DEHB farkındalık ayı: “Yaramaz” değil, anlaşılmayı bekleyen çocuklar
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Halk arasında “yerinde duramıyor”, “çok yaramaz” ya da “dikkatini hiç toplayamıyor” denilerek tanımlanan çocuklar…
Oysa bu davranışların ardında çoğu zaman yalnızca hareketlilik değil, beynin dikkat, dürtü ve odaklanma mekanizmalarındaki farklılıklar yatıyor.
Bu durum, tıpta Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olarak tanımlanıyor.
DEHB, çocuğun kasıtlı olarak sergilediği bir davranış biçimi değil; nörogelişimsel bir farklılık.
Yani çocuk “yaramaz olduğu” için değil, beyninin işleyiş biçimi farklı olduğu için odaklanmakta, beklemekte ve davranışlarını kontrol etmekte zorlanıyor.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de her yıl Ekim ayı DEHB farkındalık ayı olarak anılıyor.
Bu dönem, ailelerin ve eğitimcilerin çocuklara yalnızca “sakin ol” demek yerine, onların neden böyle davrandığını anlamaya çalıştığı bir hatırlatma zamanı. Amaç, “disiplin sorunu” gibi görülen davranışların ardındaki nörobiyolojik gerçeği hatırlatmak ve erken farkındalığın yaşam boyu yaratabileceği farkı görünür kılmak.
Bir işi bitirmeden diğerine geçiyor, derste sıkılıyor, oyun kurallarına uymakta zorlanıyor… Çocuklar bazen yalnızca hareketli değil, odaklanmakta da güçlük çekiyor. Bu nedenle mesele “uslanmamak” değil, beynin dikkat ve dürtü kontrolünü yöneten bölgelerindeki farklılık.
DEHB; dikkatin kolay dağılması, düşünmeden hareket etme ve aşırı enerjiyle kendini gösteriyor. Her çocukta aynı şekilde ortaya çıkmıyor: kimi sessizce dalıp gidiyor, kimi ise sürekli hareket halinde. Bazı çocuklar unutkanlıkla, bazıları sabırsızlıkla fark ediliyor.
Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre çocukların yaklaşık yüzde 5 ila 7’si DEHB tanısı alıyor. Türkiye’de bu oran benzer sınırlarda seyrediyor. Yani her sınıfta bir ya da iki çocuk, dikkat eksikliği ya da hiperaktivite belirtileriyle yaşıyor olabilir.
Erken tanı fark yaratıyorDEHB bebeklikte sık ağlama, aşırı hareketlilik veya uyku zorluklarıyla başlayabiliyor. Ancak tanı genellikle okul çağında konuyor. Çünkü bu dönemde dikkat, kurallara uyum ve özdenetim gereksinimi arttığı için belirtiler daha görünür hale geliyor.
Belirtilerin altı aydan uzun süredir devam etmesi halinde ise, bir çocuk ve ergen psikiyatristine başvurulması gerekiyor.
Doğru tanı, hem çocuğun yanlış etiketlenmesini önlüyor ve hem de aile ve okul için doğru yaklaşım yollarını belirliyor. Araştırmalar, erken tanı alan çocukların akademik başarılarının ve özgüvenlerinin belirgin biçimde yükseldiğini gösteriyor.
Erken tanı aynı zamanda, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilecek kaygı, depresyon ve davranış bozukluklarının da önüne geçilmesini sağlıyor.
Çünkü DEHB yalnızca çocukluk dönemiyle sınırlı değil; tedavi edilmediğinde belirtiler yetişkinlikte de devam edebiliyor.
Bu nedenle, fark etmek sadece okul başarısı için değil, yaşam boyu psikolojik dayanıklılık için de kritik öneme sahip.


