Ceza ve tehdit ebeveyn çocuk ilişkisini nasıl etkiliyor?
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
“Benimle gelmezsen giderim, yalnız kalırsın.”
“Yemeğini bitirmezsen tatlı yiyemezsin.”
“Söz dinlemezsen oyun oynamana izin vermem.”
Ebeveynler, çocuklarını eğitmek ya da davranışlarını kontrol etmek için sıkça tehdit içeren cümlelere başvuruyor. Bu tür yöntemler, kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de, uzun vadede çocuğun hem psikolojik sağlığını hem de ebeveyniyle kurduğu bağı zedeleyebiliyor. Çocuk yetiştirmede pozitif dil ve empati temelli yaklaşımlar ise her zaman daha kalıcı çözümler sunuyor.
Peki, tehditlerin çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri neler?
Korkuya dayalı ebeveynlik, anne-baba ilişkisini nasıl etkiliyor?
Ceza yerine hangi pozitif yaklaşımlar tercih edilebilir?
Bu soruları Psikolog Mehmet Büyükçorak'a yönelttik.
Esas mesele, davranışa bakmak yerine çocuğun penceresine geçmek ve olup bitenleri onun bakış açısından görmek için empatik bir bağ kurmamızdır.
Psikolog Mehmet Büyükçorak
Çocukları tehdit etmenin olumsuz etkileri
“Ekran süresini sınırlamalı mıyım?”
“Bağırmadan sınır koymak mümkün mü?”
“Mola cezası mı yoksa ödül çizelgeleri mi daha etkili?”
Bu tür sorular uzun zamandır ebeveynliğin bir parçası...
Ancak bazı durumlarda ebeveynler kısa yoldan çocukları tehdit ederek disipline etme yöntemini tercih edebiliyor. Mehmet Büyükçorak bu durumun ilişkide derin çatlaklar oluşturabileceğine vurgu yapıyor.
"Ebeveyn olmak eski dönemlere göre artık daha zor ve çocuklarımızla bir günü tamamlamak için tehditler, molalar veya korkuya dayalı sonuçlar gibi hızlı çözümlere başvurmak kolay gelebilir. Çocuklarımızın davranışları bazen sinir bozucu, istenmeyen ve hatta kendileri veya başkaları için tehlikeli olduğunda, ebeveynler başka nereye başvuracaklarını bilmedikleri için olumsuz sonuçlarına rağmen bilindik birtakım uygulamalara yönelebilirler. Ancak, yapılan tehdit uygulamalarının çocuklar üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri anlamak son derece önemli."
[Grafik: TRT Haber]
Peki, çocukları tehdit ederek terbiye etmeye çalışmak nasıl sonuçlar doğurur?
Ebeveyn-çocuk ilişkisi bu durumdan nasıl etkilenir?
Güç mücadeleleri ve çatışmalar:
Tehditler, aile içinde güç mücadelelerine ve sık sık yaşanan çatışmalara yol açabilir. Çocuklar cezadan kaçınmak için istenen davranışları sergileyebilir, ancak bu durum ilişkideki güveni ve samimiyeti zedeler.
Duygusal güvenlik eksikliği:
Tutarsız ve öngörülemez ceza-tehdit döngüleri, çocuğun duygusal güvenliğini olumsuz etkiler. Kendini güvende hissetmeyen çocuk, çevresine karşı daha savunmacı bir tutum geliştirebilir.
Korku ve endişe:
Korkuya dayalı disiplin yöntemleri, çocukların ebeveynleriyle ilişkisini güvensiz ve kaygılı hale getirir. Bu da sağlıklı bağlanmayı engeller.
Davranışların gizlenmesi:
Tehdit edilen çocuk, istenmeyen davranışlarını açıkça ifade etmek yerine gizleme yoluna gider. Bu durum hem özgüveni zedeler hem de içe kapanıklığı artırabilir.
İlişki güveninin zedelenmesi:
Tehditlerle kurulan ilişki biçimi, ebeveyn-çocuk arasındaki güven bağını sarsar. Uzun vadede ise bağ kurma ve sağlıklı ilişki yönetimi konusunda ciddi zorluklara yol açabilir.
[Fotoğraf: Getty]
Tehdit öğrenmeye de engel
Özgüveni zedelenen, değersizlik hissiyle büyüyen çocukların, zamanla depresif duygular geliştirmesi ya da davranış sorunları yaşaması şaşırtıcı değil. Psikolog Mehmet Büyükçorak, korkuya dayalı ebeveynliğin yalnızca anlık değil, uzun vadeli etkilerine de dikkat çekiyor:
"Korku ve tehdit temelli ebeveynlik çocuklarda düşük özgüven, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde zorluklar, zayıf karar verme becerileri ve yaşam risklerini değerlendirmede zorluklarla sonuçlanabilir. Sormamız gereken soru, neden çocuğumuzdan belirli bir davranışı istediğimiz ve yalnızca bu davranışa uymasını beklerken, çocuğumuzun doğal olarak işbirliği yapma arzusuna müdahale eden engelleri gözden kaçırıp kaçırmadığımızdır."
Sanılanın aksine, tehdit ve korkuyla şekillenen bir ortamda büyüyen çocuklar hatalardan ders çıkarmakta da zorlanıyor. Mehmet Büyükçorak bunu şu örnekle açıklıyor:
"Örneğin; bir ebeveynin, çocuğunun düşüp yaralanmasından korktuğu için oyun alanında oynamasını yasakladığını varsayalım. Bu, çocuğun yalnızca gelişim için gerekli olan eğlenceli oyunu deneyimleme fırsatını değil, aynı zamanda onun hata yapma ve doğal sonuçlar yoluyla öğrenme fırsatını da engelliyor. Bu tür helikopter türü ebeveynlik tarzında büyüyen çocuklar zor veya rahatsız edici durumlarla karşılaşamayacaklar çünkü ebeveynleri onların bu tür durumları deneyimlemesine izin vermeyecek kadar korkuyor. Ancak çocukların öğrenebilmeleri, büyüyebilmeleri ve üstesinden gelme ve başarma yeteneklerine sahip olduklarını bilme güvenini kazanabilmeleri için zor durumları deneyimlemeleri gerekiyor."
[Fotoğraf: Getty]
Çocuklar, nörolojik gelişimleri gereği yetişkinlerden farklı iletişim biçimlerine sahip. Bu nedenle verdikleri "aşırı" tepkilerin ardında çoğu zaman daha derin nedenler yatıyor. Öfke nöbetleri, inatlaşmalar ya da beklenmedik davranışlar... Hepsi, genellikle karşılanmamış duygusal ya da fiziksel bir ihtiyacın sinyali olabiliyor.
Psikolog Mehmet Büyükçorak, ebeveynlerin davranışa değil, davranışın altında yatan ihtiyaca odaklanmasının çoğu zaman olumlu sonuçlar doğurduğunu belirtiyor:
"Aslında bağırarak, öfke nöbetleri geçirerek, aşırıya kaçan eylemler yaparak, karşılık vererek, inatlaşarak ve daha fazlasını uygulayarak temelde yatan ihtiyaçlarını ifade etmeye çalışırlar.Ebeveynler olarak bizlerin görevi, çocuklarımızın duygularını nasıl tanımlayacaklarını öğrenmelerine yardımcı olmak ve onlara duygularını anlama ve ifade etmeleri konularında yardımcı olmaktır. Buradaki esas mesele, davranışa bakmak yerine çocuğun penceresine geçmek ve olup bitenleri onun bakış açısından görmek için empatik bir bağ kurmamızdır."


