DEM Parti den Kobani davasının gerekçeli kararına tepki: Siyasî kumpasın devamı niteliğinde, demokratik siyasetin yargı eliyle engellenmesi tarihe karışmalı!
T24 sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
T24 Haber Merkezi
Kobani davasının 13 ay sonra açıklana gerekçeli kararına tepki gösteren DEM Parti MYK, "Siyasi kumpasın devamı niteliğindedir. Bu durum, yargının siyasallaşmasının ve yargılama sürecine siyasi müdahalenin en açık göstergelerinden biridir" dedi. Kobani davasını "Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı kumpas davalarından" biri olarak nitelendiren DEM Parti MYK, "Türkiye’nin barış ve demokratik toplumun inşasını konuştuğu bu dönemde, başta Kobanî kumpas davası olmak üzere demokratik siyaset hakkının yargı eliyle engellenmesi artık tarihe karışmalıdır" ifadelerini kullandı.
Kobani davasında, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yanı sıra HDP MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 36 kişi hakkında verilen hükme ilişkin 32 bin 630 sayfalık gerekçeli karar 13 ay sonra açıklandı.
Gerekçeli kararda, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında ''Kobani olayları sürecinde örgütün talep ve talimatlarına uyduğu, kendi iradesini örgütün iradesine teslim ettiği'' değerlendirilmesi yapıldı.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında da, ''Terör örgütünün talimatlarına uyma, örgüt direktiflerini yerine getirme, kendi iradesini örgütün iradesine terk etme eylemleri ve HDP MYK toplantısına sözcü katılması gibi spesifik örgüt içi konumunu gösteren tespitler itibariyle siyasal alan merkezi içinde faaliyet gösteren örgüt üyesi olduğu anlaşılmaktadır'' denildi.
Son yapılan infaz düzenlemesi ve yeni çözüm sürecinin ardından kulislere yansıyan bilgilere göre, 16 Mayıs 2024'te karara bağlanan davada, gerekçeli kararın açıklanmasıyla birlikte istinaf sürecinin başlaması bekleniyor.
DEM Parti'den tepki: Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı kumpas davalarındanDEM Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ise gerekçeli karara ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı:
"Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı kumpas davalarından biri olan Kobanî davasında gerekçeli karar yaklaşık 13 ay sonra açıklanmıştır. Gerekçeli kararın 13 ay boyunca açıklanmaması, siyasi kumpasın devamı niteliğindedir. Bu durum, yargının siyasallaşmasının ve yargılama sürecine siyasi müdahalenin en açık göstergelerinden biridir. Bu süreçle birlikte arkadaşlarımızın tutukluluğu keyfi olarak uzatılmış, hukuksuz mahkûmiyet kararlarına karşı itiraz imkanı ortadan kaldırılmıştır.
Davanın ilk gününden bugüne arkadaşlarımız şahsında demokratik siyaset hakkı yargılanmıştır. Bu davanın rotası hiçbir zaman adalet olmamış; dava, siyaseti dizayn etme aracı olarak kullanılmıştır. Kobanî Kumpas davasının siyasi iktidar ve yandaş medya tarafından ilk günden beri dayandırılan bütün gerekçeleri boşa düşmüştür.
Gerekçeli kararla bir kez daha Kobanî Kumpas davasının tüm iddialar bakımından asılsız, hukuk dışı ve siyasi bir dava olduğu ortaya çıkmıştır. Arkadaşlarımız suç işledikleri için değil, demokratik siyaset hakkına sahip çıktıkları için cezalandırılmıştır.
Dava boyunca yapılan olumsuz propagandalar, asılsız iddialar ve şaibeli mahkeme heyetleri siyasi bir mühendislik örneği olarak kayıtlara geçmiştir. Yasin Börü üzerinden yaratılmak istenen siyasi linç ve algı operasyonları çökmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2020 yılında aldığı kesin kararla, Demirtaş’ın sosyal medya paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve şiddet olaylarıyla hiçbir bağlantısının bulunmadığı hukuki kesinlik kazanmıştır. AİHM’in bu bağlayıcı kararının derhal uygulanması, Türkiye’nin uluslararası hukuka bağlılığının bir gereğidir.
Türkiye’nin barış ve demokratik toplumun inşasını konuştuğu bu dönemde, başta Kobanî kumpas davası olmak üzere demokratik siyaset hakkının yargı eliyle engellenmesi artık tarihe karışmalıdır. Bu iklime geçiş için atılması gereken adım, başta Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere dava kapsamında tutuklu yargılanan tüm arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşmasıdır.
Türkiye artık siyasi kumpaslarla değil, adaletin ve demokratik değerlerin hâkim olduğu bir ülke olarak anılmalıdır."


