Emekli Muhabere Tuğgeneral Büyükbaş’tan Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili çok önemli açıklamalar! “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…”
Mynet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Barış ve kardeşlik, askeri mali harcamaların yükü, turizm, ekonomik refah, bölgesel siyasi stratejik odaklanmalar gibi birçok etken nedeniyle 'Terörsüz Türkiye' konusunda topyekün desteğin önemini vurgulayan Milli Savunma Bakanlığı MEBS ve Siber Savunma Komutanlığı Kripto Sistemleri Yönetim Merkezi Komutanı Emekli Muhabere Tuğgeneral Halil İbrahim Büyükbaş, sürecin tarihi gelişimini anlattı.

Tüm insanlık için terörsüz bir dünya hedefi gerektiğini aktaran Büyükbaş, "Sadece Terörsüz Türkiye hedefi değil tüm insanlık için terörsüz bir dünya hedefi gerekir. Dünyanın barış ve kardeşliğine katkı sağlamanın en önemli yolu öncelikle Terörsüz Türkiye hedefidir. Bugünün siyasi analizini yapmadan önce geçmiş tarihe bakmakta fayda var. Ecdadımız fethettiği bütün topraklarda barış ve adalete önem vermiş, insanları din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin her dönem ve her şartta haklarını korumuş ve şefkatle muamele göstermiştir. Bugünün dünyasına baktığımızda bölgesel olarak terör ve vahşetin en çok olduğu yerin Orta Doğu olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle insanlık adına baktığımızda masum Filistin halkının yaşadığı vahşet başta olmak üzere, dünyanın bir çok yerinde terörün tahribatlarını görmekteyiz. Türkiye kendi bölgesinde yaşadığı terör lanetinden dolayı kafasını kaldırıp bir türlü Orta Doğu’ya odaklanamamıştır. Hakeza Balkanlar ve doğu Avrupa içinde aynı durum geçerlidir. Terörsüz Türkiye hedefi neden desteklenmelidir? sorusuna cevap vermeden önce bunları hatırlamamız lazım. Türkiye tarihi misyonu ve bölgesel sorumluluğu itibariyle mazlumlar için her zaman umut olmuştur. Türkiye'de terör olmadığı zaman; askeri mali harcamaların yükü, turizmin azalması, ekonomik refah, bölgesel olarak siyasi ve bölgesel stratejik odaklanmalar, dünya barış ve kardeşliği açısından 'Terörsüz Türkiye' hedefi kesinlikle desteklenmelidir"

Soru: Terörsüz Türkiye hedefinden kimler ve neden rahatsız?
"Terörsüz Türkiye hedefinden rahatsız olanları anlamak için birinci sorunun cevapları bizlere ışık tutmaktadır aslında. Dünyada savaşların patlak verdiği yerlere dikkat ettiğimizde, her zaman şu 2 bölge göz önünde durmaktadır. Birincisi Balkanlar, İkincisi Orta Doğu. İnsanlık tarihi boyunca bu iki bölgenin barış ve refahı, dünyanın barış ve kardeşliğine katkı sağlamıştır. Ayrıca Türkiye'nin jeopolitik konumu gereği bu iki bölge Türkiye'nin her zaman konumunu belirleyici faktörde olmuştur.
"HİÇBİR SİYASİNİN DUYGUSAL YAKLAŞMAMASI LAZIM"Bölgesel kirli oyunların ve bölgesel vahşetlerin engellenmesine Türkiye her zaman tampon ve koruyucu bir ülke olarak rol oynamıştır. Bu rolü ve misyonu engellemek isteyenler elbette Türkiye'ye terör gibi bir meşguliyet vermek istemiştir. Aslında Terörsüz Türkiye Hedefinden rahatsız olanlar, Türkiye'nin bu misyonunu engellemek isteyenlerle aynı tarafta bulunmaktadır. Bu vatan, bu bayrak için can veren, bedel ödeyen şehitlerimizin ve gazilerimizin aileleri hariç, bu konuda hiç bir siyasinin ya da analistin duygusal yaklaşmaması lazım. Devletimizin ve siyasi yöneticilerimizin bu süreçte stratejik ve soğukkanlı davranmaları elzemdir. Türkiye terör örgütleri ile mücadelede tarih gösteriyor ki son derece başarılıdır.
1945'te kurulan Yunan destekli EOKA (Ethniki Organosis Kiprion Agoniston) terör örgütü Kıbrıs Türk Halkının başına bela olmuştu. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile teröristleri ile birlikte tarihin çöplüğüne gömüldü. 1970'ler de Lübnan'da ortaya çıkan, Batı destekli ASALA ((İngilizce: Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia) terör örgütü, 58 Türk diplomat ve vatandaşını şehit etmişti. 1980’lerin sonuna doğru Türk güvenlik birimleri yerin dibine bile girseler, bulup teker teker hepsini imha etmişti. Şimdi ASALA'dan söz eden var mı? Yine 1960'lar da kurulan CIA destekli FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) 15 Temmuz 2016'ya kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin her kademesine sızmış. 15 Temmuz 2016'da kendilerine emanet edilen silahları, Türk Halkına karşı kullanan Fethullahçı teröristler, soluğu ya hapiste, ya da yurt dışında aldılar. CIA aparatı IŞİD/DEAŞ terör örgütü Türkiye-Suriye ve Irak'ın başına bela edilmişti. Türk Ordusu, bu terör örgütünü Irak’ta, Suriye’de imha etti...
"ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. PKK, ya teslim olacak ya da akıbeti diğer terör örgütleri gibi olacak. Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp, Türkiye'ye getirilen Terörist başı Abdullah Öcalan hatırlarsanız uçaktan iner inmez "Anam Türk, ben de Türk Devletinin emrindeyim" demişti. İşte o zaman ki, siyasi otorite ABD'nin etkisinden kurtulup, Öcalan'a dağda ki teröristlere silah bırakma çağrısı yaptırmadılar.
Hatta terörist Şemdin Sakık'ın televizyona birlikte çıkıp çağrı yapalım mahiyetinde ki beyanları duymamazlıktan gelindi. 26 yıl geciken bu çağrıya kulak verilmelidir. Öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Kıymetli Hocam Sayın Devlet Bahçeli'nin girişimine destek vermek elzemdir. Gün Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i birlik olup huzurumuzu kaçırmak isteyenlere karşı tek yürek olma günüdür.

Mesele; Türk olmayan Türkçüler ile Kürt olmayan Kürtçüler bir de bunlara inanan gafillerdir. İyi niyetli yürekleri duygusal yaklaşımları hariç, terörsüz Türkiye hedefini 2025 politikalarında desteklemeyen, rahatsız olanların nerede durduğunu anlamak zor değil. Terörist dağda silahlıyken övgüler dizenler, şimdi ne hikmetse silah bırakacaklar diye yas tutuyorlar. Konfor alanlarından feragat edebilseler, bırakılan silahları alıp dağa çıkacaklar. Bizim düsturumuz İmam Şafii in yolu olacak. 'Fitne zamanı hakkı tutanı nasıl anlarız?' Dedi ki: 'Düşman okunu takip edin, o sizi Hak ehline götürür'" Artık arkaya bakmayacağız"
Soru: Yeni süreç, geçmiş süreçlerden farklı mı?
"Siyaset ve devlet adamı olmanın arasındaki en büyük fark, yönetici bireyin duruş ve çizgisiyle alakalı bir durumdur. Siyaset adamı durum ve şartlara göre değişkenlik gösterebilir. Durum idare edebilir. Ancak devlet adamının bir çizgisi bir duruşu vardır. Çünkü devleti temsil etmektedir. Devlet hiç bir zaman uzlaşmaz. Devlette uzlaşı yoktur. Devlet sadece gereğini yapar. Hele ki bu Türk Devleti ise, kadim gelenekleri itibariyle taviz vermeksizin karar aldığı an itibariyle yalnızca gereğini yapar. Yeni süreç geçmiş süreçlerden farklı mı sorusuna cevap vermeden önce konuya buradan giriş yapmak istedim. Şimdi ülkemizdeki yöneticilerin özellikle karar alıcı iradede olan yöneticilerimizin biyografisini analiz ettiğimizde özellikle Devlet Bahçeli gibi önemli bir siyasi liderin, kendi üzerinde siyasi parti sorumluluğu olan ve yıllardır taviz vermediği Türk Milliyetçiliği çizgisine bakıyorum. Böylesine keskin duruşlu siyasi bir liderin çağrısıyla başlayan süreç; elbette geçmiş süreçlerden farklı olacak. Cumhurbaşkanımızın hem devlet adamı olarak, hem de siyasi lider olarak halkına karşı şefkati, sorumluluğu, ilgisi, bölgesel olarak yaşanan sorunlarda, tanıdığı imtiyazları, bu konudaki duruşuna zaten Türk milleti olarak aşinayız. Ancak sayın Devlet Bahçeli gibi bir siyasi liderin bu konudaki açılımı daveti ciddi anlamda değerlendirilmesi gereken büyük bir fırsattır.
Ayrıca içinde bulunduğumuz tarih öyle bir tarih ki; Türkiye'nin yüzyılını tamamladığı, küresel güçlerin denge değiştirdiği, yeni dünya düzeninin oluşturulduğu, yüzyılın beklide en çok sorumluluk ve yoğun çalışıldığı bir dönemdeyiz. Tam da bu noktada, bu yüzyılda, bu tarihte ve Türkiye'nin bu dönemdeki siyasi liderlerinin olduğu bir dönemde, terörsüz Türkiye süreci diğer süreçlerden çok daha farklı olacaktır"
Soru: Süreçte üçüncü bir gözün olmayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Süreçte üçüncü bir gözün olmayışı son derece isabetli olmuştur. Eğer üçüncü bir yapılanma sürece dahil olsaydı, bu oluşum ilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne ve egemenliğine karşı kullanılabilirdi"
Soru: Terörsüz Türkiye hedefine ulaşıldığında neler değişecek?
"Terörsüz Türkiye Hedefine ulaşıldığında özellikle zaman açısından çok şey değişecek. Çok daha hızlı hedeflerimize ulaşacağız. Türkiye'nin stratejik, siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri ve bölgesel barış planları elbette mutlak olacaktır. Terörsüz Türkiye Hedefine ulaşmak bizi yalnızca hedeflerimize hızlı ulaştıracaktır. Ki bu en önemli unsurdur. Burada en önemli faktör Dünya barış ve kardeşliğine katkı sağlayacaktır.
Neler değişecek kısmına gelince; Bölgesel politika olarak Suriye, Irak, Filistin, Karabağ… Türk Dünyası ile ilgili siyasi, sosyo, ekonomik ve kültürel ilişkilerimiz çok olumlu ve iyi bir şekilde yeniden dizayn edilecek. Bu vesile ile küresel dengeler değişecek. Amerika, Rusya, Avrupa, Asya ve Çin müttefikliğimiz, Türkiye lehinde yeni kararlar alınmasına vesile olacak. Bu kararların alınması, Türkiye'nin dünyadaki yeni yerini ve tarihi sorumluluklarını yeniden üstlenmesine büyük bir katkı sağlayacaktır. Derinlemesine cevap vermek için şu an çok erken. Çünkü bazı cevaplar alınan Devlet Politikalarını bilmeden erkenden ifşalamaya sebep olabilir. Ama genel bakışla bunları söyleyebilirim"
Soru: PKK’nın silah bırakma aşamasında bir provokasyon bekliyor musunuz, uyarılarınız var mı?
"PKK’nın silah bırakma aşamasında mutlaka PKK'yı dışarıdan besleyen kirli güçlerin eliyle bir provokasyon beklenebilir. Çünkü bu sürecin güzel sonlanmasını istemeyenler, kendi emellerine ulaşmak için elinden geleni yapmak isteyeceklerdir. Ancak PKK’nın silah bırakması aslında bir çözüm değil. Bugün PKK silah bıraktığında yarın YPG, PYD, YPJ olabilir. Burada asıl olan Türkiye'nin güneydoğu ve doğu Anadolu bölgesindeki sosyolojik yapıya zarar veren ve kardeşliğimize engel olan PKK’nın silah bırakması ülkemizin iç politikası açısından önem arz etmektedir. Bölgesel olarak devam eden örgütlerle mücadele etmeden önce kendi içimizdeki kanayan yaramızı tedavi etmek ve nihayete erdirmek en önemli konumuzdur. Bu süreci başarıyla sonuçlandırmak bölgesel ve dünya barışına katkı sağlamamıza en büyük adım olacaktır. Evet bu yüzden bu süreçte olası provokasyonlara çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Sözlerime son verirken ülkeme ve tüm dünya insanlarına şu güzel sözü bırakıyorum… Mutlu bireylerden mutlu aileler, mutlu ailelerden mutlu toplumlar, mutlu toplumlardan mutlu devletler, mutlu devletlerden ise mutlu bir dünya meydana gelir... Umarım önce bireyler olarak bizler, daha sonra ailelerimiz ve toplum olarak hep birlikte güzel bir dünya inşa ederiz. Ederiz ki çocuklarımıza güzel bir ülke ve dünya mirası bırakalım"


