Filo günlükleri: Etna’nın eteklerinden yükselen İsrail öfkesinin kodları Ersin Çelik
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Filo eğitimlerinin beşinci günündeyiz. Yoğun ve zor kısmı bitti. Neden mi “zor” dedim? Filo yola koyulunca nelerle karşılaşabileceğimize dair uygulamalı eğitimlerden geçtik. Hemen her yayında bana “İsrail müdahale ederse ne yapacaksınız?” sorusu yöneltiliyor. Dünkü yazıda, barışçıl aktivistler olarak “pasif direniş” gösterileceğinin bilgisini paylaşmıştım. İşte derslerin son aşamasında bu direnişin uygulamasını yaptık. Hem fiziki hem de psikolojik testlerden geçtik. İyi de oldu. Ben kendimi artık daha hazır hissediyorum. Arkadaşlarım da öyle. Peki gemide yaşam nasıl olacak? Bizi neler bekliyor. Yine geçmiş tecrübeleri dinledik, videolar izledik. Birbirimize nasıl ve hangi durumlarda yardımcı olmamız gerektiğini öğrendik. Gizli gücümüz, ‘dayanışma’ ve ‘maneviyat’. Batılılar buna duygusal yoğunluk diyor. Bineceğimiz tekneler ve kimlerle yolculuk yapacağımız bize bildirilmedi ancak gruplara ayrılıp mürettebat ortamı oluşturduk. Diğer yolculara faydası olabilecek yeteneklerimizi söyledik. Yazılarımın dışında hikâyelerini kâğıda dökme, seyahati kayıt altına alma ve etkin sosyal medya kullanımı konusunda destek olabileceğimi söyledim. Yazacak olmam ilgi gördü. Ancak dikkatleri en fazla Yaşar Yavuz’un “Sizlere türkü söylerim ve şiirler okurum” teklifi çekti. Yaşar ağabeye “Aynı gemide olalım” teklifleri yağdı desem yeridir. İtalya’daki eğitimlerimiz tam bir kaynaşma ve aynı geminin yolcuları olma dersleri ile sona erdi. Hazırız ve denize açılmak için saatleri sayıyoruz artık!
***
ETNA’NIN ETEKLERİNDE İSRAİL’E ÖFKE PATLAMASI
Sumud Filosu ile yola çıkacak gönüllüler İtalya’ya geldiğinden beri Katanya ve Siraküza şehirlerinde Gazze’ye destek yürüyüşleri yapılıyor. Katılımı en yoğun eylemlerden biri önceki akşam Katanya’da düzenlendi. Kafiledeki Türkler olarak bizler de aralarındaydık. Toplanma noktasından şehrin en geniş meydanına doğru uzun bir yürüyüş yapıldı. Katılımın ne kadar fazla olduğunu ise daha sonra paylaşılan videolardan anladım. İnsanlar caddelerde Ursino Kalesi’nin önündeki geniş alana akıyordu adeta. Meydana vardığımızda büyük bir sahne kurulmuş ve konuşmacılar kalabalığa hitap ediyordu. Platformun önüne doğru ilerledim. İnsanların tavır ve davranışlarına odaklandım. Sloganlara eşlik ediyorlardı. Bu eylem Sumud Filosu’na destek toplama ve uğurlamaydı aynı zamanda. Sahnede “Gaza We Are Coming” yani “Gazze Biz Geliyoruz” yazılıydı.
Göstericilerin birçoğunun üzerinde kefiye ya da Filistin’e dair semboller vardı. Karpuz burada da dikkat çeken bir simge. Ancak kefiyenin yüksek itibarı olduğunu söyleyebilirim. Anladım ki denizciler şehri Katanya’da yaşayan insanlar, Filistinli balıkçıların denize attıkları ağları sembolize eden desenlerle bir bayrak gibi bağ kurmuşlar.
Avrupa’da değişen atmosferi ve Akdeniz’in kıyısında İsrail’e doğru yükselen büyük öfkeyi iliklerime kadar hissettim. “Siyonist İsrail” demekten, soykırımdan, katilliklerinden ve Netanyahu’nun insan kasabı olduğunu haykırmaktan bir an bile geri durmadılar. Konuşmacılar da öyleydi. Sahnede ağlayanlar da vardı, hemen eteklerinde olduğumuz Etna Yanardağı gibi kükreyenler de.
Bu arada ara bir bilgi: Akşam 19.00’da başlayan yürüyüş meydana bir saatte ulaştı ve konuşmalar tam 4 saat sürdü. Gece yarısı ben alandan ayrılırken saat 00.30’du, sahne konuşmaları bitmişti ama çoğunluğu gençlerden oluşan gruplar sırtlarında kefiyelerle sohbet etmeye devam ediyordu.
Bu arada Peygamber Efendimiz’in doğum günüydü ve filo arkadaşım psikolojik danışman Abdulsamed Turan ile yanımızda getirdiğimiz kurabiyelerden göstericilere dağıtmaya başladık. Abdulsamed eylemcilere hem Gazze’ye gideceğimizi anlatıyor hem de Müslümanlar için önemli bir gün olduğunu belirterek, ikramda bulunduğumuzu söylüyordu. Koca paket elimizde en az 25 kişiyle konuştuk, biri bile geri çevirmedi. Dikkatle dinlediler. Çok şaşırdılar ve hoşlarına gittiğini belli ettiler. Hep birlikte Gazze için mücadele ettiğimizi söyleyenler çoğunluktaydı.
Elisabetta isimli genç bir İtalyan Hanımefendi, “Neden buradasınız?” soruma, “Devletlerin ve hükümetlerin yapamadığını burada yapabiliyor olmak gerçekten güzel bir örnek teşkil ediyor” dedi. Bir başka genç İtalyan kadın, Gazze’ye gidecek gemilerde olacağımızı öğrenince coşkuyla bağırmaya başladı. Bizi işaret etti ve hatıra fotoğrafı çektirdi. Bir başka çift bir ihtiyacımızın olup olmadığını sordu. Abdulsamed’in üzerindeki “Sumud Flotilla” yazılı tişörtü satın almak isteyenler dahi oldu. Samimi, sıcak, coşkulu ve tepkisini de desteğini de çok net ortaya koyan bir halk kitlesi vardı Katanya’da.
Avrupa’da esen rüzgârın seyrinin çoktan değiştiğini ve İsrail’e doğru öfke bulutları taşıdığını söylemek artık mümkün. Filo, Gazze’ye doğru açıldığında Akdeniz’in karşı kıyısından gelecek desteğin ayak sesleri tüm dünyada yankılanacak. Bunu şimdiden duyabiliyorum.
***
“GAZZE’NİN ACISINI GÖRMEZDEN GELEREK YAŞAYAMAM”
Katanya’da gördüğüm bu coşkulu kalabalık, farklı yaş ve kökenlerden yüzlerce insanı bir araya getiriyordu. İşte o insanlardan biri, eğitimlerde sessizce oturan ve tüm bu direniş ruhunu iğne iğne kumaşa işleyen Mahe’ydi. Filo’ya İtalya’dan katılacaklar arasında, değişik milletler, inançlar ve yaşam biçimlerinin yanı sıra her yaş grubundan aktivisti görmek de mümkün. Altmışlı yaşlarda olanlar, orta yaşlılar... Gençler ise ağırlıkta. Henüz yirmilerin başında olan Avrupalılar ise hem dikkat çekiyorlar hem de takdir topluyorlar.
Onlardan birini anlatacağım size. Derslerde arkada oturuyor. Kucağında beyaz bir kumaş var, kasnağın ortasına iğneyle figürler işliyor. Türk kadınları çok iyi bilirler. Ben de annemden hatırlıyorum. Yakına gidince gördüm ki kanaviçe işliyordu. Fotoğrafından da görüldüğü gibi henüz 20’lerinde. Selam verdim, işlediği motifi de görmüş oldum. Sumud Filotilla’nın logosunu oluşturuyordu. Hikayesini merak ettim tabii. İsmi Mahe. Fransa’dan gelmiş. 25’ine yeri girmiş. İnsanî yardım alanında aldığı eğitimi yeni bitmiş. Neden geldiğini sordum, Mahe şu etkileyici yanıtı verdi: “Ben varlıklı bir ailenin çocuğuyum. Hiçbir şey yapmadan bu imkanlara sahip olup insanların acılarını görmezden gelerek yaşamak istemiyorum. Bu normal değil. İmkanlarımı bir şeyleri değiştirmek için kullanmak istiyorum. İnsanî yardım çalışmalarının ilkelerinden biri de ayrımcılık yapmadan tüm insanların onurunu ve yaşam hakkını korumaktır. Buna Filistinliler de dahildir. Bunu bazen unutuyoruz. İşte bu yüzden oraya gidiyorum çünkü sahip olduğum imkanları ve becerileri bu amaca hizmet etmek için kullanmak istiyorum. Sadece bunu yapmak istiyorum. İşte bu yüzden Küresel Sumud Filosu’na katılıyorum.”
İtalya’daki profil ortalama böyle ve insanların Gazze’ye gitme arzusunun altında sadece ve sadece insanî bir duruş, vazife bilinci var. Avrupa’daki keskin dönüşe dair yeni gözlemlerimi yazının son bölümünde aktaracağım. Şimdi Mahe ile devam edelim, çünkü neden nakış yaptığını merak ettiğimi de söyledim. Keyifle anlatmaya başladı:
“Yeni hobilerimden biri. Yakın zamanda başladım. İşte yaptığım nakış bu. Gazze’den, Filistin’den, Küresel Sumud Filosu’ndan semboller taşısın istedim. Bunu da yanıma alsam sorun olur mu bilmiyorum ama nakışımı bitirmeliyim. Daha önce Filistin bayrağını yaptım. Şimdi Küresel Sumud Filosu’nu yapıyorum. Üzerimde kendi sembolümü taşımak istiyorum. İnsanlar benim ne olduğumu bilsin. Uğruna çalıştığımız amacın sembollerini taşımanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz insanlığı paylaşıyoruz. Bence en güzeli de bu.”
Katanya’daki Gazze’ye destek gösterisi ve Fransız Mahe’nin duyguları; modern aktivizmin İsrail’in karşısına “vicdani sorumluluk” motivasyonuyla dikildiğini en yalın haliyle gösteriyor. İsrail ve Siyonistler bu yeni sosyolojiyi okumaktan acizler çünkü asla yenilmeyeceklerini sanıyorlar.
***
Bugünkü notlarım bu kadar… Filoyu karadan desteklemeye çağırıyor ve bizler yola çıkarken şehirlerde yapılacak yürüyüşlere mutlaka katılmanızı tekrar hatırlatmak istiyorum.
Ersin Çelik, Mahe.


