Beyin Gücü Göçü: Giden Gençler, Kalan Sessizlik
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Şahin Aybek
Bir süredir dikkatimi çeken bir şey var: Çevremdeki gençler artık gelecek planlarını İstanbul, Ankara ya da İzmir gibi şehirlerde değil; Berlin, Almanya, Amsterdam, İtalya ,İngiltere gibi ülkelerde kuruyor.
1950’l yıllardaki gibi: Birkaç yıl çalışır, sonra dönerim” diyen ilkokul mezunları değil gidenler. Gidenler ülkemizin seçkin liselerinden mezun nitelikli gençler ve bu gençler maalesef “Oraya bir tutunabilirsem dönmem” diye düşünüyorlar.
Gençler için yurt dışına gitmek bir kaçış planı. Bu kaçış öylesine sıradanlaştı ki artık “neden gitmek istiyorsun?” sorusu bile tuhaf kaçıyor. Gençler bu soruyu değil, “neden kalayım?” sorusunu soruyor. Ve çoğu zaman ikna edici bir cevap bulamıyor.
Çünkü kalmak zorlaştı.
Gençler artık yalnızca geçim derdine düşmüyor; gelecek inşa edebilecekleri bir zemin arıyor. Eğitimli, yaratıcı ve çalışkan binlerce genç, burada emeğinin karşılığını alamayacağını biliyor. Liyakatin yerini ilişkiler, özgürlüğün yerini otosansür, üretmenin yerini tüketmek almışsa; genç bir beyin, neden burada kök salsın ki?
Oysa bu topraklarda bir zamanlar gençlik, ülkenin kaderini değiştirmişti. İstanbul Lisesi’nin son sınıfı, 1920’lerde cepheye gitti. O yıl okul mezun veremedi. Çünkü o gençler, hayatlarının baharında bu ülke için can verdiler. Onların hayali özgürlük, adalet, bağımsızlıktı. Geri dönemediler ama bizim dönebileceğimiz bir yurt bıraktılar.
Bugün o yaşlardaki gençler bu yurttan usulca gidiyor. Savaşarak değil, susarak. Silahla değil, valizle. Vatanı savunmak bir zamanlar ölüm anlamına geliyordu; bugünse birçoğu için yaşamak başka bir yere gitmek demek.
Ve belki de en çok can yakan gerçek şu: Ne onlar gittikleri yerde tam olarak aidiyet hissedip mutlu olabilecek, ne de biz geride kalanlar onların yokluğuna alışabileceğiz.
Onlar, köksüz ağaçlar gibi, başka iklimlerde yeşermeyi bekleyecekler.
Gidenlerin yerini sessizlik alıyor. Üniversite sıraları boşalıyor, araştırma merkezleri hız kesiyor, kütüphaneler daha az ziyaret ediliyor. Zihni ve yüreği dolu gençlerin yerini, “zaten hiçbir şey değişmez” diyen bir umutsuzluk kuşağı alıyor.
Bir ülke gençliğini kaybederse, yalnızca bugünü değil, geleceği de yitirir.
Kurtuluş Savaşı’nın gençleri bu ülkeyi var etti. Bugünün gençleri, yok sayıldıkları bir ülkeden gitmeyi tercih ediyor. Şairin dediği gibi: Aslında giden değil kalandır terk eden.Giden de bu yüzden gitmiştir zaten.
Şimdi sormak gerekiyor:
Bu gençlere “kal” demek için elimizde ne kaldı?
Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…


