Bir ülkenin gelişmişliği özel eğitime verdiği değer kadardır
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
“Ülke genelinde bir kaynaştırma politikasını benimseyip okulda öğretmene ve öğrenciye gerekli desteği sağlayacak ara personeli yetiştirip istihdam etmek durumundayız. Ülke genelinde bir kaynaştırma politikasını benimseyip okulda öğretmene ve öğrenciye gerekli desteği sağlayacak ara personeli yetiştirip istihdam etmek durumundayız.”
Prof. Dr. Tevhide Kargın ile özel eğitimimizi konuştuk.

Özel eğitim alanını bize tanıtır mısınız?
Özel eğitim bedensel, zihinsel ,duygusal, sosyal ve dil gelişimi açısından tipik gelişim gösteren akranlarından farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklara yönelik olarak sürdürülen eğitimdir. Böylesine geniş bir tanımlamada vurgulanması gereken nokta farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklar ifadesidir.
Bu ifadeyi özellikle vurgulamamın nedeni özel eğitim denilince pek çoğumuzun aklına belirgin derecede farklılıkları olan ve normal yaşamını bağımsız olarak sürdüremeyen çocuklar gelir. Oysaki özel eğitim yalnızca belirgin derecede farklılığı olan ve ayrı okullarda eğitimlerine devam eden çocukları değil, aynı zamanda bizim risk grubu, hafif derecede yetersizliği olan ya da üstün yetenekli dediğimiz çocuklara yönelik sürdürülen eğitim çalışmalarını da içerir.
Aslında özel eğitimin en iyi tanımı özel gereksinimli çocukların gerçek potansiyellerini ortaya koyabilmeleri için sağlanan hizmetlerdir. Bu destekler, bir grup çocuk için özel eğitim okullarında verilirken, bir başka grup için hepimizin çocuğunun devam ettiği mahallemizdeki çevremizdeki genel eğitim okullarında da verilebilir.
Sizin yapmış olduğunuz bu tanıma göre daha fazla çocuğun özel eğitime ihtiyacı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Aslında tam olarak bunu söylemek istemiyorum. Tam olarak ifade etmeye çalıştığım konu özel eğitimin yalnızca tipik gelişim gösteren akranlarından belirgin derecede farklılıkları olan çocuklar için değil öğrenme, dikkat, konuşma ve diğer özellikleri açısından akranlarına yakın gelişim göstermekle birlikte ancak gerekli desteklerin sağlanmaması durumunda eğitimlerine devam etmelerinin olanaklı olmadığı çocuklardan bahsediyorum.
Örneğin okurken harfleri birbirine karıştıran, satır atlayan, hece atlayan bir öğrenci düşünelim bu öğrenci diğer pek çok özelliği açısından akranlarıyla benzer olsa da yaşadığı güçlük nedeniyle başarılı olması mümkün değildir. Peki o zaman ne yapmak gerekir bu çocuğa akranlarıyla aynı ortamda eğitimini sürdürebilmesi için öncelikle yaşadığı güçlüğü ortadan kaldırmaya yönelik destek sağlanmalıdır.
Böylesi bir destek söz konusu olduğunda özel eğitim işin içine girecektir. Bir başka öğrenci düşünelim ilkokul ikinci sınıfta olmasına karşın akademik becerilerde ilkokul dördüncü sınıf düzeyinde performans gösterebilir. Bu öğrenci için ikinci sınıf konuları basit gelecek, sıkılacak, dersi dinlemeyecek ve belki de bir süre sonra sahip olduğu potansiyeli çok fazla kullanmayacaktır. Bu öğrencinin kendi hızında ilerlemesine olanak verecek farklı eğitim modelleri vardır. Bu modelleri hayata geçirmek, yine gerekli desteklerin sağlanmasını ve özel eğitimin işin içine girmesini gerekli kılar.
Aslında konuyu birazcık toparlayacak olursam demeye çalıştığım şey içinde yaşadığımız çağda biz artık her bireyin kendine özgü bir gelişim hızı olduğunu ve bu gelişim hızına uygun olarak eğitim alması gerektiğini kabul etmek durumundayız. Böyle olunca da yalnızca ağır derecede yetersizliği olan çocuklar değil aynı zamanda kaynaştırma ortamında eğitim gören çocuklar da özel eğitimin konusunu oluşturuyor.
Bu durumda belki kaynaştırma kavramını bize tanımlayabilir misiniz?
Elbette ülkemizde özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklar için yaygın olarak üç eğitim ortamı vardır: bunlar ayrı okullar, özel eğitim sınıfları ve kaynaştırma. Tarih boyunca özel gereksinimli çocukların eğitim göreceği konusu araştırılmış öncelikle ayrı okullarda eğitim tercih edilmiş daha sonra bakılmış ki ayrı okullarda eğitim gören çocuklar gerçek yaşama uyum sağlamakta zorlanmışlar.
Zorlananlar yalnızca engelli çocuklar olmamış aynı zamanda diğer bireylerinde bu çocuklarla nasıl iletişim kuracakları ve onlarla nasıl yaşayacakları konusunda zorlandıkları görülmüş. Bu zorluklar sonucunda yalnızca çok ağır derecede yetersizden etkilenmiş çocukların ayrı okullarda eğitim görmeleri, diğerlerinin ise performanslarına uygun olarak özel eğitim sınıflarında ve kaynaştırma’da eğitim görmeleri benimsenmiştir. Kaynaştırma eğitimi özel gereksinimli öğrencinin akranlarının devam ettiği, kendi mahallesindeki okula yaşıtlarıyla beraber devam etmesi demektir.
Ancak bu eğitimi sürdürmek için de öğretmene ve öğrenciye gerekli özel eğitim destek hizmetlerinin sağlanması gerekiyor. Ülkemizde kaynaştırma yasal olarak benimsenmiş bir düzenlemedir ve hangi öğrencilerin kaynaştırma eğitimlerine devam edeceğine Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde karar verilir.
Kaynaştırma eğitimi konusunda ülke olarak ne durumdayız?
Bu soruya cevap vermek gerçekten çok zor ülkemizde yasal olarak 25 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen hâlâ çok ciddi SORUNLAR yaşıyoruz. Bu SORUNLAR nelerdir denildiğinde hala öğretmenlerimiz kaynaştırma konusunda yeterince donanımlı değiller, donanımlı olsalar bile öğretmene sağlanan destek hizmetler son derece sınırlı. Pek çok okulda bu destekler hala rehber öğretmenler aracılığıyla sağlanmaya çalışılıyor ki onların da bu konuda yeterince donanımlı olduğunu söylemek mümkün değil. Okullarımızda yer alan personel çeşitliliği oldukça sınırlı. Okullarda idari kadro dışında eğitimci grupta yalnızca öğretmenler görev alır.
Rehber öğretmenler bile oldukça sınırlı sayıda atanmaktadırlar. Bu durumda öğretmen özel gereksinimli öğrencilerle birlikte tüm öğrencilerin değerlendirilmesinden tutun da aile eğitimine kadar pek çok sorumluluğu yerine getirmekle görevlendirilmişlerdir. Böyle olunca da sınıflarında farklı düzenlemelere, programa, değerlendirmeye, aile eğitimine, akran katılımına, sosyal beceri desteğine daha fazla gereksinim duyan öğrencileri kabul etmede isteksizdirler. İşin bir diğer boyutu diğer çocukların aileleri.
Diğer çocukların aileleri de okulun görevinin yalnızca öğretim olduğunu düşünerek kendi çocuklarının öğrenmesini olumsuz etkileyeceğinden korkarak özel gereksinimli çocukları sınıflarında istememekte ve hatta uzak durmaları gerektiği konusunda çocuklarına uyarılarda bulunmaktadırlar. İçinde yaşadığımız çağda hala bu sorunlarla uğraşıyor olmak elbette üzücü.
Aslında ülkemiz yasal mevzuat ve bilgi birikimi açısından oldukça güçlü. Ancak bu gücü uygulamaya yansıtmak durumundayız. Burada önemli olan ülke genelinde bir kaynaştırma politikasını benimseyip okulda öğretmene ve öğrenciye gerekli desteği sağlayacak ara personeli yetiştirip istihdam etmek durumundayız.
Personel demişken ülkemizdeki özel eğitim personeli konusunda ne düşündüğünüzü de söyler misiniz?
Öncelikle özel eğitim yalnızca özel eğitimcilerin işi değildir bunu söylemek istiyorum. Özel eğitim bir ekip çalışmasını gerektirir. Bu ekip çalışmasının içerisinde kimler var dediğiniz zaman okul öncesi dönemden başlayarak doktorlar, çocuk gelişimcileri, okul öncesi öğretmenleri, sınıf öğretmenleri, rehber öğretmenler, fiziksel ve dil gelişimini destekleme yönünde görev alacak terapistler ve yardımcı öğretmenler bu ekibin üyesidir. Ülkemizde yardımcı öğretmen dışında diğer tüm meslek grupları yetiştirilmektedir ve sayıları da her geçen gün artmaktadır. Ancak ne var ki hala alan dışı atamalar söz konusudur.
Yani yukarıda sıraladığım meslek gruplarında yer alan kişilerin nerelerde çalışacağının çok açık olmasına karşın uygulamada karşılığını bulamamaktadır. Örneğin ben Ankara’da yaşıyorum Ankara’da yer alan özel eğitim okullarının büyük bir kısmını biliyorum. Bu özel eğitim okullarında görev alan öğretmenlerin büyük bir kısmının hala alan dışı kişilerden ya da ücretli öğretmen adını verdiğimiz yine farklı kökenlerden eğitimcilerden oluştuğunu görüyoruz.
Ya da bazen bir sınıfta iki özel eğitimci görevi yapıyor baktığınız zaman ideal ancak sanırım denetleme ve uygulama esaslarındaki karışıklık nedeniyle iki öğretmen dört ya da beş öğrenciden sorumlu oluyor. Bu öğretmenler de günün dilimini paylaşarak 2 saat sen, 2 saat ben ilgileneyim şeklinde bir çalışmanın içerisine giriyor. Bunlar tabii veri toplayarak her bir okula gidip doğrudan gözlem yapılarak alınan bilgiler değil ancak 35 yıldır bu alanda çalışan birisi olarak bana gelen bilgiler ve veriler doğrultusunda yapılan yorumlar. Kaynaştırmaya gelince okullarımızda az önce de belirttiğim gibi her okulda olmamak üzere yalnızca rehber öğretmenler görev alıyor.
Rehber Öğretmenler okul rehberlik servisinin işleriyle birlikte yeterince eğitimli olmadıkları bir konu olan özel eğitime ilişkin sorumluluğu da üstleniyorlar. Böyle olunca öğretmen hem öğrencinin hem de ailenin eğitimi konusunda gerekli desteği alamıyor. Yardımcı öğretmen gibi bir uygulama okullarımızda henüz bulunmamakta, öğretmen 30 -40 kişilik sınıfta özel eğitime ihtiyacı olan öğrencisiyle birlikte yalnız kalıyor. Özetleyecek olursak aslında ara personel hariç özel eğitimin farklı alanlarına üniversite düzeyinde personel yetiştiriyoruz ancak uygulamada bu bireyler olması gereken yerlerde çalışmadıkları için ve alan dışı atamalar sürdüğü için ortaya çıkan tablodaki başarısızlık sanki özel eğitim alanının başarısızlığı gibi görülüyor. Bunun için alan dışı atamalara son verilmesi, denetim ve uygulama esasları konusunda netliğin olması ara personelin yetiştirilmesi önem kazanmaktadır diye düşünüyorum.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


