SonTurkHaber.com
close
up
Eğitim sendikaları ekonomik demokrasi mücadelesini nasıl yapmalılar?

Eğitim sendikaları ekonomik demokrasi mücadelesini nasıl yapmalılar?

SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.

Eğitim sendikaları ekonomik demokrasi mücadelesini nasıl yapmalılar?

“Eğer insanlık adaletin ortak paydasında buluşarak dünyayı daha yaşanılır bir hale getirmek istiyorsa, ilkönce bilgiyi ve onun insanlığa kazandırılacağı eğitim sistemini neoliberalist zihniyetin inşa etmesine dur demeli ve demokratik eğitimin yolunun açılmasını sağlamalıdır.”

“Sendikal etkinliğin yolu “bilgi “ ve “örgütlenme” kapasitesinin yanı sıra, dışarıdan etki altına alınamayan kurumsal bir işleyişte yatmaktadır. Bugün maalesef ki sendikalarımızın hem bilgi, hem örgütlenme hem de kurumsal özgürlük noktasında çok ciddi sıkıntıları vardır.”

Anadolu Eğitim Kurumları Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Mustafa Güçlü ile eğitimi ve sendikacılığı konuştuk.

Sayın Mustafa Güçlü, Anadolu Eğitim Kurumları Çalışanları Sendikası (Anadolu Eksen) Genel Başkanı olarak “eğitim” deyince aklınıza ilk çağrışım yapan konu başlıkları neler oluyor?

Eğitim deyince aklıma ilk gelen “insan” oluyor. Sizin de bildiğiniz gibi insan toplum halinde yaşayan bir varlıktır. İki insanın bir arada olduğu yerde “güç unsuru” hemen devreye girer, haliyle bilgi sahibi olan olmayana karşı her zaman güçlü bir pozisyonda olur ki toplumlar içinde bu böyledir.

Bilgi sahibi olan toplumlar, bilgi ile donanma hususunda geri kalan toplumlara üstünlük kurarlar. Bu bağlamda günümüzde insanlık için en büyük tehlike ise bilginin satılmak amacıyla üretilen, alınır satılır mal, ticaret malı vasfına büründürülerek meta haline dönüştürülmeye çalışılmasıdır. Bu durumun baş aktörü ise neoliberalist politikaları dünya genelinde sevk ve idare eden küresel güç merkezleridir.

Kanadalı öğretim üyesi Giroux’in anlatımıyla bugün neoliberalizm, sadece dünya ekonomisini değil, en başta siyaset alanını kendine göre tanımlayan ve dünyayı hesapsızca harcama yapan tüketim toplumuna dönüştürecek zihni yapıyı inşa etmek için eğitimi kullanan bir pedagojik yöntem ve toplumsal düzenlemeler bütünüdür. Yani neoliberalizm bir ekonomik doktrin olmanın sınırlarını çoktan aşarak, dünyayı tüm boyutları ile mutlu bir azınlığın menfaati için kuşatan yayılmacı bir ideolojiye dönüşmüştür.

Kısacası eğer insanlık adaletin ortak paydasında buluşarak dünyayı daha yaşanılır bir hale getirmek istiyorsa, ilkönce bilgiyi ve onun insanlığa kazandırılacağı eğitim sistemini neoliberalist zihniyetin inşa etmesine dur demeli ve demokratik eğitimin yolunun açılmasını sağlamalıdır.

İnsanın kendi özgürlüğünü, özgünlüğünü ve bireyselliğini kısıtlamayan, törpülemeyen, otoriter ve totaliter bir zihniyetin ürünü olmayan, insanın kendini keşfedebileceği, geliştirebileceği bir eğitim anlayışı ve sistemi demokratik bir eğitimin mahiyetini oluşturmalıdır.

Bu çerçeveden konuya ülkemiz boyutuyla bakıldığında, son yıllarda bütçeden en büyük payın eğitimi ayrılmasını olumlu gördüğümüzü belirtmekle beraber, ülkemizdeki gündelik siyasetin kısır çekişmeleri arasında arka plandan yoksun eğitim alanındaki şekilsel değişimlerle ya da bu değişimlere alternatif sunmadan yapılan eleştirilerle, ülkemize demokratik eğitimin gelmesinin mümkün olamadığını da ifade etmek isterim.

Yapılması gereken küresel demokratik değerler olarak takdim edilen değerlerin, yeniden kendi kültür ve medeniyet perspektifimizden değerlendirilerek üretilmesi ve hayata geçirilmesidir.

Sayın Mustafa Güçlü, bu bağlamda sendikaların bu mücadeledeki rolü ve sorumluluklarının ne olduğu hususunda neler düşünüyorsunuz?

Aslında insanlar ve kurdukları yapılar için en zor olan şey neyle mücadele edeceklerini bilememektir. Ancak az önce ifadelendirdiği gibi neyle mücadele edileceği açık bir şekilde ortadadır. O da Neoliberalizmin ortaya çıkardığı ve gittikçe derinleşen “ekonomik eşitsizlik” meselesidir.

Üyelerinin ekonomik ve özlük hakları ile toplumun sosyal ve ekonomik menfaatlerini harmanlayarak, söylem ve eylem bütünlüğü içinde harekete geçmesi gereken sendikaların asli görevi de zaten bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için mücadele vermektir. Bu mücadeleyi sendikalar demokratik siyaset mekanizması içinde verir. Bu nedenle sendikalar için demokrasi önemli bir dayanak noktasıdır.

Steın Rıngen ifadesiyle “demokrasiyi korumanın yoluysa çokça yaptığımız gibi ona alkış tutmak değil, nadiren yaptığımız gibi reforma tabi tutmaktır”. Bu bağlamda sendikalar siyasi demokrasiye verdikleri önem kadar asli varlık sebepleri olan ekonomik demokrasinin geliştirilmesine de önem vermelidir.

Sayın Mustafa Güçlü, sendikal mücadele bağlamında “ekonomik demokrasi mücadelesi “ derken neyi kastettiğinizi biraz daha detaylandırır mısınız?

Demokrasinin özü bir toplumda kolektif karar alma ve yönetişim süreçlerinin işletilmesiyse ekonomik demokrasi de toplum yaşamındaki ekonomik gücün demokratik denetim altına alınmasıdır. Bu denetim devlet eliyle layığı ile gerçekleştirilirse, işte o zaman “eşitleyici ekonomik güç” hayata geçirilmiş ve “ekonomik demokrasi” sağlanmış demektir. Daha iyi anlaşılması için konuyu biraz daha açarsak, vatandaşların kendilerini ilgilendiren kararların alınma sürecine tam anlamıyla kendi iradeleri ile katılması manasına gelen “özgürlük gücü” ve başkalarının kararlarına tesir etme manasına gelen “üstünlük gücü” ekonomik gücün toplum yaşamına yansıyan iki önemli boyutudur. Bu boyutlar noktasında toplumun her bir bireyi eşitleyici ekonomik güçle donatılabiliyorsa, işte o toplumda ekonomik demokrasi var demektir.

Günümüzde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Ofisi verileri esas alınarak şu cümleler rahatlıkla kurabilir:

Dünyada 200 milyona yakın çocuk, en kötü koşullarda en düşük ücretle günde 12 saatten fazla tüm örgütlenme haklarından mahrum edilerek çalışmaya mahkûm edilmiş durumdadır.

Yine aynı koşullarda çoğunluğunu bayanların oluşturduğu hatırı sayılar yetişkinde, biraz daha fazla ücretle farklı hizmet sektörlerinde çalıştırılmaktadır.

Hiçbir kuralın işletilmediği çalışma ortamları faklı boyutta da olsa Sahra Afrika’sını, Asya’yı, Latin Amerika’yı, Avrupa ve Kuzey Amerika’yı içine alacak geniş bir coğrafyada hüküm sürmektedir.

Ayrıca 2018 Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre dünyada büyük bir gelir ve servet eşitsizliği vardır. Rapora göre “Devletler mevcut gelir ve servet eşitsizliği seviyelerinin üzerine gitmek ve daha da yükselmelerine engel olmak için geleceğe yatırım yapmak zorundadır. Hem mevcut eşitsizliği hem de eşitsizliğin daha da artmasını önlemek için kamunun eğitim, sağlık ve çevrenin korunmasına yatırım yapmasına ihtiyaç vardır. Bunu yapmak ise çok zordur. Zira zengin ülkelerde devletlerin yoksullaştığı ve fazlasıyla borçlu olduğu ortadadır. Kamu borçlarını azaltmak hiçbir şekilde kolay değildir ama bunun başarılmasını sağlayacak -servetin vergilendirilmesi, borcun hafifletilmesi ve enflasyon dahil- birkaç seçenek mevcuttur ve devletlerin aşırı borçlandığı dönemlerde genç nesillerin güçlendirilmesi amacıyla bu yöntemlere tarih boyunca başvurulmuştur.”

Yukarıda bahsi geçen çalışma ortamı ve ücret bakımından ülkemize baktığımız zaman, Avrupa Birliği’nin resmi istatistik ofisi Eurostat ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre Türkiye, iş kazalarında en fazla insanın hayatını kaybettiği ülkeler içinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bu istatistik bize ülkemizdeki çalışma ortamının pek sağlıklı olmadığı bilgisini vermektedir. Ücret yönünden ise ülkemizde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde ellilere dayanmış durumdadır. Asgari ücret neredeyse ortanca ücret olma yolunda hızla ilerlemektedir. Diğer bir ifadeyle Avrupa'da çalışanların en çok yüzde 10’u asgari ücretle çalışırken bu oran Türkiye'de her iki çalışandan birini kapsayacak boyuta ulaşmıştır. Ülkemizdeki asgari ücretin de açlık sınırı seviyesinde olduğu düşünülürse durumun vahameti daha da iyi anlaşılmaktadır.

Konuyu biraz daha detaylandırsak bugün ülkemizdeki açlık sınırı (25.000 lira) ve yoksulluk sınırı (80.000 lira) dikkate alındığında, ülkemizin her geçen yıl ekonomik olarak büyümesine rağmen nüfusumuzun yarıya yakınının açlık sınırının biraz üstünde yoksulluk sınırının ise bayağı altında bir ücretle çalıştırıldığı bir ortamda, insanımızın ekonomik güçten mahrum olarak yaşadığı gözükmektedir. O halde ülkemizdeki sendikaların asli görevi mücadele verdiği ülkedeki yurttaşların insan onuruna yakışan bir hayata kavuşmasını temin için mücadele vermektir. Sendikaların vermesi gereken bu mücadelenin en başında, adil bir vergi sisteminin hayata geçirilmesi için gayret göstermek gelmelidir.

Ülkemizde vergiler dolaylı ve dolaysız vergi olmak üzere iki ana kalemde toplanmaktadır. Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) dolaylı vergi kalemini oluştururken Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi de dolaysız vergi kalemini oluşturmaktadır. Türkiye’de vergi olarak toplanan her yüz liradan yetmiş liraya yakını dolaylı vergiden meydana gelirken otuz lirası da dolaysız vergiden meydana gelmektedir. Yani ülkemizde ki vergi yükü ücretlilerin sırtına yüklenmiş vaziyettedir. Avrupa’da bu durum tam tersi orantılıdır. Yani ağırlıklı olarak toplanan vergide dolaysız verginin oranı dolaylı vergiye göre daha fazladır.

Biz yıllardır dile getiriyoruz: Ücretlilerin vergi oranı yüzde onda sabitlensin diye! Bakın açık bir örnek vereyim. Yoksulluk sınırının altında ücret alan 1’in 4’üne gelmiş bir öğretmen yılın dördüncü ayında yüzde yirmilik vergi dilimine girmektedir. Bu adil bir durum değildir.

Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e bu durum sorulduğunda “Türkiye'de vergi yapısına dair bir eleştiriyi kabul etmek gerekirse, o da dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüksek olduğudur. Asıl üzerinde durulması gereken konu, dolaylı vergilerin yüksekliğinden çok, dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmamasıdır'' cevabını vererek aslında kayıt dışı ekonomik işleyişin karşısında ne derece çaresiz kalındığını dile getirmiştir.

Ancak sendikaların sorumluluğu bu olumsuzluğun giderilmesi için baskı oluşturmak, siyasi iktidarın görevi ise “servetin vergilendirilmesi” sağlayacak adımların atılmasını hızlandırmaktır. Yoksa merkezi iradenin bütçe ayırması gereken başta eğitim, sağlık ve çevre sorunlarına karşı çözüm üretmesi ve adil bir milli dağılımını sağlaması çok zordur.

Sorunuzun başına dönersek sendikaların ekonomik demokrasi mücadelesi derken toplumdaki herkesin insan onuruna yakışan bir ekonomik gelire sahip olacağı bir ekonomik düzenin inşası için sendikaların göstermesi gereken gayretten bahsetmekteyim.

Sayın Mustafa Güçlü, ülkemizdeki sendikal mücadele tarihine baktığınızda nasıl bir manzara görmektesiniz?

Fransız edebiyatçı Emile Zola, 1800 yılların sonunda yazdığı “Germinal” adlı romanını yerin yüzlerce metre altında kazma sallayan maden işçilerini kastederek “insan bitiyordu topraktan, gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yerküreyi sarsarak baş verecek olan, öç almak için yanıp tutuşan, kapkara insan ordusu boy atıyordu” diyerek sonlandırıyordu. Yani romanda uzun zamana yayılan kararlı bir hak arama mücadelesinden bahsediyordu.

Ülkemizdeki sendikal mücadele geçmişine bu çerçeveden baktığımızda, dönem dönem kararlı mücadele örneklerine rastlansa da uzun soluklu istikrarlı bir sendikal mücadele sürecinden bahsetmemiz maalesef ki mümkün değildir. Yani sendikal hakların çoğunluğu verilen zorlu mücadeleyle değil popülist rejimin konjonktür gereği uyguladığı politikalar sonucu elde edilmiştir.

Eğer işçi ve memur sendikacılığı noktasında bu hususta bir değerlendirme yapacak olursak tabi ki işçi sendikacılığında elde dilen sendikal haklar, memur sendikacılığa göre daha çok mücadele verilerek elde edilmiş haklardır. Tabir yerindeyse memurlara sendikal haklar hazır bir şekilde sunulmuştur. İşçi sendikalarında grev hakkı varken memur sendikalarında bu hakkın olmaması bunun en belirgin göstergelerinden biridir.

Sayın Mustafa Güçlü, sizce ülkemizdeki sendikaların işleyişinde bir eksiklik var mıdır? Varsa bunlar nelerdir ve giderilmesi için önerileriniz var mıdır?

Ülkemizdeki sendikaların en büyük eksikliği alanda etkin olamamalarıdır. Sendikal etkinliğin yolu “bilgi “ ve “örgütlenme” kapasitesinin yanı sıra, dışarıdan etki altına alınamayan kurumsal bir işleyişte yatmaktadır. Bugün maalesef ki sendikalarımızın hem bilgi, hem örgütlenme hem de kurumsal özgürlük noktasında çok ciddi sıkıntıları vardır.

Birinci eksikliği gidermenin yolu, sendikalarımızın dünyadaki endüstri ilişkilerini inceleyerek kendilerini yenileyebilecekleri stratejilere geliştirecek bilgi donanımını elde etmek için akademik sendikacılığa gereken önemi vermelerinden geçer.

İkinci eksiliği gidermenin yolu, sendika yöneticilerimizin demokrasi güzel bir yönetim mekanizmasıdır ama bize lazım değil anlayışından vazgeçerek sendikal işleyişlere demokratik ve şeffaf bir sendikacılık anlayışını hâkim kılmalarından geçer.

Üçüncü eksikliği gidermenin yolu ise, sendikaların kurumsal kararlarını alırken üyelerinin haklarını korumak ve genişletmek adına asli varlık olduklarını unutmadan, siyasi partilerin gölge varlık olma teklifini reddederek hareket etmesinden geçer.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

Gelişmeleri kaçırmamak için SonTurkHaber.com'dan en güncel haberleri takip edin.
seeGörüntülenme:35
embedKaynak:https://halktv.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 11 Haziran 2025 05:03 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Fenerbahçe nin yıldızı Anderson Talisca dan şaşırtan transfer açıklaması!

10 Haziran 2025 22:46see154

Ferdi Zeyrek in ismi İzmir de yaşatılacak

10 Haziran 2025 21:01see147

Hasan Şaş veda etti

10 Haziran 2025 16:23see140

İngiltere’den İsrailli bakanlara “canavarlık” yaptırımı: Mal varlıkları dondurulacak

10 Haziran 2025 15:41see117

Körükten düşen kadın havalimanı çalışanı ağır yaralandı

11 Haziran 2025 14:23see115

Türk aktivistin eşi Haber Global e konuştu! 7 Ekim videosu izlemeye zorlandılar

10 Haziran 2025 17:29see115

Syrian Air, 12 yıl sonra İstanbul’a ilk uçuşunu gerçekleştirdi

10 Haziran 2025 21:10see114

Çandarlı Halil Paşa idam edildi: Mehmed Fetihler Sultanı nda sezon finali VİDEO İZLE

11 Haziran 2025 00:43see112

Karadeniz de sürü halinde dolaşan yunuslar dronla görüntülendi

10 Haziran 2025 15:41see112

Bayram Usta iki taş arasında ezdiği haşhaşla asırlık lezzet mesaisine devam ediyor Aktüel Haberleri

10 Haziran 2025 12:55see112

Yazıklar olsun! Türkiye Ferdi Zeyrek için tek yürek oldu, Yeni Akit haber müdürü elektrik paylaşımı yapıp dalga geçti

11 Haziran 2025 00:23see112

Pew Research: Müslümanların dünya genelindeki nüfus artışı birinci sırada

10 Haziran 2025 23:44see112

Köpek otelinden kaçan Tarçın, çevre yolunda ölü bulundu

11 Haziran 2025 13:08see111

ABD de Elon Musk alarmı! Beyaz Saray, Pentagon ve NASA tehlike altında

10 Haziran 2025 22:04see111

Avrupa da kripto para adına bir ilk yaşanıyor

10 Haziran 2025 18:06see111

Trump mesajı verdi! Piyasalar umutlandı

10 Haziran 2025 14:23see111

Dünya Bankası ndan sürpriz Türkiye açıklaması! Tüm tahminler güncellendi

10 Haziran 2025 21:35see110

İsraili protesto edenlere yine gözaltı!

10 Haziran 2025 19:22see110

İBB soruşturmasında çarpıcı itiraf! KİPTAŞ ta vurgun ağı!

11 Haziran 2025 15:43see109

Greta Thunberg den İsrail e PR oyunu suçlaması ve Trump a kapak gibi yanıt!

10 Haziran 2025 16:58see108
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları