Doğurganlık krizi büyüyor! Üremeye tek engel fakirlik
Haber Global sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) yeni yayınlanan “Dünya Nüfusu Raporu 2025: Gerçek Doğurganlık Krizi – Değişen Dünyada Üreyebilme Hakkı” adlı çalışmasında, doğurganlık oranlarındaki dramatik düşüşün temelinde vatandaşların çocuk sahibi olma isteklerini engelleyen yapısal faktörler olduğu belirtiliyor. Rapora göre bu faktörler ise çocuk istemeyen bireylerden değil, kaldırılmaları gereken farklı türde engellerden kaynaklanıyor.
14 ÜLKEYİ KAPSIYORAraştırmada yer alan 14 ülkeyi kapsayan YouGov anketine göre, yetişkinlerin yaklaşık yüzde 20’si çocuk sayısını istedikleri düzeye getiremiyor. Bu gruptaki bireylerin yüzde 39’u çocuk sayısını düşük tutmalarına neden olan başlıca nedeni mali zorluklar; yüzde 21’i güvencesiz iş koşulları; yüzde 19’u ise konut sorunu olarak tanımlıyor. Ayrıca bu kişiler, iklim endişesi, savaş, pandemi gibi geleceğe dair kaygılar sebebiyle çocuk planlarını ertelediklerini bildiriyor.

Rapora dikkat çeken UNFPA Genel Direktörü Dr. Natalia Kanem, "Bu kriz, insanların çocuk doğurmayı istememelerinden değil, istemelerine rağmen bunu engelleyen sosyal ve ekonomik bariyerlerden kaynaklanıyor" diyor. Ayrıca özellikle kadınlar evde eşit sorumluluk paylaşımı olmadığını sıkça dile getiriyor. Yüzde 13 kadın, yüzde 8 erkek bu sorunu doğurganlık kararlarını etkileyen önemli bir etken olarak görüyor.
YARI YARIYA GERİLEDİSunulan veriler, tüm dünyada doğurganlık oranlarının 1960'lardan bu yana yarı yarıya gerilediğini ortaya koyuyor. Uzmanlar, bu eğilimin toplumsal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından ciddi tehditler doğurduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, Japonya'da düşen doğurganlık hızı, iş gücü daralması ve kamu maliyesi üzerindeki yükleri arttırıyor. UNFPA raporu, doğurganlık krizine yönelik çözüm olarak finansal teşvik, ücretsiz doğum izinleri, uygun fiyatlı konut ve çocuk bakım sistemlerinin geliştirilmesi gibi kapsamlı politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, zoraki doğum hedefleri, “çocuk bonusu” gibi kısmi çözümlerin insan haklarını zedeleyebileceği uyarılarında bulunuluyor.
Araştırmada ayrıca genç kuşağın çocuk istese bile uygun partner bulamadığı, iş güvencesizliği ve uygun doğum desteği sistemlerinin yokluğu nedeniyle kararlarını ertelediği vurgulanıyor. Bu da doğurganlık krizinin sadece bireysel değil, yapılandırılmış bir problem olduğunu gösteriyor.
Sonuç itibarıyla, doğurganlık oranlarında görülen düşüş, yalnızca kişisel bir tercih meselesi değil; ekonomik, sosyal ve psikolojik bir krizdir. UNFPA, hükümetlere doğurganlık kararlarını destekleyecek paket politikalar geliştirmeleri çağrısında bulunuyor. Aksi takdirde azalan iş gücü ve artan yaşlı nüfus, hem ekonomik hem de sosyal yapılarımızda kalıcı sorunlara yol açacak.

Öte yandan ABD Başkanı Doland Trump da, ABD'de bir bebek patlamasına yol açmaya çalışıyor. Beyaz Saray, büyüyen 'doğum yanlısı' hareketin ortasında düşen doğum oranlarına çözüm olarak 5 bin dolarlık çekler vermeyi öneriyor. Ancak uzmanlar bunun işe yaramayacağını söylüyor. Demografistlere ve politika analistlerine göre bu sayılar endişe verici olmaktan uzak. ABD doğum oranlarının, toplumların ve ekonomilerin gelişmeye devam ettiği diğer gelişmiş ülkelerdeki oranlarla hala aynı olduğu belirtiliyor.
[email protected]
Kaynak: Web Özel


