Dünyanın dört bir yanındaki şehirler endişe verici hızla çöküyor
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Endonezya’nın başkenti Cakarta’da yaşayan Erna için bu durum artık günlük hayatın bir parçası. 22 yıl önce evinin pencereleri göğüs hizasındaydı, şimdi ise diz hizasına kadar inmiş durumda.
Ailesiyle birlikte yaşadığı ev sık sık sular altında kalıyor. En kötü günlerde “sular bastığında kano kullanmak zorunda kalıyorduk” diyor.
Erna’nın yaşadığı bölge, Cakarta’nın en hızlı çöken kuzey kesimlerinden biri. Evinin duvarları çatlamış, zemin seviyesini yükseltmek için 10’dan fazla kez beton katmanları dökülmüş. Ancak ev hâlâ çökmeye devam ediyor.
76 milyon kişi risk altındaSingapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi (NTU) tarafından yürütülen araştırmada, Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtalarındaki 48 kıyı şehrinde çökme oranları incelendi.
BBC’nin BM verileriyle yaptığı analiz, 2014-2020 yılları arasında bu şehirlerde yılda ortalama en az 1 santimetre çöken bölgelerde yaklaşık 76 milyon insanın yaşadığını ortaya koydu.
Çökme oranlarının en yüksek olduğu yerlerden biri Çin’in kuzeydoğusundaki Tiencin kenti. Burada bazı bölgeler yılda 18,7 santimetre kadar çökmüş.
2023 yılında Tiencin’de büyük çatlakların oluşması üzerine 3 bin kişi yüksek binalardan tahliye edildi.
Yeraltı suyunun aşırı kullanımı büyük etkenÇökmenin birçok nedeni bulunuyor: yapılaşma, madencilik, tektonik hareketler, depremler ve doğal toprak sıkışması bunlardan bazıları. Ancak araştırma ekibinin başındaki Cheryl Tay’e göre en yaygın nedenlerden biri yeraltı suyunun aşırı çekilmesi.
Yeraltı suyu, dünya genelinde içme ve sulama suyu olarak yaygın şekilde kullanılıyor. Ancak aşırı su çekildiğinde toprak sıkışıyor ve yüzeydeki yapılarla birlikte çöküyor.
“Çöken şehirlerin çoğu Asya veya Güneydoğu Asya’da” diyen Tay, “hızla büyüyen nüfus ve artan su talebi burada daha yüksek oranlarda yeraltı suyu kullanımına neden oluyor” diye ekliyor.
Bu durum sellerin daha sık ve şiddetli olmasına yol açarken, tarım arazilerinin ve içme suyunun tuzlanma riskini de artırıyor.

Özellikle nehir deltalarına kurulu alçak kıyı şehirleri büyük risk altında. Cakarta, Bangkok, Ho Chi Minh ve Şanghay gibi şehirler buna örnek.
Cakarta’nın yaklaşık yarısı şu anda deniz seviyesinin altında bulunuyor. Şehir, 13 nehrin denize döküldüğü bataklık bir alanda yer aldığı için daha da savunmasız.
Endonezya Meteoroloji Ajansı, şehirde beş yılda bir görülen sel döngüsünün artık daha sık yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.
Geçtiğimiz on yılda Cakarta’da onlarca kişi sel nedeniyle hayatını kaybederken, en az 280 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Şehrin bazı bölgeleri 1970 yılına göre 4 metre daha düşük seviyede bulunuyor. Bu nedenle Endonezya, başkenti 1.200 kilometre uzaktaki Borneo adasında inşa edilen Nusantara şehrine taşımaya karar verdi.
Yeni şehirde dev barajlar ve rezervuarlarla suyun yönetilmesi, böylece yeraltı suyuna ihtiyaç duyulmaması hedefleniyor.
Ancak 34 milyar dolarlık maliyeti ve çevresel etkileri nedeniyle proje eleştirilere maruz kalıyor.

NTU’nun araştırdığı şehirlerden beşi Afrika’da. Nijerya’nın Lagos kentinde geçen yıl sel nedeniyle 275 binden fazla kişi etkilendi.
28 yaşındaki Rukkayat, daha iyi bir yaşam için geldiği Lagos’ta sadece çöken bölgelerde ev kiralayabildiğini söylüyor.
Yağışlarda evi hızla su basıyor, duvarlarda çatlaklar oluşmuş, zemin sürekli nemli ve çatı akıyor.
Lagos ve Cakarta gibi hızla büyüyen şehirlerde nüfusun yarısından fazlasının şebeke suyuna erişimi bulunmuyor. Bu da yeraltı suyu kullanımını artırıyor.

Bazı şehirler, denizden gelen sulara karşı sahil duvarları ve bariyerler inşa etmiş durumda. Ancak bu yapılar bazen “kase etkisi” yaratarak yağmur ve nehir sularının tahliyesini zorlaştırabiliyor.
Tokyo ise farklı bir yol izledi. 1970’lerde yeraltı suyu çekimini sıkı şekilde düzenleyen yasalar çıkardı ve kapsamlı bir su yönetim sistemi kurdu.
Bugün Tokyo’da çökme büyük oranda durdurulmuş durumda.
Benzer şekilde Tayvan’ın başkenti Taipei de yeraltı suyu kullanımını azaltarak çökme hızını düşürmüş.
Şanghay’da ise yer altına arıtılmış nehir suyu enjekte edilerek çökme yavaşlatılmış.
Çin’in Chongqing ve El Salvador’un başkenti San Salvador gibi bazı şehirler ise “sünger şehir” yaklaşımını benimsedi. Bu yöntemde yeşil alanlar, parklar ve geçirgen yüzeyler kullanılarak suyun doğal şekilde emilmesi sağlanıyor.
Uzun vadeli siyasi irade şartVirginia Tech Üniversitesi’nden Prof. Manoochehr Shirzaei’ye göre, sünger şehir yaklaşımı baraj inşasına kıyasla 10’da 1 maliyetle uygulanabiliyor. Ancak mevcut yapılaşmış alanlarda bunu yaygınlaştırmak zor.
Shirzaei, “toprak çökmesi yavaş gelişen bir sorun. Bu nedenle alınacak önlemlerin onlarca yıl boyunca devam etmesi gerekiyor. Bu da güçlü ve sürdürülebilir bir siyasi irade gerektiriyor” diyor.
Aksi halde uzmanlar, Erna gibi daha çok insanın evlerinin yavaş yavaş kaybolmasına tanıklık edeceği uyarısında bulunuyor.


