ERHAN AFYONCU Yağmur yağdırmak için ormanı yaktılar
Sabah sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Osmanlı döneminde ormanlar o dönemde uygulanan toprak hukukuna göre devlet, vakıf ve mülk olmak üzere üçe ayrılırdı. Bu dönemde ormanlardan yakacak, bina yapımı ve gemi inşası için faydalanılırdı. Donanmanın ihtiyacının karşılandığı ormanlar Tersane-i Âmire tarafından idare edilirdi. Ormanlar ve korular devletin koruması altındaydı. Her isteyen gidip ormanlarda avlanamaz, korulardan ağaç kesemezdi. Bekir Koç ve Erhan Kılıç tarafından yapılmış araştırmalardan Osmanlı dönemindeki ormanların nasıl tasarruf edildiğini ve korunduğunu öğreniyoruz.
ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ KURULDU
Tanzimat'tan sonra arka arkaya Batı tarzında çıkarılan kanun ve nizamnameler hayatın her alanını kapsamaya başladı. Bu dönemde 1840'ta İstanbul'da Orman Müdürlüğü kuruldu. Ormanların korunması ve yangınla mücadeleyi ihtiva eden 22 maddelik orman layihası yürürlüğe girdi. Ancak maliyetlerin artması ve vergilerin yükselmesi gibi şikâyetler sebebiyle 1841'de müdürlük kaldırıldı.
Osmanlı itfaiyesi.
Paris'teki Osmanlı elçisinden orman uzmanlarını bulup göndermesi istendi. Louis Tassi ve Aleksandre Etsem isimli uzmanlara büyük paralar verilerek 1857'de Türkiye'ye getirtilip ormanlarla ilgili yeni teşkilatlanma çalışmaları başladı. İki uzman İstanbul, Bosna, Kastamonu ve Antalya çevresindeki ormanlarla ilgili raporlar hazırladılar ve ihtiyaç duyulan elemanların yetiştirilmesi için 1858'de orman mektebinin kurulmasına yardım ettiler.
1858'deki Arazi Kanunnamesi'nde ormanlarla ilgili hükümlerin olmaması yüzünden yabancı uzmanlar 1861'de ormanların tasarruf ve korunmasına yönelik bir layiha hazırladılar. 1869'da Orman Müdürlüğü yeniden kuruldu. 1870'te ise daha önce yayınlanmış layihadan hareketle Fransa Orman Kanunu temel alınıp, bazı mahalli hükümler ilave edilerek "Orman Nizamnamesi" yayınlandı. Ormanların korunması ve yangınlarla mücadele konularını ihtiva eden nizamname 1937'ye kadar yürürlükte kaldı.
İstanbul'da bir yangın.
SİGARA İZMARİTİ YÜZÜNDEN
Osmanlı döneminde meydana gelen orman yangınlarına baktığımızda sebeplerinin günümüzden pek farklı olmadığı, çoğunun insan kaynaklı yaşandığı görülür. Yangınlar, genellikle ormanlara yakın oturan halk tarafından ihmal, dikkatsizlik veya kasten çıkarılmıştır. Tarla açıp arazi kazanmak veya hayvan otlatacak mera oluşturmak için ormanların yakılmasına sık sık rastlanırdı. Devlet devamlı emirler gönderip cezalar uygulayarak bu işin önüne geçmeye çalıştı.

İnsanların ormanda eğlenirken yaktıkları ateşten, atılan sigara izmaritlerinden de sık sık yangınlar meydana gelirdi. 1892 Haziran'ında içki içip ormanda rastgele ateş eden kişiler Alemdağı Ormanı'nda yangın çıkarmışlardı. Özellikle tren yolculuğu sırasında atılan sigara izmaritleri yüzünden kuru otlar tutuşur, daha sonra da yangın büyüyerek ormanlara yayılırdı.
1902 Ağustos'unda Anbardere Karakolu civarındaki tren hattında söndürülmeden atılan bir sigara yüzünden 500 dönüm orman yanmış, 1916 Nisan'ında Belgrad Ormanı Kirazlıtepe mevkiinde yolcular tarafından atılan sigara sonucu çıkan yangın zorlukla söndürülebilmişti. Lokomotiflerin bacalarından ateş sıçramasıyla geçtikleri yerlerde zaman zaman orman yangını da meydana gelirdi.

ARILARIN BALINI ALMAK İÇİN
1894 Ekim'inde ise tren ateşçilerinin dışarıya attıkları ateşten Sinekli ile Çerkezköy istasyonları arasında bulunan Beğceler ve Kurandere ormanları tutuşmuştu. Eşkıyaların da ormanları yaktığı görülür. 1919 Mayıs'ının başlarında Rum eşkıyalar, Ömerli'de Osmanlı güvenlik görevlilerini meşgul etmek için yangın çıkarmışlardı.
İlginç bir yangın sebebi ise yangının yağmura sebebiyet vereceği inanışıyla ormanların yakılmasıdır. 26 Ağustos 1879 tarihli belgede "Cahil ahalinin ormanlara ateş verilecek olursa yağmur yağacağına inandıklarından dolayı ormanları yaktıkları anlaşılmıştır" denmektir. Yine ilginç bir diğer sebep de ormandaki ağaçlarda yuva yapmış arıların balını almak için ateş yakılmasından dolayı ormanda yangın çıkmasıdır.
Yangınlarla ilgili belgeler.
HERKES TEYAKKUZA GEÇERDİ
Günümüzde olduğu gibi orman yangınlarının çoğu yazın meydana gelirdi. Bu yüzden yaz aylarında geçici kolcular görevlendirilirdi. Yangın çıktığında askerler ve halk da söndürme çalışmalarına katılırdı. Köy muhtarları ile aşiret reislerinin orman memurlarına yardımcı olmaları yönünde emirler çıkarılmıştır.
Orman yangınlarının önlenmesi için yeni metotlar bulunmaya çalışılırdı. Yerdeki kuru otlar, dallar ve yapraklar sürekli temizlenerek yangınlar önlenmeye çalışılmıştı. 1900 yılında görevlilere ormanlardaki bazı ağaçların belirli aralıklarla kesilerek yangınların genişlemesinin engellenmesi için çalışılması emredilmişti.
İDAM CEZASI VERİLİRDİ
Orman korucularına sık sık dikkatli davranmaları yönünde emirler gönderilir, halka da ormanda yangına sebep olanların müebbeden, yani ömür boyu kürek cezasına çarptırılacakları hatırlatılırdı. Kasten yangın çıkaranlar idam cezasına bile çarptırılmaktaydılar. Osmanlı kanunnamelerinde, "Şehirlerde, köylerde ve sahralarda bir kimse kast ile ateş yakıp tutuşturarak Müslümanların malları ve elbiseleri yansa, şer ile sabit olsa, yapanı bulup idam edeler" denmektedir.
Orman yangınlarından sonra sıkı bir tahkikat yapılarak yangına sebep olanların cezalandırılması en çok üzerinde durulan meseleydi. Orman yangınlarında hizmeti görülenler ise madalya ve çeşitli ödüllerle mükâfatlandırılırlardı.
Ormanda konaklayan bir bey.
1918 YILINDA 427 YANGINA MÜDAHALE EDİLMİŞTİ
OSMANLI döneminde 1918 yılına ait yangın kayıt defterine bakıldığında Afyon, Amasya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Düzce, Edirne, Eskişehir, Giresun, Isparta, İstanbul, İzmit, İzmir, Karabük, Kastamonu, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Sakarya, Samsun, Sinop, Tekirdağ, Tokat, Uşak, Yalova, Yozgat, Zonguldak'ta çıkan 427 yangında 26 bin 564 hektar orman yanmıştı. En çok yangın temmuz ve ağustos aylarında çıkmıştı. En çok yangın yaşanan yerler ise Muğla, Kastamonu, Balıkesir, Aydın, Çanakkale, İstanbul ve İzmir'di. 1918 yılında Muğla'da 78 orman yangını çıkmıştı.


