Beynimiz neden bazı anıları saklarken diğerlerini unutuyor? Ağaçların arasında koşuşturan sincapları izlerken fark etti
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Beynin bazı anıları canlı tutarken diğerlerini unutmasının nedeni, duygusal bağların hafızayı güçlendirme etkisiyle ilgili olabilir. Boston Üniversitesi’nden araştırmacılar, sıradan ya da zayıf anıların, duygusal olaylarla ilişkilendirildiğinde daha kalıcı hale geldiğini öne sürüyor.
Boston Üniversitesi’nden araştırmacılar, hafızamızda kolayca kaybolabilecek, sıradan veya önemsiz gibi görünen anıların, güçlü duygusal olaylarla bağlantı kurulduğunda daha kalıcı hale gelebileceğini söylüyor.
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse; bir gün sıradan bir yürüyüş yaparken gördüğünüz bir kuşu normalde unutabilirsin. Ama o yürüyüş sırasında sizi mutlu eden bir haber aldıysanız, o kuşun görüntüsü, o duygusal anla bağlantılı hale gelir ve hafızanızda daha uzun süre kalabilir.
Boston Üniversitesi’ndeki Reinhart Nörobilim Laboratuvarı’nda doktora öğrencisi olan Leo Chenyang Lin, iki yıl önce New Hampshire’a yaptığı bir gezi sırasında ağaçların arasında koşuşturan bir grup sincabı izlemek için durdu. Bu oyun dolu an onun aklında kaldı. Günün sonunda, o anı canlı ayrıntılarla hatırlayabildiğini ve ayrıca kendisiyle birlikte yola çıkan arkadaşlarının geçtiği çiftlik hayvanlarını da hatırlayabildiğini fark etti.
Washington Post’a konuşan Lin, bu sahneleri normalde hatırlamayacağını düşündüğünü, yaşadığı bu deneyimin kendisine şu soruyu sordurduğunu söyledi: “İnsan beyni neden bazı sıradan gibi görünen anları tutarken diğerlerini unutuyor?”
Bu soru, geçtiğimiz günlerde Science Advances dergisinde yayımlanan bir çalışmanın merkezinde yer alıyor.
Araştırmacılar, bu çalışmanın geniş çapta pratik sonuçlar doğurmasını umuyor. Örneğin, öğretmenlerin öğrencilerinde bilgi kalıcılığını en üst düzeye çıkarmaya yönelik yöntemlerinde ya da bakıcıların demans hastalarıyla etkileşim biçimlerinde etkili olabilir.
Boston Üniversitesi’nden Lin ve diğer araştırmacılar tarafından yazılan çalışmada, beynimizin bazı anıları önemli deneyimlerle ilişkilendirildiğinde onları seçici bir şekilde güçlendirdiği ortaya konuyor. Bu sürece “hafıza geliştirme” (memory enhancement) mekanizması deniyor.
FAYDALI ANILARI GÜÇLENDİRİP ALAKASIZ OLANLARI ZAYIFLATMAYA YARDIMCI OLABİLİR
Çalışmaya göre, beyin hangi anıların korunacağına karar verirken kademeli bir değerlendirme sistemi kullanıyor. Bu bulgular, yaklaşık 650 katılımcıyla yapılan 10 ayrı çalışmaya dayanıyor.
Hakemli bir dergide yayımlanan bu çalışma, genellikle sıradan olaylara ait kırılgan anıların, unutulmaz ya da ödüllendirici anlarla ilişkilendirilmesinin onların kaybolmasını önleyebileceğini öne sürüyor. Ayrıca, bu yaklaşımın sistematik bir şekilde uygulanmasının, faydalı anıları güçlendirmeye veya alakasız olanları zayıflatmaya yardımcı olabileceği belirtiliyor.
“Kırılgan anı”, hafızada kolayca kaybolabilecek, zayıf, geçici ya da önemsiz gibi görünen anılardır. Bu tür anılar genellikle sıradan olaylara aittir.
HAFIZA SADECE PASİF BİR KAYIT CİHAZI DEĞİLDİR
Boston Üniversitesi’nde psikoloji ve beyin bilimleri profesörü ve çalışmanın ortak yazarı Robert M.G. Reinhart, düzenlenen basın toplantısında “Hafıza sadece pasif bir kayıt cihazı değildir. Beyinlerimiz neyin önemli olduğuna karar verir ve duygusal olaylar geriye dönük olarak kırılgan anıları stabilize edebilir. Çalışmamız, duygusal önem
düzeyinin hassas biçimlerde kullanılabileceğini öne sürüyor.” dedi.
Araştırmaları kapsamında, bilim insanları 3 tane kendi deneylerini gerçekleştirdi ve yedi bağımsız deneyin verilerini analiz etti.
Ekip, katılımcılara çeşitli görseller gösterdi; bazı görseller “nötr” kalırken, bazıları ödüllerle ilişkilendirildi. Ardından ertesi gün katılımcılara sürpriz bir hafıza testi uygulandı. Ayrıca, hafif elektrik şoklarıyla ilişkilendirilmiş görsellerin kullanıldığı diğer deneyler de veri setinin bir parçası olarak analiz edildi.
Araştırmacılar, insanların duygusal bir olaydan hemen önce gerçekleşen “kırılgan” olayları hatırlama olasılığının daha yüksek olduğunu buldu. Özellikle bu anılar, olayla benzerlik taşıyorsa — örneğin aynı renge sahip olmak ya da görsel bir ipucu içermek gibi hatırlanma ihtimali artıyordu. Ayrıca, önemli veya anlamlı bir olaydan sonra gelen nötr anıların da daha kolay hatırlandığı ortaya atıldı.
Çalışmanın baş yazarı Lin, bu konu hakkında “Duygusal olaylar çevresindeki tüm anıları eşit şekilde güçlendirmez, beyin zamanlamaya bağlı olarak farklı kurallar uygular.” dedi.
Reinhart’a göre, güçlü bir deneyimin ya da olayın hafıza güçlendirme etkisi çoğunlukla “aksi takdirde unutulacak olan sıradan anılar” üzerinde görülüyor. Eğer bu ikincil anılar da kendi başlarına duygusal bir ağırlık taşıyorsa, bu etki zayıflıyor.
ANILARIMIZ ZAMANLA DEĞİŞİME AÇIKTIR
Hafıza, bilişsel sağlığın önemli bir göstergesidir ancak uzmanlar, yaşınız ne olursa olsun, hafızanın hem hataya açık hem de değiştirilebilir olduğunu kabul eder. Hayatımız boyunca beynimiz hesaplanamaz miktarda bilgiyi işler ve neyi hatırlayıp neyi unutacağına karar verir; genellikle ayırt edici ve duygusal açıdan yüklü bilgileri önceliklendirir. Buna rağmen, anılarımız zamanla değişime açıktır.
Sinirbilim / nörobilimciler insan beynini daha iyi anlamaya başladıkça, hafızayı korumanın ve hafıza kaybı riskini azaltmanın yollarını da keşfettiler. Düzenli egzersiz yapmak, yeterince uyumak, alkol ve stresi sınırlamak, sosyal bağları güçlendirmek gibi yöntemler bu yollar arasında yer alır.
ANILARIMIZ SABİT FOTOĞRAF KARELERİ DEĞİLDİR
Şimdi ise bu yeni çalışma, hedefe yönelik stratejilerin insanların yaşamlarının her aşamasında anılarını daha iyi korumalarına yardımcı olabileceğini göstererek bu çabalara yeni bir boyut kazandırabilir.
İskoçya’daki Glasgow Üniversitesi’nde bilişsel sinirbilimci olan ve çalışmaya dahil olmayan Maria Wimber, araştırmanın bulgularını “ilgi çekici” olarak nitelendirdi ve ekledi:
“Bana göre en önemli çıkarım şu: Anılarımız sabit fotoğraf kareleri değildir. Onlar dinamiktir ve kaderleri, sonrasında ne olduğuna bağlı olarak değişebilir.”
Lin, çalışmanın bulgularının sınıflardan kliniklere kadar çok geniş alanda etkili olmasını umuyor. Bu bulguların öğretmenlerin derslere yaklaşımını değiştirebileceğini söyleyen Lin, bunu bir örnekle açıkladı:
“Bir tarih dersinin, ödüllendirici bir deneyimle ilişkilendirilmesi durumunda öğrencinin o dersi hatırlama olasılığı daha yüksek olabilir. Puan kazandıran bir bulmacayı çözmek ya da merak uyandıran bir hikâyeye dönüştürmek gibi.”
Lin, demans hastası bir kişide gözlüğünü masaya bıraktığına dair sıradan bir anının, “sevilen bir şarkı, bir aile fotoğrafı ya da küçük bir hediye” gibi anlamlı ve ilgili bir şeyle eşleştirildiğinde daha sağlam bir şekilde hafızaya yerleşebileceğini söyledi.
Hayvanlar üzerinde çalışan sinirbilimciler arasında bilinen bir teoriye göre, “zayıf anılar etiketlenebilir’ ve ardından belirgin bir olayla karşılaştıklarında stabilize edilebilir. Bu sürece “davranışsal etiketleme” (behavioral tagging) adı veriliyor. Lin, bulgularının bu teoriyle örtüştüğünü belirtirken, gelecekte beyin görüntüleme ve diğer araçları kullanarak beyin mekanizmalarının gerçek zamanlı olarak nasıl geliştiğini izlemeyi umduğunu da sözlerine ekledi.
Hayvanlardan ilham alan davranışsal çalışmalar yürüten Wimber ise, bu çalışmanın önemli olduğunu çünkü davranışsal etiketleme teorisine dair insanlarda elde edilen kanıtların karışık olduğunu, işte bu yüzden bu yeni çalışmanın çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Çalışma, aynı zamanda deneylerinin doğası gereği bazı sınırlamalara sahip. Deneyler, insanların gerçek hayatta karşılaştığı ve hatırladığı ya da hatırlamakta zorlandığı karmaşık senaryolar ve etkileşimler yerine, hayvanlar ve aletler gibi nispeten basit uyaranlara dayanıyordu. Lin’e göre bir sonraki adım, beynin ve hafıza sisteminin günlük yaşamda da aynı şekilde tepki verip vermediğini test etmek olacak.


