Dünyada kaos: Sıradaki ülke Gürcistan mı?
Haber Global sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
"Gürcistan'da 4 Ekim'de parlamento seçimleri gerçekleştirilmiş, ülke genelinde seçmenlerin yüzde 40,93'ü seçimlere katılarak oy kullanmıştır. Ülke genelindeki 64 bölgede meclis üyeleri ve 64 şehrin belediye başkanlarının seçildiği yerel seçimlerde iktidardaki Gürcü Hayali Partisi seçimi büyük farkla kazanmıştır. Ancak oy verme sürecinin sona ermesiyle birlikte ülkede gösteriler başlamış ve göstericilerin bir kısmı Tiflis'te Cumhurbaşkanlığı Sarayı konutuna dahi saldırılarda bulunmuştur. Protestolar sırasında yönetimi ele geçirmeye çalışan bir grup gösterici ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda çok sayıda kişi yaralanmış ve birçok kişi gözaltına alınmıştır.
Seçimleri takip etmek üzere Gürcistan'a çok sayıda uluslararası gözlemci gelmiş olsa da Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi Batı menşeli temsilciler ve ABD temsilcileri, bu kez seçimlerde gözlemci olarak yer almadı. Gürcü Hayali Partisi'nin kazandığı yerel seçimlere ülkedeki sekiz ana muhalefet partisi ise boykot nedeniyle katılmadı. Muhalefet bloğu iktidardaki Gürcü Hayali Partisi'nin "demokrasiyi baltaladığını" ve ülkelerini "Rusya'ya yaklaştırdığını" ileri sürerek seçime katılmadıklarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasıyla birlikte başkent Tiflis'te on binlerce kişi seçim sonuçlarını ve iktidardaki Gürcü Hayali Partisi'nin politikalarını protesto amaçlı gösteriler düzenlemeye başladı. İktidarın "Batı yanlısı muhalif gruplar" olarak tanımladığı protestoları, muhalefet partileri ise "barışçıl devrim" olarak niteledi. Gürcistan Başbakanı İrakli Kobakhidze ise seçimlere yönelik düzenlenen gösterileri "hükümeti devirmeye yönelik girişimler" olarak adlandırdı. Kobahidze'nin Tiflis'teki şiddet eylemlerinden Avrupa Birliği (AB) Büyükelçisi Paweł Herczyński'yi sorumlu tutarak yaşananları anayasal düzeni devirme girişimi olarak adlandırması ise Gürcistan'da suların bir süre daha durulmayacağının adeta habercisi oldu. Gürcistan'da iktidar "Brüksel'in yaşananlara göz yumarak" ve "sessiz kalarak" aslında protestoları teşvik ettiklerini de ileri sürmekte.
Gürcü partiler ne amaçlıyor?Gürcistan'da seçimi boykot eden muhalefetin bir süredir farklı yollarla rahatsızlığını dile getirdiği biliniyor. Muhalefetin protestolarının bu noktaya gelmesinde şimdiye kadar ülkede atılan adımların önemli payı bulunuyor. Gürcistan'da başta "Yabancı Etki Yasası" olmak üzere kabul edilen bir dizi kararın da ülkede kutuplaşmayı derinleştirdiği görülüyor. Özellikle iktidardaki Gürcü Hayali Partisi'nin geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği (AB) ile üyelik görüşmelerini askıya alması da muhalefetin protestolarına neden olmuştu. Günlerce devam eden protestolara yönelik güvenlik güçleri sert müdahalelerde bulunmuştu.
Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen gösteriler sırasında da protestocuların Gürcistan ve AB bayraklarını birlikte dalgalandırması, ülkedeki kutuplaşmanın önemli simgesi haline gelmişti. Zira iktidarın izlediği politikalar nedeniyle AB ile müzakerelerin askıya alınması muhalefeti kızdırmıştı. Dolayısıyla geçtiğimiz yıl Gürcistan'da iktidar ile AB arasında yaşananların bu yılki seçimleri etkilediği görülüyor. Hatta iktidarın bu tutumunun Batı'nın Gürcistan'a seçim gözlemcisi göndermeme kararını etkilediği de dile getiriliyor. Bu da Gürcistan'da mevcut iktidar ile Batı arasındaki ilişkilerde belirli bir mesafenin oluştuğunu gösteriyor. Ayrıca Rusya-Ukrayna savaşı, devamında Karabağ'da yaşanan gelişmeler ve sonrasında Zengezur Koridoru ile ABD'nin bölgede izlediği politikalar da süreci tetiklemiş görünüyor. Özellikle Batı tarafından yalnızlaştırılmaya çalışılan Rusya ile Tiflis'i yanına çekmeye çalışan AB arasında sıkışan Gürcistan, adeta iki ateş arasında kalmış bir pozisyonda yoluna devam etmeye çalışmakta. ABD'nin 'Trump Yolu' politikası doğrultusunda Azerbaycan ve Ermenistan'la ilişkilerini derinleştirmesi, Gürcistan'ın AB'nin dikkatini daha fazla üzerine çekmesine ve AB'nin bölgedeki nüfuzunu artırmasına da zemin hazırladı. Böylece yeni dönemde Gürcistan, jeopolitik ve küresel dengelerin de etkisiyle ABD-AB ile Rusya-Çin blokları arasında bir tercih yapma baskısının arttığı bir döneme girmeye başladı.
Bu nedenle Gürcistan'da uzun bir dönemden sonra ilk defa Batılı gözlemcilerin katılmadığı bir seçimin gerçekleştirilmesi, beraberinde bu seçimlerin muhalefet tarafından meşruiyetinin sorgulanmasına da neden oldu. Bu hususta Batılı ülkeler ve seçimi boykot eden muhalefet partileri 4 Ekim seçiminin geçersiz olduğunu dile getirerek, iktidarı protesto etmeye devam ediyor. Bu yüzden de Tiflis'teki protestocuların temel beklentisi, Avrupa ile bütünleşmiş bir Gürcistan idealine dönüşmüş durumda. Dolayısıyla geçtiğimiz yılki gösterilerde olduğu gibi bu yılki yerel seçimlerin ardından da Gürcistan bayraklarının ve AB üyeliğini destekleyen pankartların yeniden meydanlarda yer alması, bu soyut idealin somut ifadesi olarak değerlendirilebilir.
Tüm bu gelişmeler karşısında iktidar, söz konusu protestolarla ülke yönetiminin istikrarsızlaştırılmaya ve Rusya ile ilişkilerin yıpratılmaya çalışıldığını ileri sürüyor. Bu nedenle de protestolara katılanları ülkeyi karanlık günlere döndürmeye çalışmakla suçluyor. Aynı zamanda AB'nin de ülkede yaşananlara göz yumarak protestoları desteklediğini dile getiriyor. Bu nedenle de Batılı muhataplarından gösterilerle ilgili net bir tavır takınmalarını ve yaşananları kınamalarını istiyor. Zira yaşanan gösterilerde "Batılı kuruluşların" açık olmasa da dolaylı desteği olduğu ileri sürülüyor.
Gürcistan'da sokak gösterileri devam ediyor: Halk ne istiyor?2024 yılında gerçekleştirilen parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini tanımayan bazı muhalefet partileri, 4 Ekim'de gerçekleştirilen yerel seçimleri de kabul etmediklerini dile getiriyor. Gürcistan'da gösteriler "siyasi gerileme"ye karşı çıkan ve kendilerini "Ulusal Meclis" olarak adlandıran bir grup aktivist tarafından organize ediliyor. Bu nedenle muhalefet günlerdir Tiflis'te protesto eylemleri gerçekleştirerek 4 Ekim'den itibaren mevcut hükümeti tanımadıklarını ilan etmiş durumda. Bazı muhalefet liderleri ise göstericilere Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı "ele geçirmeleri" çağrısında dahi bulunuyor. Protestocular iktidarı "tamamen Rusya yanlısı ve otoriter" olarak nitelerken, iddiaların odağındaki Gürcü Hayali Partisi ise suçlamaları reddediyor.
Dolayısıyla gösterilerin ana odağını iktidardaki Gürcü Hayali Partisi'nin oluşturduğunu söylemek mümkün. Ana muhalefet, Gürcü Hayali Partisi'nin uyguladığı politikaların Gürcistan'ı AB'den uzaklaştırdığı gerekçesiyle iktidarı protesto ediyor. Halk da mevcut iktidarın ülkeyi demokrasiden ve AB'ye üyelik hedefinden uzaklaştırdığını düşünüyor. Bu nedenle de aslında bir bakıma "Gürcistan'ın Rusya ile yakınlaşmasını istemeyenlerin" sokaklara döküldüğünü söylemek mümkün.
Gürcistan'da halk ayrıca Ukrayna'da yaşananlarla benzer şekilde ülkelerinin de bir savaşa sürüklenmesini istemediğini de dile getiriyor. Ancak genel kamuoyu ülkenin ABD, AB ile Rusya, Çin arasında sıkışmış bir durumda olduğunun da farkında. Gürcistan'daki mevcut yönetim ise ülkesinin geçmişte yaşanan acı tecrübeleri tekrar etmemesi adına temkinli hareket etmeyi tercih ediyor.
Sonuç olarak, Güney Kafkasya'nın önemli jeopolitik aktörlerinden olan Gürcistan'da uzun zamandır devam eden bir denge arayışı var. Gerek Rusya-Ukrayna savaşı gerekse de Karabağ bölgesinin işgalden kurtarılmasıyla birlikte Güney Kafkasya'da yepyeni bir dönemin kapıları aralandı. Bu yeni dönemde tarihten günümüze önemli bir jeopolitik rekabet alanı olan Güney Kafkasya'nın önemi daha da arttı. Tam da bu noktada başta Gürcistan olmak üzere bölge ülkeleri aslında bu yeni konjonktürde Doğu ile Batı arasında adeta mücadele alanına dönüştü.
Bu yeni süreç beraberinde bölgenin istikrar ve güvenliği konularını da yeniden gündeme taşıdı. Bu nedenle Gürcistan seçimleriyle ilgili yaşanan gelişmelerin bölgesel ve küresel çapta yaşanan rekabet ve mücadeleyle doğrudan ilintili olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bugünlerde son derece hassas bir dönemden geçen Gürcistan iktidarının, Doğu ile Batı arasındaki mevcut sıkışmışlıktan bir denge politikası izleyerek çıkmaya çalıştığı görülmektedir. Ancak yerel seçimlerle bir kez daha iktidar ile muhalefetin karşı karşıya kalması ise ülkedeki kutuplaşmanın ilerleyen günlerde daha da derinleşmesine neden olacak gibi görünüyor.
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi"


