Dehşet ekspresi! Trende unutulan valizlerden bir kadına ait parçalanmış ceset çıktı! Son dakika haberleri
SonTurkHaber.com, Haberturk kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Yıl 1998... Tarih yaprakları 19 Aralık’ı gösteriyordu. İzmir-Ankara ekspresinin 11314 sayılı yataklı seferi, sabah saat 06.00 sıralarında Ankara’ya ulaştı. Yolcuların tahliye edilmesinin ardından tren, temizlik için Atatürk Orman Çiftliği’ndeki bakım-onarım bölümüne çekildi. Görevli ve temizlik işçileri kompartımanlarda temizlik yapmaya başladı. Yataklı bölüme gelen temizlik görevlilerinden biri, 28 numaralı kompartımana girdiğinde iki valiz gördü. Önce dalgın bir yolcunun valizlerini unuttuğunu düşündü.
DEHŞET SAÇAN GÖRÜNTÜGörevlinin aklına bir anda valizlerde bomba olabileceği ihtimali geldi. Kontrollü bir şekilde fermuarları hafifçe araladı. Ancak gördüğü manzara, hayatının şokunu yaşamasına neden oldu. Valizlerin içinden, üzeri gazeteyle sarılmış poşetler çıktı. Poşetler açıldığında içlerinde parçalanmış insan cesedi olduğu ortaya çıktı. Dili damağı tutulan görevli, panikle koşarak dışarı çıktı ve arkadaşlarına haber verdi. Olay yerine gelen diğer görevliler de aynı dehşet verici görüntüyle karşılaştı. Böylece Türkiye’yi sarsacak bir cinayet vakası gün yüzüne çıkmış oldu.
BAŞI OLMAYAN BİR KADIN CESEDİ
Olay yerine kısa sürede Ankara Cinayet Masası ve Olay Yeri İnceleme ekipleri sevk edildi. Polis, iki valizin bulunduğu vagonu tren katarından ayırarak detaylı incelemeye başladı. Aynı anda durum Cumhuriyet Savcısına da bildirildi. Yataklı kompartımana giren polis ekipleri, valizleri açtığında korkunç bir manzarayla karşılaştı. Bir valizden iki bacak ve iki kol çıkarken, diğer valizden ise cesedin kalan bölümleri bulundu. Ancak baş yoktu. Cesedin, 30-35 yaşlarında bir kadına ait olduğu belirlendi.
SAVCIDAN İLK AÇIKLAMAKorkunç manzara karşısında şaşkına dönen polis ekipleri, kompartımanda parmak izi çalışması yaptıktan sonra nöbetçi savcı Ahmet Bey’in gelmesini bekledi. Savcı ve Adli Tıp uzmanlarının olay yerine ulaşmasının ardından valizler yeniden açıldı ve ceset parçaları tek tek incelendi.
Katil ya da katillerin, valizler ve poşetler üzerinde iz bırakmış olabileceği ihtimaliyle tüm deliller titizlikle toplanarak laboratuvara gönderildi. Olayla ilgili ilk açıklamayı yapan Cumhuriyet Savcısı Ahmet Bey, talihsiz kadının yaklaşık 24 ila 48 saat önce öldürüldüğünü belirtti.
TÜRKİYE GÜNDEMİ CİNAYETLE SARSILDI
Olayı duyan gazeteciler, büyük bir telaşla olay yerine koştu. Cumhuriyet Savcısı Ahmet Bey, ilk incelemenin ardından yaptığı açıklamada, “Kadının ölümü çok yeni. Çok keskin bir bıçak ya da satır yardımıyla vücut parçalanmış. Kısa boylu olduğu ve öldürüldükten sonra itinayla yıkandığı anlaşılıyor. Çünkü parçalar üzerinde fazla kan yok” ifadelerini kullandı. Savcının bu açıklamaları ertesi gün gazete manşetlerine taşındı. “Dehşet Ekspresi” ve “Bavul Cinayeti” başlıklarıyla verilen haberler, Türkiye gündemini sarstı. Başı olmayan kadın cesedinin çıplak olması ve kimliğine dair hiçbir ipucunun bulunmaması, olayın gizemini daha da artırdı.

Ankara basını olayı yakından takip ederken, daha sonra süreci adım adım izleyen gazetecilerden biri olacak Ali Özlüer, haberi ilk duyduğu günü şöyle anlattı: “Bavul cinayetini okurken gerçekten tüylerim diken diken oldu. Olay, dehşet verici bir cinayetti. O dönem Sabah Gazetesi’nde İstanbul’da görev yapıyordum. İlk haberi Ankara’dan gelen bültenlerle duyduk. İzmir-Ankara ekspresinde unutulduğu sanılan iki valizden, beş parçaya ayrılmış kimliği belirsiz bir kadın cesedi bulunmuştu. Belki de bu, Türkiye’nin ilk bavul cinayetlerinden biriydi.”
VALİZLER HANGİ İSTASYONDA KONULMUŞTU?
Soruşturmayı derinleştiren polis ekipleri, İzmir’den Ankara’ya gelen trenin durduğu tüm istasyonları tek tek listeledi. Valizlerin hangi istasyonda trene konulduğu kritik bir soruydu. Valizler üzerinde yapılan incelemede önemli bir ayrıntı ortaya çıktı. Valizlerin etiketleri, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir firmaya aitti. Bu nedenle valizlerin Soma’dan satın alınmış olma ihtimali oldukça yüksekti. Polis bu detayı mercek altına alırken, İzmir ve Manisa çevresinde 25-30 yaşlarında kayıp kadın başvuruları tek tek incelenmeye başlandı. Öte yandan, kimliğin tespiti için parmak izi incelemesi yapılmasına karar verildi. Ancak bu yöntem için cesedi bulunan kadının polis arşivinde bir kaydının bulunması gerekiyordu.
SERİ KATİL ŞÜPHESİKan donduran bu olay, geçmiş yıllarda işlenen faili meçhul kadın cinayetlerini yeniden gündeme taşıdı. 1993 yılında Ankara’da bir torbadan başı, kolları ve ayakları olmayan bir kadın cesedi çıkmıştı. İncelemelerde, 23-30 yaşlarındaki kadının yakıldıktan sonra derisinin yüzüldüğü anlaşıldı. Kadının kafatası ise eski Otobüs Terminali’ndeki bir çöp kutusunda bulunmuştu. Ancak polis bu korkunç cinayetle ilgili herhangi bir ipucu elde edememişti. 1994’te Akhisar’da sokağa bırakılan bir bavuldan parçalanmış bir kadın cesedi çıktı, ancak bu cinayet de çözülemedi. 1996’da Bornova’da çöplerin arasından bir kadının ceset parçaları bulundu, kimliği tespit edilmesine rağmen faile ulaşılamadı. 1997’de ise Denizli’de önce bir kadının bacağı, ardından gövde ve kolları bulundu; fakat bu cinayet de aydınlatılamadı. Tüm bu olaylar, akıllara şu soruları getirdi: “Acaba bu cinayetlerin arasında bir bağlantı mı vardı? Yoksa ortada bir seri katil mi dolaşıyordu?”
PARMAK İZİNDEN GELEN İPUCU
Ceset üzerinden elde edilen parmak izlerinin Ankara Emniyeti’ndeki taramasında herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Bunun üzerine kimlik tespiti için en önemli delil olan parmak izleri, Parmak İzi Şubesi’ne gönderildi. Burada tüm il emniyet müdürlüklerinin kayıtlarıyla karşılaştırma yapılması istendi. Genel müdürlükte gerçekleştirilen detaylı taramada kritik bir sonuca ulaşıldı. Parmak izleri, 1969 doğumlu, 39 yaşındaki Serpil isimli bir kadına aitti. Yapılan incelemede, Serpil’in yaklaşık bir ay önce Manisa’da bir barda konsomatris olarak çalışmak için polise başvurduğu ve bu sırada parmak izinin alındığı ortaya çıktı.

Elde edilen kritik bilgi üzerine Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı üç ekip derhal Manisa’ya gönderildi. Haber, kısa sürede gündeme bomba gibi düştü. Aynı saatlerde Sabah Gazetesi’nin merkezinde de büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. Cinayeti takip etmek üzere gazeteciler Ali Özlüer ve Yalçın Bel görevlendirildi. Özlüer o günü şöyle anlattı: “Ankara’daki olay Manisa bölgesine sıçrayınca, kurumum beni ve meslektaşım Yalçın Bel’i görevlendirerek bu dosyayı takip etmemizi istedi. Önemli olaylar olduğunda İstanbul dışına görevlendirilirdik. Bu vahşi cinayeti ilk okuduğumda, bir gün bizzat takip edeceğim hiç aklıma gelmemişti. Yalçın’la birlikte gazetenin aracıyla akşam saatlerinde Manisa’ya doğru yola çıktık.”
EVİNDE YOKTU
Ankara polisinin Manisa’ya doğru yola çıkmasıyla birlikte elde edilen bilgiler, Manisa İl Emniyet Müdürlüğü’ne de aktarıldı. Ankara ve Manisa polisinin ortak çalışmasıyla, Serpil Hanım’ın çalıştığı bara baskın düzenlendi. Ancak burada, Serpil Hanım’ın artık o mekânda çalışmadığı, başka bir bara geçtiği bilgisine ulaşıldı. Ekipler hızla Serpil Hanım’ın en son çalıştığı mekana yöneldi. Yapılan incelemede genç kadının birkaç gündür işe gelmediği belirlendi. Araştırmalar sonucunda Serpil Hanım’ın evli, iki çocuk annesi olduğu ve hem Manisa’da hem de Soma’da iki ayrı evi bulunduğu ortaya çıktı. Polis ekipleri vakit kaybetmeden Manisa’daki eve gitti. Kapı kilitliydi. Çilingir yardımıyla açılan evde detaylı inceleme yapıldı. Ancak cinayetin bu evde işlendiğine dair herhangi bir iz ya da ipucu bulunamadı.
SOMA’DAKİ EVİNDE KAN İZLERİ BULUNDUManisa’daki evde hiçbir ipucu bulunamayınca operasyon bu kez Soma’daki eve kaydırıldı. Eve giren polis ekipleri, cinayetin düğümünü çözecek kritik bulgulara ulaştı.Yapılan incelemede, evin banyosunda kan izlerine rastlandı. Ayrıca banyoda kanlı bir demir parçası ve bıçak bulundu. Bu gelişme üzerine Serpil Hanım’ın eşi gözaltına alındı. Ancak sorguya alınan koca, cinayetle herhangi bir ilgisinin olmadığını iddia etti.
VALİZİN ALINDIĞI YERİ DUYUNCA İTİRAF ETTİ
Cinayetle ilgisi olmadığını öne süren kocanın bilmediği kritik bir ayrıntı vardı. Polis ekipleri, cesedin bulunduğu iki valizin Soma’daki bir iş yerinden satın alındığını tespit etmişti. Dedektifler, Soma’daki eve gitmeden önce bu iş yerine giderek kocasının valiz alıp almadığını sordu. İş yeri sahibi, kısa süre önce iki valiz sattığını doğruladı. Çünkü Soma küçük bir yerdi ve herkes birbirini tanırdı.
Bu bilgi, sorguda sessiz kalan kocaya iletildi. Valizlerin nereden alındığının tespit edildiğini duyunca, koca tüyler ürperten cinayeti itiraf etti.
“TAKİP ETTİK”Maktulün kimliğinin tespit edilmesinin ardından, İstanbul’dan meslektaşı Yalçın Bel ile birlikte önce Manisa’ya, ardından Soma’ya giderek polisin çalışmalarına tanıklık eden gazeteci Ali Özlüer, o gün yaşananları şöyle anlattı: “Kadının Manisa’daki evinde bir şey bulunmamıştı. Polis, Soma’daki evde çalışma yapınca biz de Soma’ya geçip takip ettik. Soma’daki evde yapılan incelemeler, zaten dehşet veren cinayeti açığa çıkardı. Kadın, Soma’daki evinde kocası tarafından öldürülmüştü.”
O dönemin habercilik koşullarını da hatırlatan Özlüer, şu ifadeleri kullandı: “Tabii o yıllarda sosyal medya ya da internet haberciliği yoktu. Okuyucular, bu tür önemli olayların haberini ancak ertesi gün gazeteden öğrenebiliyordu. Bizim merkez, böyle kritik vakalarda Anadolu’ya mutlaka muhabir gönderirdi. Biz de görevimizi yapıp detayları topladık, merkeze gönderdik. Sonrasında ayrıldık ve takibini yereldeki arkadaşlarımıza bıraktık.”
İFADESİ KAN DONDURDUKatil zanlısı son yılların en dehşet verici cinayetini şöyle anlattı; “ Karım geçen yıl Manisa’da bir birahanede garson olarak çalışmaya başladı. Biz onunla ayrıydık. Manisa’da bir kişiyle aşk yaşadığını duymuştum. Sokağa çıkarken utanıyordum. Konuşmak istediğimi söyleyip Soma’ya çağırdım. Geldi. Karşılıklı bir ya da iki duble rakı içip konuşmaya başladık. Boşanmak istediğimi söyledim.”
“EKMEK BIÇAĞIYLA KAFASINI KESTİM““Beni aşağılayınca kan beynime sıçradı. Soba demiriyle kafasına vurmaya başladım. Öldü. Cesedi banyoya taşıdım. Ekmek bıçağıyla önce kafasını kestim. Sonra baltayla kollarını ve bacaklarını kesip 6 parçaya böldüm. Akan kanların durmasını bekledim. Cuma sabahı valiz ve poşetler alıp eve döndüm. Kanı iyice çekilen 5 parçayı 2 valizin içine koydum."
KAFASI VALİZE SIĞMADI’
“Kafası valizlere sığmadı. Akşam saat 19.00 sıralarında Soma'da ki tren garına götürüp bunları Ankara'ya giden ekspresin içindeki kompartımana koydum. Hatta 2 valiz ve kafanın içinde bulunduğu poşetin kompartımana yüklenmesi sırasında oradaki bir yolcudan yardım istedim. O kişiye de 'Ben yemekli vagona geçiyorum. Yemek yiyip geleceğim' deyip kompartımandan ayrıldım ve tren istasyondan hareket etmeden indim.”
SAVCIYA ŞİKÂYETİ ORTAYA ÇIKTIAlınan ifadeler ve yapılan incelemelere göre cinayetin, 18 Aralık günü öğle saatlerinde işlendiği belirlendi. Evin banyosunda bulunan ve ekipler tarafından delil olarak toplanan kan örnekleri, DNA testi için Ankara’daki Kriminal Laboratuvarı’na gönderildi. Araştırmalarda, katil kocanın daha önce de eşiyle tartıştığı, bu sırada bıçak çekerek ölümle tehdit ettiği ortaya çıktı. Bu tehdit üzerine Serpil Hanım’ın savcılığa şikâyette bulunduğu öğrenildi. Ayrıca genç kadının, güvenlik amacıyla iki çocuğunu Eskişehir’deki ailesinin yanına gönderdiği tespit edildi.
KATİL TUTUKLANDITürkiye gündemini sarsan vahşi cinayet kısa sürede aydınlatıldı. Ancak yapılan tüm arama çalışmalarına rağmen genç kadının başı bulunamadı. Katil koca, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yapılan incelemelerde zanlının, geçmişte işlenen faili meçhul kadın cinayetleriyle herhangi bir bağlantısının bulunmadığı belirlendi.


