Gece darbeye karşı üç ayrı plan yaptık
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
15 Temmuz darbe girişiminde milletin iradesiyle birlikte medya cephesi de destansı bir mücadeleye sahne oldu. O gece ekran kararmasın diye ölümüne yayın yapan A Haber'in direnişini anlatan A Kanallar Genel Müdürü Abdulhalik Çimen, Turkuvaz Medya'nın yıllar boyunca FETÖ, darbe girişimleri ve vesayet odaklarına karşı verdiği yayıncılık mücadelesini anlattı.
TURKUVAZ'IN KURULUŞU EZBERLERİ BOZDU
A Kanallar Genel Müdürü Abdulhalik Çimen, SABAH'a yaptığı açıklamada şöyle konuştu: Turkuvaz Medya Grubu; FETÖ'ye, darbecilere ve vesayet odaklarına karşı hem geçmişte hem de bugün kararlı ve ilkeli bir yayıncılık mücadelesi verdi, vermeye de devam ediyor. Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan birçok kritik dönemeçte, Turkuvaz Medya büyük bir sorumluluk üstlenmiş; özellikle milli iradeye yönelik saldırıların deşifre edilmesinde öncü bir rol oynamıştır. 2008 yılında Turkuvaz Medya'nın kurulması, Türk medya tarihinde ezberleri bozan bir dönüm noktasıydı. O güne dek kamuoyuna yön veren medya iki kutuptan oluşuyordu: Kartel medyası ve FETÖ medyası. Her ikisi de belli odakların sesi olmayı tercih ediyordu. Turkuvaz Medya, bu tekelci düzeni kırarak hem yazılı hem de görsel basında halkın gerçek sesi olmayı hedefledi. SABAH ve Takvim gazetelerinde yayımlanan "Paralel Devlet" manşetleri, FETÖ'nün kamudaki gizli yapılanmalarını belgeleriyle ilk kez gözler önüne serdi. Kamuoyuna daha önce duyurulmayan bilgiler manşetlere taşındı, yazı dizileriyle derin yapılar ifşa edildi. Aynı süreçte ATV'nin haberciliği de dikkat çekiciydi. Paralel yapının karanlık planları, her gün ana haber bültenlerinde detaylarıyla anlatıldı. Turkuvaz Medya, milli iradeyi devre dışı bırakmayı hedefleyen tüm karanlık planların bozulmasında öncü sorumluluk üstlendi.
HAK'TAN VE HALKTAN YANA
Bu mücadelenin en önemli kilometre taşlarından biri A Haber'in kurulmasıydı. A Haber; bir duruşun, bir iddianın ve bir medeniyet vizyonunun yayıncılığa dönüşmüş hâli olarak doğdu. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak'ın liderliğinde atılan bu adımda, "Niyet halis, akıbet hayırdır" anlayışı belirleyici oldu. Serhat Bey'in "Türkiye'de çok televizyon var ama bizim kuracağımız kanalda ana ilke, Hak'tan ve halktan yana olmaktır. Millet bu ekranda kendini bulmalı" sözleri, A Haber'in kırmızı çizgisi oldu.. Kuruluş süreci zorlu geçti. Haber anlayışının içinin boşaltıldığı, ekranların birer şov vitrinine dönüştüğü, milletin meselelerinin geri plana itildiği bir ortamda yayın hayatına başlayan A Haber, kısa sürede bu anlayışı ters yüz etti. Yayın diliyle, tercih ettiği konularla, dosya haberleriyle, analizleriyle ve belgeselleriyle milletin sesi oldu. Algı yönetimi için değil, hakikat için yayın yaptı. A Haber'in ilk yıllarında yaşanan gelişmeler de bu duruşun sağlamlığını gösterdi. MİT krizi yaşandığında, olayın perde arkasını detaylarıyla anlattık. Gezi kalkışması patlak verdiğinde, iki yaşını yeni doldurmuş bir kanal olarak bu kalkışmanın milli iradeye karşı dış destekli bir operasyon olduğunu net biçimde ortaya koyduk. "Biz bu toprağın dilini kullanmalı, seçilmişlerin yanında durmalıyız" dedik ve tüm yayınlarımızı bu çizgide yürüttük. Gezi süreci bir ağaç bahanesiyle hükümeti devirmeye yönelik bir senaryoydu.

"KÖPRÜLERİ KAPATIYORLAR" DİYEN TELEFON
Biz bu senaryonun arka planındaki yapıları, hedefleri ve bağlantıları milletimize anlattık. 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı ve 27 Nisan'ı belgesellerle, özel dosyalarla yeniden gündeme taşıdık. Bu hafıza yayınları sayesinde millet, geçmişte yaşananları bugünün operasyonlarıyla birlikte okuyabildi. 2009'daki "One Minute" çıkışının ardından içeride ve dışarıda oluşan panik havası karşısında da Turkuvaz Medya olarak dik durduk. Türkiye'nin onurlu duruşunu sonuna kadar savundu. 17-25 Aralık operasyonları yaşandığında ise milletin kafasında oluşabilecek bulanıklığı ortadan kaldıracak şekilde yayınlar yaptık. Bu süreçte FETÖ'nün yargı, emniyet ve medya ayağındaki organizasyonu gözler önüne serildi. 30 Mart 2014 seçimlerinde halk bu yayınlar sayesinde tercihini Pensilvanya'dan yana değil, milletin içinden çıkan lider Recep Tayyip Erdoğan'dan yana kullandı. Tüm bu çetin mücadelelerden geçerek 15 Temmuz gecesine gelindi. 14 Temmuz'u 15 Temmuz'a bağlayan o günlerde dünya, Fransa'da yaşanan büyük bir terör saldırısı olmuştu. 100 kişiden fazla kişi ölmüştü. Biz de o geceyi olağanüstü bir yayınla geçirmiştik. Yayınlarımızın normal akışı kesip tüm geceyi terör saldırısına ayırmıştık. Ekiplerimiz seferber olmuş, geceyi uykusuz geçirmiştik. O gün perşembeydi. Yorucu bir gecenin ardından Cuma gününe vardık. Dünyada ve Türkiye'de o dönem terör saldırıları oluyor, her an bir haber geliyordu, o günlerde evimizden çok iş yerimizde zamanımız geçiyordu. Akşamüzeri mesai bittiğinde, Annemi hastanede ziyarete gittim. Bir süre hastanede kaldıktan sonra eve geçtim. Saatler 21.00'i gösterdiğinde her şey normal seyrindeydi. Bir süre sonra telefonumun çalmasıyla sıradan bir akşam, tarihi bir direnişin başlangıcına dönüştü. Arayan Turkuvaz Medya Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Serhat Albayrak'tı. Sesindeki aciliyet durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyuyordu: Selamlaştıktan sonra "Neredesin" dedi. "Evdeyim" dedim. "Haberin var mı? Köprüleri kapatıyorlarmış" dedi. "Terörden dolayı mı köprüler kapatıldı" dedim. "Hayır, silahlı kuvvetlerde bir hareketlilik, FETÖ kalkışması var. Acil televizyona geç... Televizyonlarımızın A, B, C planlarını yapalım yayına hazırlayalım ve darbecilere fırsat vermeyelim" dedi.
"DARBE VAR... VE BİZ DİRENECEĞİZ"
Doğrusu hiç panik yapmadım, aileme bir şey söylemedim. İş yerine acilen televizyona gitmem lazım dedim ve evden çıktım. Kafamda bin bir düşünceyle arabama bindim. Bu seferki başkaydı... Haliç Köprüsü'nün üzerinden geçerken, İstanbul'da adeta bir huzursuzluk geziniyordu. Trafik akmıyor, insanlar birbirine ne olduğunu soruyordu. O anlarda, Serhat Bey ile A Haber ve ATV'nin ne yapabileceğini, medya grubumuzun nasıl ses vereceğini konuşuyorduk. Serhat Bey, Sayın Berat Albayrak'ın Cumhurbaşkanımızla birlikte Marmaris'te olduğunu söyledi. "Berat bey ile konuş, gelişmelerden haberdar ol lütfen" dedi. Telefonum elimde önce Berat Bey'i aradım, uzun bir arayıştan sonra ulaştım. "Sakin olalım, bir kalkışma var, Cumhurbaşkanımız telefonla A Haber'e bağlanabilir, yayın hazırlığı yapın" dedi. Ayrıca gelişmelerle ilgili bilgiler de verdi. Bu konuşmamızdan sonra, arkadaşlarımı aradım. "Televizyona gelin, bir kalkışma var" dedim. Ulaşabildiklerim hemen geliyoruz dediler. Televizyondaki arkadaşlarıma da hazırlanmalarını söyledim: "Darbe girişimi var... Ve biz direneceğiz, susamayız!" Yayıncılık tarihinde birçok şey yaşanmıştı ama bir milletin iradesini boğmak isteyen karanlığa, canlı yayınla karşı durmak ilk defa olacaktı. Televizyon binasına varana dek zaman durmuş gibiydi. Her kavşakta bir bilinmezlikle binaya adım attım. Ekip arkadaşlarımı topladım. Kimi yüzünde cesaretle, kimi gözlerinde öfkeyle ama hepsi yüreğinde aynı inançla bu hain darbe girişimine karşı direnme kararı aldık.

İLK ÇAĞRI İLK DİRENİŞ
A Haber, ilk dakikalardan itibaren darbeyi ekranlara taşıyan, halka ilk çağrıyı duyuran yayın organı oldu. 00.32'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Meydanlara çıkın" çağrısını sesli ve görüntülü olarak ilk biz verdik. 00.33'de ise doğrudan A Haber ekranlarına değerli arkadaşımız Banu El'e benim telefonumdan bağlanarak halkı sokaklara davet etti. Yayınlarımız sayesinde Cumhurbaşkanı'nın çağrısı millete ulaştı, işte bu andan itibaren diriliş ve direniş gecesi başladı. O gece, A Haber'in ekranındaki kırmızı son dakika bandı, al bayrağın kırmızısını taşıyordu. O renk bir tercihti. Çünkü biz tarafız; milletin tarafındayız. Spikerden kameramana, editörden muhabire herkes bir nefer gibi çalıştı. Editörümüz, tutuklanacağını bilerek korkmadan başlık attı. Adil Öksüz ismini Türkiye ilk kez A Haber'de duydu. TRT'de korsan bildiri okunurken biz ilk kez "Bu sahte bir bildiridir" diyerek yayın yaptık. Ümit Dündar yayına bağlandı. Bu bağlantı sayesinde darbenin TSK'nın tamamı tarafından yapılmadığı net biçimde ortaya kondu. Tüm bu sürecin koordinasyonunda Berat Albayrak'ın kararlılığı ve kriz yönetimi belirleyici oldu. Cumhurbaşkanımızın çağrısının ekrana taşınmasında ve Ümit Dündar'ın yayına bağlanmasında doğrudan rol oynadı. Birinci Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın A haber ATV ortak yayınına bağlanması stratejik bir hamleydi, tarihi bir yayındı. Bir hakkı teslim etmem lazım. 15 Temmuz gecesi Eski Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak'ın Cumhurbaşkanımızın yanındaki dik duruşunu, serin kanlığını, cumhurbaşkanımızın adeta gözü, kulağı oluşunu, ölümüne mücadele ettiğine o gece şahit oldum.
HER DAİM MİLLETİN YANINDAYIZ
FETÖ'cüler A Haber'i hedef aldı. Fakat o gece millet bina önünde barikat kurdu. "Gelin A Haber'i koruyun" çağrımıza kulak verildi. Binaya tabela asılmamıştı. "Burası A Haber değil" denilerek askerlerin içeri girmesi engellendi. A Haber, o gece aynı zamanda bir direniş hattıydı. A Haber o gece bir şehit verdi: Servet Asmaz. Bina önünde darbecilere karşı durdu ve şehit düştü. Biz o gece sadece haber yapmadık, bir medya hafızası oluşturduk. 30 bin saate yakın özel içeriğimizle belgeseller hazırladık. Bugün üniversiteler, kurumlar, araştırmacılar bu arşivden faydalanıyor. Yayın sonrası bize ulaşan şehit yakınları ve gaziler "Sizin yayınızla moral bulduk" dediler. Bu sözler, bir yayıncının hayatı boyunca alabileceği en büyük ödüldür. Çünkü biz tarafsız değiliz; milletin tarafındayız. Bu duruşumuz dün nasılsa, bugün de aynıdır, yarın da öyle olacaktır. Hep söyledik, yine söylüyoruz: "A Haber unutmaz. A Haber unutturmaz. A Haber hatırlatır. Ve daima milletin yanında yayın yapmaya devam eder.
DARBEYE KARŞI BİR MEDYA KOMUTANI
15 Temmuz gecesi yalnızca sokaklarda değil, televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda, matbaalarda, haber merkezlerinde ve yönetim odalarında da destansı bir direniş sergilendi. O gece; yayıncılığın yalnızca haber vermek değil, millete omuz vermek olduğuna şahit olduk. Ve o anlarda, bu ağır sorumluluğun hakkını veren isimlerden biri de hiç kuşkusuz Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Serhat Albayrak'tı. Kendisi, yazılı görsel ve işitsel yayınlarımızın kopukluk yaşanmaması için büyük bir mücadele verdi. O gece gazetelerin basılması ve dağıtılması meselesi, hayati bir öneme sahipti. Çünkü darbelerden korkanlar ve darbeciler gazetelerin basılmasını istemiyordu. Serhat Bey, bu bilinçle, olağanüstü çaba gösterdi; gecenin karanlığında, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde ve İstanbul'da bulunan matbaalarınızın ışıklarını söndürtmedi. Turkuaz Dağıtım şirketini ayakta tuttu. SABAH, Takvim ve Yeni Asır gazeteleri basıldı. Turkuvaz Dağıtım da tüm Türkiye'ye basılan gazeteleri okurlarına ulaştırdı. Serhat Bey sadece medya grubumuzun çalışanlarını ve yöneticilerini bilgilendirip yönlendirmekle kalmadı. Medyamızın diğer patronları, yöneticileri ve yazarlarıyla da temas kurarak, bu saldırıya karşı birlikte direnmenin gerekliliğini anlattı, irtibatta kaldı. Türkiye'deki diğer gazetelerin basılması, yayınlanması içinde kader birliği içinde oldu.
Daha fazla bilgi ve son haberler için SonTurkHaber.com'ı takip edin.
TURKUVAZ'IN KURULUŞU EZBERLERİ BOZDU
A Kanallar Genel Müdürü Abdulhalik Çimen, SABAH'a yaptığı açıklamada şöyle konuştu: Turkuvaz Medya Grubu; FETÖ'ye, darbecilere ve vesayet odaklarına karşı hem geçmişte hem de bugün kararlı ve ilkeli bir yayıncılık mücadelesi verdi, vermeye de devam ediyor. Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan birçok kritik dönemeçte, Turkuvaz Medya büyük bir sorumluluk üstlenmiş; özellikle milli iradeye yönelik saldırıların deşifre edilmesinde öncü bir rol oynamıştır. 2008 yılında Turkuvaz Medya'nın kurulması, Türk medya tarihinde ezberleri bozan bir dönüm noktasıydı. O güne dek kamuoyuna yön veren medya iki kutuptan oluşuyordu: Kartel medyası ve FETÖ medyası. Her ikisi de belli odakların sesi olmayı tercih ediyordu. Turkuvaz Medya, bu tekelci düzeni kırarak hem yazılı hem de görsel basında halkın gerçek sesi olmayı hedefledi. SABAH ve Takvim gazetelerinde yayımlanan "Paralel Devlet" manşetleri, FETÖ'nün kamudaki gizli yapılanmalarını belgeleriyle ilk kez gözler önüne serdi. Kamuoyuna daha önce duyurulmayan bilgiler manşetlere taşındı, yazı dizileriyle derin yapılar ifşa edildi. Aynı süreçte ATV'nin haberciliği de dikkat çekiciydi. Paralel yapının karanlık planları, her gün ana haber bültenlerinde detaylarıyla anlatıldı. Turkuvaz Medya, milli iradeyi devre dışı bırakmayı hedefleyen tüm karanlık planların bozulmasında öncü sorumluluk üstlendi.
HAK'TAN VE HALKTAN YANA
Bu mücadelenin en önemli kilometre taşlarından biri A Haber'in kurulmasıydı. A Haber; bir duruşun, bir iddianın ve bir medeniyet vizyonunun yayıncılığa dönüşmüş hâli olarak doğdu. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak'ın liderliğinde atılan bu adımda, "Niyet halis, akıbet hayırdır" anlayışı belirleyici oldu. Serhat Bey'in "Türkiye'de çok televizyon var ama bizim kuracağımız kanalda ana ilke, Hak'tan ve halktan yana olmaktır. Millet bu ekranda kendini bulmalı" sözleri, A Haber'in kırmızı çizgisi oldu.. Kuruluş süreci zorlu geçti. Haber anlayışının içinin boşaltıldığı, ekranların birer şov vitrinine dönüştüğü, milletin meselelerinin geri plana itildiği bir ortamda yayın hayatına başlayan A Haber, kısa sürede bu anlayışı ters yüz etti. Yayın diliyle, tercih ettiği konularla, dosya haberleriyle, analizleriyle ve belgeselleriyle milletin sesi oldu. Algı yönetimi için değil, hakikat için yayın yaptı. A Haber'in ilk yıllarında yaşanan gelişmeler de bu duruşun sağlamlığını gösterdi. MİT krizi yaşandığında, olayın perde arkasını detaylarıyla anlattık. Gezi kalkışması patlak verdiğinde, iki yaşını yeni doldurmuş bir kanal olarak bu kalkışmanın milli iradeye karşı dış destekli bir operasyon olduğunu net biçimde ortaya koyduk. "Biz bu toprağın dilini kullanmalı, seçilmişlerin yanında durmalıyız" dedik ve tüm yayınlarımızı bu çizgide yürüttük. Gezi süreci bir ağaç bahanesiyle hükümeti devirmeye yönelik bir senaryoydu.

"KÖPRÜLERİ KAPATIYORLAR" DİYEN TELEFON
Biz bu senaryonun arka planındaki yapıları, hedefleri ve bağlantıları milletimize anlattık. 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı ve 27 Nisan'ı belgesellerle, özel dosyalarla yeniden gündeme taşıdık. Bu hafıza yayınları sayesinde millet, geçmişte yaşananları bugünün operasyonlarıyla birlikte okuyabildi. 2009'daki "One Minute" çıkışının ardından içeride ve dışarıda oluşan panik havası karşısında da Turkuvaz Medya olarak dik durduk. Türkiye'nin onurlu duruşunu sonuna kadar savundu. 17-25 Aralık operasyonları yaşandığında ise milletin kafasında oluşabilecek bulanıklığı ortadan kaldıracak şekilde yayınlar yaptık. Bu süreçte FETÖ'nün yargı, emniyet ve medya ayağındaki organizasyonu gözler önüne serildi. 30 Mart 2014 seçimlerinde halk bu yayınlar sayesinde tercihini Pensilvanya'dan yana değil, milletin içinden çıkan lider Recep Tayyip Erdoğan'dan yana kullandı. Tüm bu çetin mücadelelerden geçerek 15 Temmuz gecesine gelindi. 14 Temmuz'u 15 Temmuz'a bağlayan o günlerde dünya, Fransa'da yaşanan büyük bir terör saldırısı olmuştu. 100 kişiden fazla kişi ölmüştü. Biz de o geceyi olağanüstü bir yayınla geçirmiştik. Yayınlarımızın normal akışı kesip tüm geceyi terör saldırısına ayırmıştık. Ekiplerimiz seferber olmuş, geceyi uykusuz geçirmiştik. O gün perşembeydi. Yorucu bir gecenin ardından Cuma gününe vardık. Dünyada ve Türkiye'de o dönem terör saldırıları oluyor, her an bir haber geliyordu, o günlerde evimizden çok iş yerimizde zamanımız geçiyordu. Akşamüzeri mesai bittiğinde, Annemi hastanede ziyarete gittim. Bir süre hastanede kaldıktan sonra eve geçtim. Saatler 21.00'i gösterdiğinde her şey normal seyrindeydi. Bir süre sonra telefonumun çalmasıyla sıradan bir akşam, tarihi bir direnişin başlangıcına dönüştü. Arayan Turkuvaz Medya Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Serhat Albayrak'tı. Sesindeki aciliyet durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyuyordu: Selamlaştıktan sonra "Neredesin" dedi. "Evdeyim" dedim. "Haberin var mı? Köprüleri kapatıyorlarmış" dedi. "Terörden dolayı mı köprüler kapatıldı" dedim. "Hayır, silahlı kuvvetlerde bir hareketlilik, FETÖ kalkışması var. Acil televizyona geç... Televizyonlarımızın A, B, C planlarını yapalım yayına hazırlayalım ve darbecilere fırsat vermeyelim" dedi.
"DARBE VAR... VE BİZ DİRENECEĞİZ"
Doğrusu hiç panik yapmadım, aileme bir şey söylemedim. İş yerine acilen televizyona gitmem lazım dedim ve evden çıktım. Kafamda bin bir düşünceyle arabama bindim. Bu seferki başkaydı... Haliç Köprüsü'nün üzerinden geçerken, İstanbul'da adeta bir huzursuzluk geziniyordu. Trafik akmıyor, insanlar birbirine ne olduğunu soruyordu. O anlarda, Serhat Bey ile A Haber ve ATV'nin ne yapabileceğini, medya grubumuzun nasıl ses vereceğini konuşuyorduk. Serhat Bey, Sayın Berat Albayrak'ın Cumhurbaşkanımızla birlikte Marmaris'te olduğunu söyledi. "Berat bey ile konuş, gelişmelerden haberdar ol lütfen" dedi. Telefonum elimde önce Berat Bey'i aradım, uzun bir arayıştan sonra ulaştım. "Sakin olalım, bir kalkışma var, Cumhurbaşkanımız telefonla A Haber'e bağlanabilir, yayın hazırlığı yapın" dedi. Ayrıca gelişmelerle ilgili bilgiler de verdi. Bu konuşmamızdan sonra, arkadaşlarımı aradım. "Televizyona gelin, bir kalkışma var" dedim. Ulaşabildiklerim hemen geliyoruz dediler. Televizyondaki arkadaşlarıma da hazırlanmalarını söyledim: "Darbe girişimi var... Ve biz direneceğiz, susamayız!" Yayıncılık tarihinde birçok şey yaşanmıştı ama bir milletin iradesini boğmak isteyen karanlığa, canlı yayınla karşı durmak ilk defa olacaktı. Televizyon binasına varana dek zaman durmuş gibiydi. Her kavşakta bir bilinmezlikle binaya adım attım. Ekip arkadaşlarımı topladım. Kimi yüzünde cesaretle, kimi gözlerinde öfkeyle ama hepsi yüreğinde aynı inançla bu hain darbe girişimine karşı direnme kararı aldık.

İLK ÇAĞRI İLK DİRENİŞ
A Haber, ilk dakikalardan itibaren darbeyi ekranlara taşıyan, halka ilk çağrıyı duyuran yayın organı oldu. 00.32'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Meydanlara çıkın" çağrısını sesli ve görüntülü olarak ilk biz verdik. 00.33'de ise doğrudan A Haber ekranlarına değerli arkadaşımız Banu El'e benim telefonumdan bağlanarak halkı sokaklara davet etti. Yayınlarımız sayesinde Cumhurbaşkanı'nın çağrısı millete ulaştı, işte bu andan itibaren diriliş ve direniş gecesi başladı. O gece, A Haber'in ekranındaki kırmızı son dakika bandı, al bayrağın kırmızısını taşıyordu. O renk bir tercihti. Çünkü biz tarafız; milletin tarafındayız. Spikerden kameramana, editörden muhabire herkes bir nefer gibi çalıştı. Editörümüz, tutuklanacağını bilerek korkmadan başlık attı. Adil Öksüz ismini Türkiye ilk kez A Haber'de duydu. TRT'de korsan bildiri okunurken biz ilk kez "Bu sahte bir bildiridir" diyerek yayın yaptık. Ümit Dündar yayına bağlandı. Bu bağlantı sayesinde darbenin TSK'nın tamamı tarafından yapılmadığı net biçimde ortaya kondu. Tüm bu sürecin koordinasyonunda Berat Albayrak'ın kararlılığı ve kriz yönetimi belirleyici oldu. Cumhurbaşkanımızın çağrısının ekrana taşınmasında ve Ümit Dündar'ın yayına bağlanmasında doğrudan rol oynadı. Birinci Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın A haber ATV ortak yayınına bağlanması stratejik bir hamleydi, tarihi bir yayındı. Bir hakkı teslim etmem lazım. 15 Temmuz gecesi Eski Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak'ın Cumhurbaşkanımızın yanındaki dik duruşunu, serin kanlığını, cumhurbaşkanımızın adeta gözü, kulağı oluşunu, ölümüne mücadele ettiğine o gece şahit oldum.
HER DAİM MİLLETİN YANINDAYIZ
FETÖ'cüler A Haber'i hedef aldı. Fakat o gece millet bina önünde barikat kurdu. "Gelin A Haber'i koruyun" çağrımıza kulak verildi. Binaya tabela asılmamıştı. "Burası A Haber değil" denilerek askerlerin içeri girmesi engellendi. A Haber, o gece aynı zamanda bir direniş hattıydı. A Haber o gece bir şehit verdi: Servet Asmaz. Bina önünde darbecilere karşı durdu ve şehit düştü. Biz o gece sadece haber yapmadık, bir medya hafızası oluşturduk. 30 bin saate yakın özel içeriğimizle belgeseller hazırladık. Bugün üniversiteler, kurumlar, araştırmacılar bu arşivden faydalanıyor. Yayın sonrası bize ulaşan şehit yakınları ve gaziler "Sizin yayınızla moral bulduk" dediler. Bu sözler, bir yayıncının hayatı boyunca alabileceği en büyük ödüldür. Çünkü biz tarafsız değiliz; milletin tarafındayız. Bu duruşumuz dün nasılsa, bugün de aynıdır, yarın da öyle olacaktır. Hep söyledik, yine söylüyoruz: "A Haber unutmaz. A Haber unutturmaz. A Haber hatırlatır. Ve daima milletin yanında yayın yapmaya devam eder.
DARBEYE KARŞI BİR MEDYA KOMUTANI
15 Temmuz gecesi yalnızca sokaklarda değil, televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda, matbaalarda, haber merkezlerinde ve yönetim odalarında da destansı bir direniş sergilendi. O gece; yayıncılığın yalnızca haber vermek değil, millete omuz vermek olduğuna şahit olduk. Ve o anlarda, bu ağır sorumluluğun hakkını veren isimlerden biri de hiç kuşkusuz Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Serhat Albayrak'tı. Kendisi, yazılı görsel ve işitsel yayınlarımızın kopukluk yaşanmaması için büyük bir mücadele verdi. O gece gazetelerin basılması ve dağıtılması meselesi, hayati bir öneme sahipti. Çünkü darbelerden korkanlar ve darbeciler gazetelerin basılmasını istemiyordu. Serhat Bey, bu bilinçle, olağanüstü çaba gösterdi; gecenin karanlığında, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde ve İstanbul'da bulunan matbaalarınızın ışıklarını söndürtmedi. Turkuaz Dağıtım şirketini ayakta tuttu. SABAH, Takvim ve Yeni Asır gazeteleri basıldı. Turkuvaz Dağıtım da tüm Türkiye'ye basılan gazeteleri okurlarına ulaştırdı. Serhat Bey sadece medya grubumuzun çalışanlarını ve yöneticilerini bilgilendirip yönlendirmekle kalmadı. Medyamızın diğer patronları, yöneticileri ve yazarlarıyla da temas kurarak, bu saldırıya karşı birlikte direnmenin gerekliliğini anlattı, irtibatta kaldı. Türkiye'deki diğer gazetelerin basılması, yayınlanması içinde kader birliği içinde oldu.
if (!$ISMOBILE) : ?>
include(__DIR__.'/320x100.php');?>

Yılın düğünü için tüm hazırlıklar tamam… Kutlamalar üç gün üç gece sürecek!
25 Haziran 2025 07:58
Gazeteciler 15 Temmuz’da yaşadıklarını anlattı: ‘O gece canımız pahasına görev yaptık’
15 Temmuz 2025 07:42
Üç ayrı suçtan aranan şahıs Nazilli’de yakalandı
13 Haziran 2025 09:49
Trabzonspor, üç büyük rakibine karşı galibiyet özlemini bitirme peşinde
08 Mayıs 2025 21:49
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Teyakkuz halindeyiz, her türlü senaryoya karşı hazırlıklarımızı yaptık
18 Haziran 2025 15:29

