Fordow Nükleer Santrali neden hedefte?
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bugünlerde Orta Doğu, tarihinin en gergin dönemlerden birine sahne oluyor. İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, vekil aktörler üzerinden yürüyen bir çatışma olmaktan çıkıp doğrudan askeri operasyonlara dönüşmüş durumda.
Haziran ortasında İsrail tarafından başlatılan "Operation Rising Lion (Yükselen Aslan) saldırıları kapsamında İsrail savaş uçakları, İran’ın nükleer altyapısını hedef almaya devam ediyor. Hedefte başta Natanz ve İsfahan olmak üzere, ülkenin nükleer enerji ve savunma sanayii tesisleri var. Ancak gözler, saldırının en zor ama en stratejik hedefi olan Fordow Nükleer Tesisi’ne çevrildi.
Fordow neden önemli?Kum kenti yakınlarında, bir dağın içine oyularak inşa edilen Fordow Tesisi, İran’ın nükleer programının en gizli ve en güvenli parçası olarak biliniyor. 2009 yılında varlığı uluslararası kamuoyuna sızdırıldığında büyük yankı uyandıran bu tesis, yalnızca askeri anlamda değil, aynı zamanda diplomatik krizlerin merkezinde yer alıyor. Fordow’un bu kadar hassas olmasının temel sebebi, uranyum zenginleştirme kapasitesi. Netanyahu'ya göre Fordow; İran’ın nükleer silah üretiminde son aşamaya geçmesini simgeleyen merkez.
Uzmanlara göre ise burada kullanılan IR‑6 tipi gelişmiş santrifüjler, yüzde 60 ile yüzde 84 arasında değişen saflıkta uranyum üretebiliyor. Bu oran, nükleer silah üretimi için gerekli olan yüzde 90 seviyesine yalnızca birkaç teknik adım uzaklıkta.
[Grafik: TRT Haber]
İsrail’in Fordow’u neden vuramadığı sorusu sıkça gündeme geliyor. Bunun nedeni, tesisin derinliği ve korunaklı yapısı. Yerin yaklaşık 80 metre altına inşa edilmiş olan Fordow, klasik hava bombardımanlarına karşı neredeyse dokunulmaz durumda. Sadece bu da değil; tesisin çevresinde konuşlu Rus yapımı S-300 hava savunma sistemleri, gelen tehditlere karşı etkin bir koruma sağlıyor. Bu nedenle İsrail, tesisi etkili bir biçimde hedef alabilmek için Amerikan desteğine ihtiyaç duyuyor.
[Grafik: TRT Haber]
Bu noktada ABD Başkanı Donald Trump devreye giriyor. Trump, İran’ın nükleer kapasitesini “dünya barışına tehdit” olarak gördüğünü açıkça ifade ederek, Fordow’un imha edilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bu tür bir operasyonun başarısı, yalnızca siyasi kararlılıkla değil, aynı zamanda askeri teknolojiyle de doğrudan ilişkili. Fordow gibi derin yeraltı tesislerini vurabilmek için ABD envanterinde yer alan “bunker buster” yani derin delici bombalara ihtiyaç var. GBU-57 kodlu bu bombalar, yalnızca B-2 tipi stratejik bombardıman uçaklarıyla taşınabiliyor. İsrail'in bu kabiliyete sahip olmaması, Washington’dan gelecek kararı kritik hale getiriyor.
ABD’de ise bu konuda görüşler net bir şekilde ikiye bölünmüş durumda. Trump ve yakın çevresi, İran’ın caydırılmaması durumunda İsrail’in varoluşsal bir tehdit altında kalacağını savunuyor. Donald Trump, geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında “Fordow gibi bir tesis, dünya barışını doğrudan tehdit ediyor.
Trump, "Eğer biz harekete geçmezsek, çok daha büyük bir bedel öderiz” ifadelerini kullanıyor. Ayrıca, “İran, Fordow sayesinde nükleer silaha sadece birkaç hafta uzaklıkta olabilir” uyarısında bulunuyor.
Ancak özellikle Kongre'deki bazı Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, doğrudan bir saldırının İran’ın misillemesini tetikleyeceği ve ABD’yi istemediği bir savaşa çekeceği görüşünde.
Trump’ın “America First” çizgisindeki bazı destekçileri dahi, bu krizin içine doğrudan girmenin iç politikada ve ekonomide yaratacağı etkiler konusunda endişeli. Bu nedenle ABD, henüz net bir askeri karar vermedi; ancak sahadaki hareketlilik, kararın uzun süre ertelenemeyeceğini gösteriyor.
Fordow bombalanırsa ne olur?Analistlere göre, fiziksel anlamda tesisin tamamının yok edilmesi zor. Ancak hedef alınan kritik noktaların hasar görmesi, İran’ın nükleer programında ciddi bir yavaşlamaya neden olabilir. Bununla birlikte, böyle bir saldırı İran tarafından “kırmızı çizginin aşılması” olarak algılanabilir ve doğrudan bölgesel bir savaşa zemin hazırlayabilir. İran’ın İsrail’e yönelik balistik füze saldırılarına, Lübnan’daki Hizbullah’ın da katılması olası bir senaryo olarak değerlendiriliyor. Bu da çatışmanın çok daha geniş bir alana yayılması anlamına gelir.
Uluslararası toplum ise gelişmeleri endişeyle izliyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği, taraflara “azami itidal” çağrısı yaparken, Rusya ve Çin, açıkça İsrail’in saldırılarını kınayan açıklamalarda bulundu. NATO’nun ise daha çok diplomatik dengeyi korumaya çalıştığı gözlemleniyor. Arap dünyasında sokak gösterileri artarken, enerji piyasaları da bu krizden doğrudan etkileniyor. Petrol fiyatları son haftada yüzde 20’ye yakın artış gösterdi; bu durum, küresel ekonomik istikrarı da tehdit ediyor.
Fordow Nükleer Tesisi, yalnızca bir askeri hedef değil. Bugün İran-İsrail geriliminin nükleer eşiğe yaklaşmasında bir simge haline geldi. Bu yüzden önümüzdeki günlerde alınacak her siyasi veya askeri karar, sadece İran ya da İsrail’i değil, Orta Doğu’yu, hatta tüm dünyayı etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir.


