Eski sağ kolu açıkladı: Erdoğan kaybedeceği tarihte erken seçime götürmez
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Karar TV’de gazeteciler Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını cevaplandırdı.
Yargı yoluyla siyasetin dizayn edilmeye çalışıldığını vurgulayan Ali Babacan, erken seçim tartışmalarına da yanıt verdi.
"ERDOĞAN KAYBEDECEĞİNİ BİLDİĞİ TARİHTE ERKEN SEÇİME GÖTÜRMEZ"Ali Babacan, "Erdoğan kaybedeceğini bile bile, kaybedeceğini bildiği bir tarihte erken seçime götürmez. Yani bakar, seçimi erkene çeksem, 3 ay sonra seçim yapsam kazanır mıyım, kaybeder miyim, kaybetme riski varsa yapmaz. Niye elindeki vücudu riske atsın?" dedi.
Muhalefetin erken seçim talebini daha güçlü yükseltmesine neden olan CHP’ye yönelik operasyonları da değerlendiren Babacan, “Kendi belediyelerine işlem yapmazken tutuksuz yargılanabilecek insanlar tutuklanıyorsa burada tam bir çullanma vardır. Yolsuzlukları önlemeyle ilgili o kadar ısrarımıza rağmen tam 10 yıldır Sayın Erdoğan hiçbir şey yapmıyor, kılı kıpırdamıyor” dedi.
Erdoğan’ın, “Operasyonlar ekonomiyi etkilemedi” sözlerine “Düpedüz yalan” diyerek karşılık veren Babacan şöyle devam etti:
"İçerde olan 13 belediye başkanının çoğu için bizim hukukçu arkadaşlarımız 'Tutuklu yargılanmadan da bu davalar görülebilir' diyorlar. Niye tutuklu yargılanıyorlar? Çünkü tutukluluğun kendisi bir ceza olarak artık uygulanıyor. Normal şartlarda tutuklu yargılamanın istisna olması lazım. Teknolojinin de verdiği bir sürü imkanla tutuksuz yargılanmak mümkün. Yani 13 tane belediye burada vardı acaba iktidar partisine mensup belediyelerin hiçbirinde hiçbir şey yok mu yani? Bakıyorsunuz aynı iş insanı değil mi? 'Kaç tane belediye başkanına ben rüşvet verdim' diyor, değil mi? İtirafçı oluyor. Aynı iş adamı iktidar belediyeleriyle de çalışıyor. Çok daha fazla sayıda ilan almış, çok daha büyük rakamlar. Onunla ilgili her ne hikmetse 'Hiçbir şey yapmadım' diyor. İş yapma alışkanlığı böyle olan birisinin, belediyelerle bu şekilde çalışan birisinin 'Ben sadece CHP'li belediyelere rüşvet veririm' demesi mantıklı kalmıyor. Bu kadar birbirinden farklı konular, nasıl oluyor da aynı zamana denk geliyor? Belli ki burada tamamen bir çullanma var, bir koordinasyon var. Yolsuzluğu önlemele ilgili bizim o kadar ısrarımıza rağmen tam 10 yıldır Sayın Erdoğan hiçbir şey yapmıyor, kılı kıpırdamıyor.
"DÜPEDÜZ YALAN"Bu operasyonların Türkiye'ye büyük bir maliyeti oldu. Bu kaçınılmaz bir şey. 'Hiç bize dokunmadı…' Bu düpedüz yalandır. Herkes sokakta, hangi vatandaşa sorarsanız ekonomiyi etkiledi mi, etkilemedi mi, herkes biliyor bunu. Biliyorsunuz Merkez Bankası faizleri düşme döngüsüne girmişti. Böyle 2,5, 2,5 faiz indiriyordu. Fakat marttan bu yana indirmeyi bırakın, faizi tekrar 42,5'ten 46'ya çıkartmak zorunda kaldı. Artılı ortalama finansman maliyetini, fonlama maliyetini yüzde 49'a çıkartmak zorunda kaldı. O gün bugündür de faizi indiremiyor. Belki bu ay bir miktar indirme olacak. Dolayısıyla bu işin ekonomiye zararı nereden bakarsanız büyük oldu. Mesele İmamoğlu meselesi değil, mesele CHP meselesi de değil, mesele kural bazlı yönetimin artık Türkiye'de geçerli olmadığı, Türkiye'nin hukuk devletinin niteliğini kaybettiği, Türkiye'nin artık güvenilen bir ülke olamayacağı.
"PARASINI NİYE TÜRKİYE'DE TUTSUN?"Yani düşünün ki halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının son derece zayıf dosyalarla, bazen olmayan iddianamelerle tutuklandığı bir ülkede, ki biliyorsunuz tutuklama oluyor iddianeme arkadan geliyor, böyle bir ülkede ben nasıl yatırım yapacağım? Ben nasıl paramı emniyetle bu ülkeye getireceğim? Ya da niye, niçin ben bu ülkede paramı tutayım ki? Bakın bu çok az gündeme gelir. Bizim kendi yerli iş insanlarımız niye parasını Türkiye'de tutsun? Niye Türkiye'de yatırım yapsın? Geçenlerde bir iş adamımızla görüştüm, '3 yıldır Mısır'da yatırım yapıyorum. Şu anda 10 bin kişi çalıştırıyorum' dedi. Düşünün daha dün bizim kredi verdiğimiz Mısır yani. Uluslararası piyasalardan borçlanamıyor. Biz 'Kardeş ülke' dedik, kredi açtık. O Mısır'a bizim insanlarımız yatırım yapıyor, düşünün Bangladeş'e gidiyorlar.
Biz hazırız, her şeyle hazırız. Ülkeyi yönetmeye her şeyle hazırız. Yani kadroyla, planıyla, programıyla, yasalıyla her şeyle hazırız. Ekonominin batması, iki olay olduğunda gerçekleşir. Bunların bir tanesi hazinenin borç ödemesi vardır, hazine borcunu ödeyemez. O gün dersiniz ki bu ülke battı. Bir de bankada paranız vardır, gidersiniz bankaya 'Şu paramı ver', banka 'Kusura bakma, veremiyorum, para yok' der. Yani ülkenin batmasının iki tanımı vardır. Yani hazinenin borcunu ödeyememesi ya da bankanın mevduatınızı geri ödememesi. Şu anda Türkiye'de iki durum da yok. Yani ülkenin devletin batması diye bir şey yok ama ne var? Kötü yönetimin milyonlara çektirdiği acı var, fakirlik, fukaralık var. Şu anda Türkiye'nin yaşadığı bu. Üzülerek söylüyorum daha kötüye de gidecek, düzelmeyecek. Daha kötüyü görmeden iyiyi görmeyeceğiz maalesef. Çünkü bu iktidar iş başında olduğu sürece ve bu kafayla ülkeyi yönetmeye devam ettiği sürece olmayacak maalesef. Onun için biz varız, onun için hazırlanıyoruz.
"MİLLETİMİZ SUSAR SUSAR SANDIKTA SÖYLER"Bu ara bana şu soru çok soruluyor: 'Ya bir daha sandık milletin önüne hiç gelmezse? Bunlar kafaya koydu, artık demokrasiyi falan siz unutun, sandığı unutun. Bunlar ne ülkede seçim yapar? Hani bırakın erken seçimi, seçim yapmazlar bunlar, niye seçim yapsınlar ki? Yapmıyorum kardeşim dese, kim ne yapabilir ki?' gibi sorular var. Şimdi bunlar çok tehlikeli sorular, yani böyle bir şey yok. Sandık er ya da geç bu milletin önüne gelecek, millet er ya da geç sözünü söyleyecek. Türkiye'deki bu sandık bilincini, seçim bilincini başka hiçbir ülkeyle karıştırmamak lazım. Türkiye'de öyle bir şey yok. Türkiye demokrasi bilinci yüksek bir toplum. Milletimiz susar susar, sabreder, bir kenara yazar, günü geldiğinde de söyleyeceğini sandıkta söyler. Erdoğan kaybedeceğini bile bile, kaybedeceğini bildiği bir tarihte erken seçime götürmez. Yani bakar, seçimi erkene çeksem, 3 ay sonra seçim yapsam kazanır mıyım, kaybeder miyim? Kaybetme riski varsa yapmaz. Niye elindeki vücudu riske atsın?"
"ÜÇ AY MI SÜRECEK, YIL SONUNA KADAR MI"Babacan, Ekrem İmamoğlu davasının TRT'de yayınlanması çağrılarına ilişkin ise "Milletin vicdanından korkmamak lazım. Kim haklı kim haksız ortaya çıksın. Biz şeffaflığı her zaman destekleriz. Ama Cumhurbaşkanı bunu ister mi ben çok emin değilim doğrusu. Yani bir görelim bakalım, uzun yıllar beraber çalıştığımız için, şöyle bir muhasebe yaptıktan sonra artısını eksisini, çok işine gelmeyebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, terör örgütü PKK'nın yarın Süleymaniye'de "törenle" silah bırakacak olmasına ilişkin ise şunları söyledi:
"Terör örgütünün varlığına son verme ve silah bırakma kararının uygulanmasına başlanacak. Ama bu ilk adım. Bu üç ay mı sürecek, yıl sonuna kadar mı sürecek, bunlar hala belli değil. Denetim sistemi muhtemelen var. Biz öyle anlıyoruz. Açıklanmadı ama var. Denetimsiz olmaz zaten. Eğer MİT Başkanlığı bunun denetim sistemini kurmadan ayın 11'inde böyle bir görüntüyü Türkiye'nin izlemesine izin verirse bu milleti aldatmak olur.
Terör örgütü varlığına son veriyormuş, silah bırakıyormuş... Buna kim itiraz edebilir ki? Bunun neresine karşı çıkacaksınız ki? Şimdi bu işin en kolay safhası. İhtiyatlı iyimserlik ifadesini benim ilk gün kullanmamın sebebi bundan sonra biraz daha karmaşık ve zor safhalar gelecek. Karmaşık konular gelecek gündeme. Şimdi Mecliste bir komisyon kurulma hazırlığı var. Bu komisyona ne gelecek, bu komisyon niye kuruluyor? Mesele silah bırakmaksa, örgüt silah bırakıyorsa bıraksın işte, Meclisin buna yapacağı bir şey yok ki. Niye komisyon kuruluyor? Çünkü safha safha başka konular gelecek. Mesela ne gelecek? Örgüt elemanları ne olacak? Bayram öncesi çıkan infaz yasasında aslında yaşlı ve hasta hükümlülerle ilgili maddeler vardı. Ama bu terör bağlantılı olanlara da ilgili uygulandı o. Yani aslında o bir safhaylı. O arada hızlı geçti, kamuoyunun da çok dikkatini çekmedi. Biz de bunu hiç gündeme getirmedik."


