmasa, imza toplamanın tam sırası. Ödüller üst katlardaki özel odalarda veriliyor. Ödülendirilecek kişiler teşrifatçıların anonsu ile duyuruluyor. İsmi okunanlar, gruplar halinde ya ödül törenine gidiyor ya da bir başka misafirhaneye tayinleri çıkıyor.
Bizler genç kuşak davetlileriz. Bize de jüri özel ödülü verileceği söylendi, sıramızı bekliyoruz. Kimse konuşmuyor. Etraf köstebek dolu. Herkes birbirine kuşku ile bakıyor. Ödülü ne zaman alacağını bilmemek stres yaratıyor. Rahatlamak için orta alanda volta atmak gerekiyor.
Korkum bir anda kaybolduYanımdaki genç, az ilerde kuytu bir köşede yere çömelmiş duran, kısa boylu, birini işaret etti.
“Volta atmaya kalkarsa hemen kenara çekil. O tek başına yürür.”
“Kim o?”
Fısıldadı:
“Aziz Nesin.”

İnanamadım. Karanlıkta seçememiştim. Büyük bir coşku kapladı bedenimi. Okul harçlığımı kitaplarına yatırdığım, çocukluğumun büyük yazarı ile aynı havayı soluyordum! Salona girer girmez başlayan KORKU bir anda kayboldu. Aziz Nesin de burada olduktan sonra korkacak ne vardı ki?
Sonradan öğrendiğime göre, ne zaman bir darbe ya da siyasi bir toplama daveti olsa, Aziz Nesin davetli listesinin başında olurmuş. Polisin sabaha karşı evine yaptığı davetlerden çok bunalınca, ortalık azıcık karışınca en yakın karakola gidip “Ben Aziz Nesin. Siz zahmet etmeden ben geldim” demeye başlamış. Şaka mı bilmiyorum. Polisler bile o kadar alışmışlar ki, “Hoş geldiniz Aziz Bey” diye karşılamaya başlamışlar. Gelmediği zamanlar merak edip amirlerine sorarlarmış: “Hasta olmasın? Gidip baksak mı?”
Salon tıka basa dolu. İnanılmaz bir kalabalık var, herkes neredeyse kucak kucağa. Çift katlı ranzalarda üçer beşer yatılıyor. Boş duvar bulanlar sırtını dayayarak ayakta uyumaya çalışıyor. Ödüllerini almış olanların uyumaya bile gücü yok. Bir köşede inliyorlar.
Dostlardan gelen sabun, portakal, sigara elinize geçmişse ranza ayarlamak kolay. Benim henüz ranzam yok ama cebimde birkaç ranzaya bedel, dönemin en kaliteli sigarası, üç paket Filtresiz Yeni Harman var.
Bir hareket oldu. Herkes kenara çekildi. Aziz Nesin, voltaya çıkmıştı. Hani bazen bedeninizde bir coşku, kendinize hakim olamama hissedersiniz ya işte bende de öyle oldu. Davranışlarımı engelleyemedim. Uyarıları unutup fırladım volta alanına. Aziz Nesin’e karşı yönde yürümeye başladım.
Volta atma, Nişantaşı, Beyoğlu ya da Adalar’da yaylanarak yürümeye benzemez. Hızlı adım duvardan duvara yürüyüp ani bir çark yaptıktan sonra geldiğin duvara dönmen gerekir. Aynı hareketi 15-20 kez tekrarladıktan sonra sıranı başkasına devredersin.

Volta alanında bir Aziz Nesin var, bir de ben. Üstat ile aynı alanda volta atmak misafirhanelerde pek görülmüş bir şey değil. Herkes bizi izliyor. El, kol, otur işareti yapanlar var. Kuralları bilmeyip, volta atan birkaç toy genç de var aramızda. Çok heyecanlıyım. Elimi cebime attım, iki paket Yeni Harman’ı sıkı sıkıya tuttum. Tam Aziz Nesin yanımdan geçerken “Merhaba Aziz Bey” dedim, sigaraları uzattım. Bir an durdu. Şaşırmıştı. Uzattığım yassı, sarı renkli Yeni Harman paketlerine baktı, bir de yüzüme. Eminim o anda kıvılcım çakan gözleri fotoğrafımı çekti. Sigaralar ceketinin iç cebinde kayboldu.
“Teşekkür ederim.”
Voltasına devam etti. Koca salonda tık yoktu.
Yerime döndüğümde boş bir ranza beni bekliyordu.
Yıllar sonra Güneş Gazetesi’ndeSeneler geçti aradan. Güneş gazetesinin İngiltere temsilcisi olmuştum. Babıali’de Güneş unutulmayacak bir okul yaratmıştı. Tüm tanınmış yazarlar, Güneş’te yazıyordu. En önemlisi Aziz Nesin de Güneş’teydi.
İstanbul’a geldiğim günlerden birinde, odasının kapısını tıklatıp içeri girdim. Başını kaldırdı.
“Beni tanıdınız mı?”
Gözlerini ayırmadı yüzümden.
-“Sanasaryan, volta!” dedim.
Yüzünü bir gülümseme kapladı. İşaret parmağını doğrulttu.
“Yeni Harman?”
“Filtresiz!” dedim.
Yüzündeki sert ifade değişti, koca bir kahkaha koyuverdi.
O günden sonra her karşılaşmada aramızda aynı selamlaşma geçti.
“Yeni Harman.”
“Filtresiz.”


