Boğaziçi’nde pirpirim çorbası Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nin ruhu, sadece sınıflarda ya da laboratuvarlarda değildi.
O ruhun bir evi vardı: Kennedy Lodge.
Kuruluşu 1891... Kırmızı çatılı, boğaz manzaralı, o eski Amerikan mimarisiyle inşa edilmiş taş yapı.
A la carte menüden yemeklerin yendiği, bizim öğrenciler olarak ancak uzaktan bakabildiğimiz ama hocaların bir araya gelip bilimsel meseleleri tartıştığı akademik bir kulüp.
Boğaziçi’nin kalbiydi orası. İçeri giremezdik belki ama ne anlama geldiğini bilirdik: Gelenekti, özgünlüktü, evrensellikti.
Geçtiğimiz yıl gelen bir e-posta her şeyi özetledi aslında:
“Kennedy Lodge’ta Ağrı Yöresel Lezzetler Günü!..”
★★★
O andan itibaren her şey hızla çözülmeye başladı zihnimde.
Ayranaşı çorbası, sütlü patates, hanım göbeği, kete... Bayburt günlerinde tavuklu tirit.
Malatya günlerinde pirpirim çorbası, geleli kebap. Amasya günleri, toyga çorbası...
Akademik kulüp gitmiş, yerini halk eğitim merkezi almıştı.
Bilgi yerini folklora, entelektüel tartışma yerini yöresel ikrama bırakmıştı.
★★★
O Kennedy Lodge ki bir zamanlar hocaların makalelerini tartıştığı, doktora tezlerinin doğduğu bir yerdi.
Şimdi ise sanki bir belediye kültür merkezinde sırayla Anadolu’nun yemek haritası çıkarılıyordu.
Kötü mü? Değil.
Ama Boğaziçi’ne ait miydi? Hiç değil.
★★★
Nereden aklıma geldi tüm bunlar? Şuradan...
Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt; “Bizim elektrikçilere, tesisatçılara ihtiyacımız var. LGBT’li Harvard mezunlarına değil” dedi geçen hafta...
Cümle hem cinsiyet kokuyordu hem nefret. Ama asıl ürkütücü olanı şuydu: Devletin en tepesinden bilgiye karşı öfke kusuluyordu artık.
Amerikan sağı uzun süredir “eğitimli olan tehlikelidir” propagandası yapıyor. Kimden ithal etmiş olabilirler, eminin sizin de aklınıza birkaç fikir geliyordur.
★★★
Türkiye’de de uzun süredir Harvard benzeri eğitim kurumlarına, en başta Boğaziçi Üniversitesi’ne benzer saldırılar yöneltiliyor. Akademisyenler kapı önüne koyuluyor, öğrenciler coplanıyor, içeri atılıyor, bilimsel düşünce “sapkınlık” diye damgalanıyor. Eğitilmiş insanlar potansiyel tehdit olarak görülüyor.
Halbuki mesele elektrikçi ya da Harvard mezunu olmak değil. Mesele, eğitilmiş insanın sesinin kesilip, cehaletin organize edilmesi. Nitelikli insanın “elit”, farklı olanın “hain”, sorgulayanın “terörist” ilan edilmesi... Bu zihniyet hem Amerika’yı çökertiyor hem Türkiye’yi içten içe çürütüyor.
★★★
Hiçbir toplum sadece doktor, mühendis, hukukçu ile var olmaz. Ama hiçbir toplum da yalnızca ustayla ayakta kalamaz.
Trump’ın vitrin siyasetinden biri olan Leavitt’in cümlesi, Amerikan cehaletinin tercümesidir belki. Ama bu ses Boğaziçi’nin kapısında karşılık buluyorsa, asıl mesele bizimdir. Harvard’a gıcık olmak, diploma düşmanlığı yapmak, eğitimliye savaş açmak... Kolayı bu. Zor olan, hâlâ düşüneni savunmaktır. O düşünce bazen laboratuvardadır, bazen de bir atölyede...
★★★
Tekrar Boğaziçi’ne dönersek... Bugün, Kennedy Lodge’un menüsü değiştiği gibi, Boğaziçi’nin dünya sıralamalarındaki yeri de değişti.
Çok değil 10 yıl önce Dünya Üniversiteler Sıralaması’nda (Times Higher Education-THE) 139’uncuydu Boğaziçi. Şu an adını 800’lerde arıyoruz.
Akademik performans listesi URAP’da, Türkiye’de her daim ilk 10’da yer alıp son 6 yılda en fazla gerileyen üniversite Boğaziçi oldu.
Akademik yayın sayısı azaldı, uluslararası iş birliği oranı düştü, öğretim üyelerinin bilimsel etki puanı neredeyse yarı yarıya azaldı.
Son dört yılda yüzlerce akademisyen istifa etti ya da uzaklaştırıldı.
Yurt dışından gelen araştırmacı sayısı düştü.
Ve o düşüş, Kennedy Lodge’daki son yemeğin tadı gibi: Ekşi, tuzlu, ağza oturan bir yavanlıkta.
Ve belki de en kötüsü, kimse artık o tadı hatırlamıyor.


