Devlet Bahçeli’nin ‘TRÇ ittifakı’ önerisi taktik mi stratejik mi? Nedret Ersanel
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı, akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir”…
MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin bu açıklamaları, az-buz mesaj taşımıyor…
Zaten alenen yazıyor, muhatabı ABD ve İsrail’dir. Hatta daha çok ABD. ‘Sabrın tükendiği,
Türkiye’yi kaybedersiniz
’ ikazının yapıldığı bir çıkış olarak almamızda sakınca yok…
İsrail kanlı saldırganlığının Türkiye ve tüm bölge ülkelerine yönelik genişlemesi kuşkusuz Suriye’yi de kapsıyor, bölüyor, terör örgütü SDG/PKK’ya ‘hayata tutunma’ desteği veriyor…
Fakat,
ABD’ye Çin-Rus kartını göstermek, barındırdığı ve çağrıştırdığı anlamlar üzerinden yürünürse; çok kutuplu dünya çatışmalarının yaşandığı dünyada, Batı’nın önce Rusya ama asıl Çin üzerine kurduğu düşmanlığın tarafı olabiliriz anlamına geliyor.
Tabii zımnen BRICS, ŞİÖ gibi uluslararası kutup örgütlerini de akla getiriyor…
***
Devlet beyin açıklamalarında benim ilgimi çeken şu; önce “TRÇ ittifakı” kısaltmasını kullanıyor Sayın Bahçeli ve sonra şöyle diyor; “
TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya, Çin’den müteşekkil olması
arzu ve önerimizdir”…
Yani, köşeleri belli ve
sınırlı
bir üçgenden bahsediyor;
Türkiye-Rusya-Çin ittifakını, bağ kurulabilecek politik ve uluslararası parçalarından yalıtıyor!
İran’ı katmıyor, Kuzey Kore’yi veya Belarus’u almıyor. Bu anlamıyla
stratejik ama jeopolitik olmayan bir kart
açıyor, ABD ve İsrail’in tam karşısına yerleştiriyor…
Üçgenin
içinde kalan bölge de
ilgi alanına giriyor ve Ortadoğu’da
ABD’nin, haliyle İsrail’in tek başına at koşturmasını sorun olarak teşhis edip
, diğer iki süper gücü de buraya davet edebileceğini, kapıyı açarak yollarını kolaylaştırabileceğini ima ediyor…
Aslında mevcut diğer gelişmelerle düşünüldüğünde parlak da duruyor…
***
Mesela…
Suudi Arabistan ile Pakistan
arasında imzalanan anlaşma. Bölge ülkelerinde de Batı’da da çok önemsendi; bahsederken hep, “Arabistan-nükleer Pakistan” başlıkları kullanıldı. Nitekim, Pakistan Savunma Bakanı, ‘Anlaşma nükleer kapasiteyi barındırmaktadır ve herhangi saldırıya ortak yanıt verilmesini garanti eder’ dedi dün…
‘Güney Asya’da yeni bir jeopolitik yaratır’ yorumları da yapıldı. Doğru. Tabii bunun Hindistan, Afganistan, İran üzerinde de yansımaları olacak ama hemen/ilk akla geldiği gibi menfi olmayabilir!
Son dönem
Pakistan-İran
ilişkileri de fena değil! Hem resmi ziyaretler hem anlaşmalar yapılıyor. ABD de bölgedeki kritik dengenin farkında olduğundan, Başkan Trump İngiltere ziyaretinde
Afganistan
’a dönmek istediklerini, meşhur Bagram üssünü yeniden istediklerini, sebep olarak da, Çin’in nükleer tesislerine bir saat mesafede olduğunu söyledi…
Bu dönem öyle. Pek az şey hayatın akışına uygun.
Hindistan-Pakistan
geriliminden önce
Çin-Hindistan
ilişkilerindeki yeniliklere, çalışıp çalışmayacağına bakmak lazım…
Çin-Rusya
da öyle.
Çin-Pakistan
da öyle. Bunların hepsinin
İran
’la ilişkileri de öyle. Ve Pakistan demek biraz da Türkiye demek. Hatta baya bir
Türkiye
demek. Ve.. hem Ankara hem Islamabad dediğinizde, göz
Bakü
’yü de arıyor…
Elbette pek çok değişken var tabloda ve vadeli gelişmeleri kestirmeye çalışırken yeni küresel düzen belirsizliği herkesi zorluyor. Fakat Çin-Rusya-Türkiye dediğinizde, beğenilsin beğenilmesin hepsini kapsıyor…
***
Bir diğer gelişme de,
Mısır-Türkiye
ortak askeri deniz tatbikatının tam şimdi ve 13 yılın ardından gelmesi. Hatta
İtalya
’nın da içinde olması. Kahire-Ankara ilişkileri bağlamında elbette sevinilecek bir durum. Bunlar hep, İsrail’in Katar saldırısı, İİT ve Arap Ligi’nin Filistin toplantılarının ardından, arka odalarından geliyor gibi…
Stratejik bağlamı da gayet açık; bölgenin en güçlü iki askeri ülkesinin Doğu Akdeniz’e donanma koyması, bir yandan
Süveyş
’i bir yandan
Boğazlar
’ı tutması,-ki aynı zamanda
Ukrayna
savaşının parametrelerinden biridir-, artı, ilk ‘Akıl Odası’nda söylendi,
belki Sumud Filosu
’na da güvenli geçiş imkânı sunacak olması akla geliyor…
Sadece bir gün sonra
Hindistan-Yunanistan
’ın mesajlaşmasını konunun önemine binaen not düşmeliyiz…
Modi: Bugün Miçotakis ile görüşmekten büyük keyif aldım. İki ülkenin stratejik ortaklığı ticaret, savunma, güvenlik alanlarında büyümüye devam ediyor’…
***
Tekrar Sayın Bahçeli’nin açıklamalarına dönelim…
‘TRÇ ittifakı’ önerisi, ister taktik ister stratejik ister jeopolitik olsun, başından beri ‘
İsrail nasıl durdurulur
’ sorusunun yanıtı olarak savunduğumuz teze cevap veriyor…
Büyük Ortadoğu’nun, çok kutuplu düzen savaşlarında nasıl olması gerektiğine ilişkin bir plan olan ‘Amerikan modelini’ tehdit ediyor!
Yani, aslında basit bir indirgeme olan, “İsrail’i ancak Amerika durdurur” okuması üzerinden, ABD’nin canını yakma ihtimalini gündeme getiriyor. Çin ve Rusya o demek. Pekin ve Moskova’yı Ortadoğu’ya katacak bir akıl bu…
Büyükelçi Barrack’ın adlı adınca ülkeleri sayarak haritalandırdığı Amerikan modelinin tartışmasını çok yaptık bu köşede. Anımsarsanız, hangi ülkelerin adı geçiyorsa o modelde, bu yazıda da aynı adresler geçti. Fakat bu sefer ters açıdan…
Tabii bir de TRÇ’nin muhatapları var…
Hiç kuşku yok, ABD, Çin ve Rusya’nın gözleri hemen Ankara’ya dönmüştür. Dikkate almamaları imkânsız. Ne demek istendiği, taktik mi stratejik mi olduğu kıymetlendirmesi yapacaklardır…
Pekin ve Moskova muhtemelen şu sonuca varacaklardır; ‘Türkiye önemli, kritik bir kart gösteriyor. Böyle bir olasılık var ve ABD ile İsrail’in tavrına göre şekillenecek. Ama o kartı henüz masanın üzerine atmış ve herkesin kullanımına açmış değil…’

