Elektrik olmadan dünya dönmez! Avrupa’yı karanlığa gömen kesintinin mesajı net: Önce enerji arz güvenliği
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Son yıllarda özellikle enerji arzında tek bir kaynağa ağırlık veren Avrupa’nın, idealist enerji politikalarının bedelini ağır ödemesine neden oldu. Yenilenebilir enerjiye hızlı ve neredeyse plansız geçişin yarattığı yapısal zafiyetler, geçtiğimiz aylarda gün yüzüne çıktı. Nisan 2025’te İspanya ve Portekiz’de yaşanan büyük elektrik kesintisi, enerji arz güvenliği konusunu hem Avrupa’nın hem de Türkiye başta olmak üzere tüm dünyanın gündemine sert bir şekilde girmesini sağladı.
YENİLENEBİLİR ENERJİ YETERLİ Mİ?
İspanya’daki elektrik kesintileri ve Almanya’daki sonbaharda güneşin kaybolduğu, rüzgarın durduğu ‘dunkelflaute’ döneminde yaşananlar, son yıllardaki yenilenebilir enerji politikalarının sorgulanmasına yol açtı. Yaşananlar, yenilenebilir enerji kaynaklarının tek başına yeterli olmadığını ve yerli sistemin istikrarı için geleneksel enerji üretim altyapısının önemini hatırlattı. Kesinti sırasında, İspanya’nın elektrik üretiminin yüzde 59’u güneş enerjisinden, yüzde 12’si ise rüzgâr enerjisinden sağlanıyordu. Ancak, bu yüksek yenilenebilir enerji payı, şebekede yeterli “âtıl enerji” (inertia) sağlayamayan bir yapı oluşturdu. Geleneksel fosil yakıtlı santrallerin devre dışı bırakılması, şebekenin ani dalgalanmalara karşı direncini azalttı. Bu durum, şebekenin dengesini koruyamamasına ve kesintinin yayılmasına neden oldu. Almanya’nın ise yıllardır umutla sürdürdüğü “Energiewende” (enerji dönüşümü) projesi, kesintilerle birlikte sorgulanmaya başlandı. Bu gibi durumlarda yeniden devreye alınan fosil yakıtlı santraller, Avrupa’nın enerji politikalarındaki çelişkileri de gözler önüne serdi.
Yenilenebilir enerjide yaşanan bu tür kesintiler, kıtanın arz güvenliğini riske atıyor. Üstelik fosil yakıtların tümden terk edilmesi hedeflenirken, enerji açığını karşılamak için yine kömür ve doğal gaz santrallerine başvurulması, politik çelişkiyi daha da derinleştiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı verileri, 2050’ye kadar Avrupa’nın elektrik talebinin yüzde 96’sını rüzgâr ve güneşten karşılama hedefinin, enerji depolama çözümleri olmadan hayalden öteye geçemeyeceğini gösteriyor. Özellikle Türkiye gibi enerji koridorlarının merkezinde yer alan ülkeler için yerli kömür ve hidroelektrik ve yenilenebilir yatırımların dengeli biçimde yönetilmesi, enerji bağımsızlığının temelini oluşturuyor.
YERLİ KÖMÜR CARİ AÇIK VE İSTİHDAM AÇISINDAN ÖNEMLİ
Türkiye’nin enerji ithalatı, cari açığın en büyük kalemlerinden birini oluşturuyor. Özellikle doğalgaz ve petrol gibi kaynakların büyük kısmı yurtdışından temin ediliyor. Ancak linyit ve taş kömürü gibi yerli kaynaklara dayanan termik santraller, bu bağımlılığı kısmen azaltıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2024 yılında elektrik üretiminin yüzde 35,2’si kömür santrallerinden sağlandı. Üretimde yüzde 39 yerli linyit kullanıldı. Uzmanlar, kömür santrallerinin cari açık üzerindeki baskıyı azaltma potansiyeline sahip olduğunu vurguluyor. Termik santraller sadece enerji üretmiyor; aynı zamanda Türkiye’nin farklı bölgelerinde on binlerce kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam sağlıyor.
�
ÜRETİMİN YARISI YENİLENEBİLİR KAYNAKLARDAN
Elektrik üretiminin yüzde 43’ü yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor. Enerji uzmanları bu noktada iki temel riske dikkat çekiyor. Bunlardan ilki enerji arz güvenliği. Yenilenebilir üretimde hava koşullarına bağımlılığın kesintilere yol açabileceğini belirten uzmanlar, sistemin dengesini sağlayacak fosil yakıtlı santrallerin hazırda tutulması gerektiğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, ithal kömür ve doğalgaza dayalı enerjinin doğurduğu ekonomik kırılganlığı da ikinci temel sorun olarak görüyor.


