Butter and guns Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
İngilizcede “butter” tereyağı, “guns” silah demektir. Arşive girdim. 24 Eylül 2021’de aynı başlıkla bir makale yazmışım. 1957’de ODTÜ’de iktisat öğrenmeye başladım. Hocalarımızın zihnimize kazıdıkları en temel ekonomi kuralı, kaynakların daima kıt, ihtiyaçların (isteklerin) ise sonsuz olduğuydu. Dolayısıyla, kıt kaynakları belli bir alana çok tahsis etmek, diğer alanlara az tahsis etmekti. Buna “ödünleşme” (trade off) deniyordu. Devletlerin “varlık nedeni” (raison d’étre) öncelikle vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır. Her devlet, bu amaçla polis teşkilatı ve ordu (silahlı kuvvetler) kurar. Bunun için bütçeden “güvenliğe” pay ayırır. Devletin ikinci varlık nedeni halkın refahını artırmaktır. Öncelikle de imkanı kısıtlı dar gelirlileri korumaktır. Bu gayeyle bütçeden milli geliri artıracak üretken yatırımlara ve sosyal transferlere kaynak tahsis etmek gerekir. Demek ki; hükümetler “silaha” ne kadar çok para tahsis ederlerse, tüketim maddeleri üretimine (tereyağına) ayrılan kaynak o kadar azalır. Bunun doğal sonucu pahalılıktır. Bu ödünleşme, ülke zengin olunca ortadan kalkmaz. Etkisi zayıflar. Ödünleşme, tahterevalliye benzer. Tahterevallin bir ucu yükseliyorsa, diğer ucu alçalmak zorundadır. Bu cebirsel ilişkiden çıkaracağımız pratik bir sonuç şu olabilir: Emekli ve memurlara daha yüksek maaş verebilmek için, terörle mücadeleye bütçeden ayrılan payın azaltılması lazımdır.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE EKONOMİKTİR
Eğer terörsüz Türkiye projesi “kaş yapayım derken göz çıkarmadan” hayata geçirilebilirse, halkın refahına tahsis edilecek kaynak artacaktır. Üstelik bu sonuç, terör ortadan kalkmış olacağı için güvenlik azalmadan hatta artarken olacaktır. Terörsüz Türkiye projesine çoğumuz şüpheyle yaklaşıyoruz. Böyle bir konuda şüphe etmek iyidir. Esasen demokrasilerde herkesin hemfikir olması zaten beklenmez. Bu projeyi, AKP’nin iktidarını devam ettirmek uğruna ülkenin bölünmesine razı olması diye görenler var. Çünkü bu projenin aslında Türkiye’yi bölmek için sinsice uygulamaya konulan bir “ABD+AB” ortak yapımı olduğunu düşünüyorlar. Doğrudur. Dış güçlerin asırlardır Türkiye’yi “bölerek yönetmek” istediğini biliyoruz. Sevr budur. Soru: Terör devam etse, dış güçler bu stratejilerinden vazgeçecekler mi? Hatta Türkiye’nin inisiyatifi ele alıp, terörü sonlandırması bu oyunu bozmanın bir yolu olamaz mı? Bu niçin bir “kazan-kazan” oyunu olmasın? Oyun teorisi, tarafların “kazan-kazan” köşesinde buluşması için “kaybet-kaybet” kapısından geçmek zorunda olduğunu anlatır. “kazan-kazan” oyununun sonunda taraflar, asla umdukları kazançlara kavuşamaz ama ummadıkları büyük zarardan kurtulur. Yola çıkmadan bu sürecin ancak böyle bitebileceği bilinmelidir.
KÜRTLER BÖLÜNECEKTİR
Terörsüz Türkiye bir süredir ve özellikle terörsüz Türkiye süreci başladığından beri mütecanis bir kitle gibi duran Türk Kürtler, aynen diğer Türkler gibi siyaseten bölünecektir. Bu bölünme, eşyanın tabiatında vardır. Silah yakma törenine, siyah giysisi ve ideolojik konuşmasıyla damgasını vuran KCK Eş-Başkanı Bese Hozat (Hülya Oran) Hanım’ın güçlü bir şekilde vurguladığı “sosyalizm” tercihini, bırakın Hüda-Par’cı (Hizbullah) olanlarını, ortalama Kürtlerin bile benimseyeceğini pek sanmıyorum. Bu “fikir ayrılığı” yapılacak müzakerelerde önce bir engel gibi dursa da çözüme gimeyi kolaylaştıracaktır.
SON SÖZ: Beklentiler ne kadar yüksekse, anlaşmak o kadar zor olur.


