Çalışan ve emeklinin yoksulluğu iktidarın tercihi Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Son günlerde alınan kararlar, çalışanların ve emeklilerin yoksullaşmasının iktidarın siyasi tercihi olduğunu iyice ortaya çıkardı. Kamuda toplu sözleşme görüşmeleri düşük zam teklifleri nedeniyle greve doğru gidiyor. İktidar işçilerin yararlanması için kurulan işsizlik fonundan işverene yapılacak aktarma oranını yüzde 30’dan 50’ye yükseltti.
Bu da yetmezmiş gibi, geçtiğimiz hafta turizm sektöründe çalışanların haftada bir yerine 10 günde bir tatil yapmalarını öngören bir karar çıktı. Bu kararın ücretlerin ötesinde, işçinin insani haklarına nasıl yaklaşıldığını gösteren, angarya sistemini çağrıştıran bir karar olduğu çok açık.
Bu iktidar devam ettiği sürece, artık emekliler ve çalışanlar görmeli ki; sadece seçim dönemlerinde gelirlerini biraz artırıp daha sonrasında yoksulluğun reva görüldüğü bir anlayışla karşı karşıyalar. Bu da sınıfsal olarak patronun yanında, güçlünün yanında bir iktidar anlayışını temsil ediyor. Kayırılan patronlar da küçük ve orta ölçekli işletme sahipleri değil.
Özet olarak, son dönemde sıkça gündeme gelen hukuki, siyasi ve kültürel anlamdaki çağdaş dünya standartlarından geri gidişe, ekonomik alanda da ilkesel geri dönüşleri eklememiz gerekiyor. MÜSİAD’ın çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılması önerilerini de aynı kapsamda değerlendirmek gerekiyor.
AKP MİLLETVEKİLLERİ
Bu geri gidişler çok daha tehlikeli, çünkü dönemsel gelir kayıplarının ötesinde, çalışan ve emekli kesime insani açıdan nasıl bakıldığını gösteriyor.
Dönemsel olarak; işçi, memur ve emekli gelirlerinin giderek eridiği, içine sokuldukları yoksulluklarının giderek büyütüldüğü bir süreçten geçiyoruz.
Kızılcahamam kampından yansıyan haberlerden, AKP milletvekillerinin de bu şikayetlere yoğun olarak muhatap kaldıklarını anlıyoruz. Çünkü kampta en çok Bakan Şimşek’i terletmişler, “Asgari ücret ve emekli maaşları ne zaman artırılacak” diye yakınmışlar.
Bakan Şimşek’in bu konuda “enflasyon düşmeden yapılacak zamların eriyip gideceğini, önce enflasyon başta ekonomik dengeleri yerine oturtmaya çalıştıklarını” söylediğini anlıyoruz. Bu yanıtla Şimşek, “Eski ekonomi yönetimleri işi bozarken, enflasyonu bilerek yükseltirken ses çıkarmadınız, işleri düzeltmeye çalışırken beni sıkıştırıyorsunuz” demeye çalışmış olabilir.
Şimşek bunu kastettiyse haklı, ancak muhatap milletvekilleri değil, tek kişi. Kendisi de o muhatabını ikna edemediği için; kamu harcamalarını azaltamadığını, varlıklı kesimlerden ve ranttan vergi almak yerine, dengeleri kurabilmek için çalışan ve emekli üzerindeki vergi ve zamları devreye soktuğunu unutmamalı.
Öyle anlıyoruz ki; AKP’li milletvekilleri bu iklimde artırım yapılamayacağını, ücretlerin ancak bir seçim öncesi artırılacağını görüyorlar. Ancak bu iklimde seçim kazanamayacaklarını gördükleri için de ücretleri artıracak bir erken seçimi dile getiremiyorlar.
Geniş toplumsal kesimlerde büyüyen tepkinin farkında olan AKP’li milletvekilleri, haberlerden anladığımız kadarıyla, vergi affı gibi, eskiden sıkça başvurulan yöntemlerin yeniden devreye sokulmasını istiyorlar. Ancak Bakan Şimşek, “bunun yol olacağı” gerekçesiyle, mali aflara karşı çıkmaya devam ediyor.
İşte bu nedenle sürekli olarak, “tabandan gelen baskılarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide geri dönüş yapma ihtimalinden” kaygı duyulduğunu söyleyip duruyoruz.
Gerçi, artık Erdoğan’ın siyasi tercihleriyle sürekli tahrip ettiği ekonominin toparlanacak hali kalacak mı, bundan da emin değiliz.


