Bir ülkenin kalbi patladığında
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
10 Ekim 2015 sabahı, Ankara Garı önünde toplanan insanlar bir mitinge değil, bir umuda gidiyorlardı.
Ellerinde ne taş, ne slogan, ne silah vardı. Sadece “barış” kelimesi.
Bir ülkenin en güzel hali belki de buydu. Birbirini hiç tanımayan insanların aynı kelimeyi aynı yüreğin ritmiyle söylemesi.
Sonra o yürek patladı.
O gün saat 10:04’te Türkiye’nin kalbi durdu.
104 insan, bir saniyede yeryüzünden silindi.
Tren garının önünde sadece bedenler değil, bir ülkenin vicdanı da yere düştü.
Kimi yerde pankart, kimi yerde ayakkabı, kimi yerde bir çocuk çantası…
Bir ülkenin geleceği, kanın içinde yüzüyordu.
Ama asıl korkunç olan, bombanın sesi değil,
sonrasındaki sessizlikti.
Kiminin üzerine battaniye değil, “terörist” yaftası örtüldü.
Yaralıların üstüne değil, yalanların üstüne koşuldu.
Televizyonlar yayını kesti, gazeteler sayfalarını susturdu,
devlet “sabırlı olun” dedi; adalet “soruşturma sürüyor” dedi.
Zaman geçti, on yıl geçti ama adalet hala bekleme salonunda.
Bu ülkede barış isteyenlerin üstüne bomba yağdı, silah isteyenlerin üstüne ise sessizlik.
Birileri unuttu, birileri unutturmaya çalıştı.
Ama annelerin kalbi unutmadı.
Ankara Garı’nın merdivenleri unutmadı, duvara sinen yankı unutmadı.
“Barış hemen şimdi!”
On yıl geçti.
O sabah hala vicdanlarda.
Çünkü bazı sabahlar bitmez.
Ama belki de hala umut vardır.
Çünkü o gün ölenler, sadece bir mitingde değil, bir ülkenin insan kalabilme ihtimalinde yürüyordu.
Ve o ihtimal, her 10 Ekim’de yeniden doğar, bir karanfilin yaprağında, bir annenin sesinde, bir çocuğun defterinde şu cümlede yaşar.
“Barış ölmez.”


