Gençlerde 4 kat artış gösteren sessiz tehdit! Bu 5 maddeye dikkat Belirtileri kafa karıştırıyor, ölümcül oluyor!
Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Araştırma, Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi’nden bilim insanları tarafından yürütüldü ve Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlandı. Uzmanlar, Ulusal Kanser Enstitüsü’nün Gözetim, Epidemiyoloji ve Sonuçlar Programı verilerini inceleyerek, 1976-1984 doğumlu bireylerde apendiks kanseri vakalarının üç katına, 1981-1989 doğumlu bireylerde ise dört katına çıktığını tespit etti.
ENDİŞE VERİCİ ORANLAR
Çalışmanın baş yazarı Dr. Andreana Holowatyj, “Nesiller boyunca apendiks kanserinde gördüğümüz bu endişe verici oranlar, bu hastaların üçte birinin 50 yaşın altında teşhis edilmesiyle birleştiğinde, toplumun bu kanserin belirti ve semptomları konusunda bilinçlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Dr. Holowatyj, “Apendiks kanserini dışlamak veya erken evrede teşhis etmek, hastalığın gidişatı açısından kritik önem taşıyor” diye de ekledi.
NEDEN BİR ANDA ARTMAYA BAŞLADI?
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, “Bu dikkat çekici artış, apendiks kanseri gibi nadir görülen bir kanser türünde yaşandığı için özellikle önem taşıyor. Araştırmada 1976-1989 doğumlu bireylerde vaka oranlarının 3 ila 4 katına çıktığının tespit edilmesi, bunun basit bir rastlantıdan çok daha fazlası olduğunu düşündürüyor” dedi.
BU 5 MADDE BÜYÜK ROL OYNAMIŞ OLABİLİR
Artışın olası nedenlerine de değinen Prof. Dr. Özlem Er, beş maddeye dikkat çekerek şu bilgilerin altını çizdi:
1- Mikrobiyom değişiklikleri: Modern yaşam tarzı (beslenme, antibiyotik kullanımı, sezaryen doğum oranları, hijyen teorisi) bağırsak mikrobiyotasını etkiliyor. Bu değişikliklerin apendiks dokusundaki inflamasyon ve tümör gelişimine katkısı olabilir.
2- Beslenme alışkanlıkları: Yüksek işlenmiş gıda (salam, sosis gibi), kırmızı et, düşük lif tüketimi gibi faktörler gastrointestinal (sindirim sistemi) tümör riskini artırabiliyor.
3- Obezite ve sedanter yaşam: Bu faktörler kolorektal (kalın barsak) kanserle ilişkilidir ve apendiks kanserinde de benzer riskler söz konusu olabilir.
4- Hormonal ve endokrin bozulmalar: Bazı apendiks kanseri türleri (özellikle nöroendokrin tümörler), endokrin sistemle bağlantılıdır. Milenyum ve X kuşağında hormonlu ürün tüketimi ve çevresel östrojen maruziyeti gibi değişiklikler de etkili olabilir.
5- Genetik ve epigenetik faktörler: Yeni kuşaklarda epigenetik değişiklikler, çevresel maruziyetlerin etkisiyle kuşaktan kuşağa aktarılabilir hale geliyor. Apendiks kanseriyle ilişkili genetik mutasyonların bu nesillerde daha sık tetiklenmiş olması olası.
ÜLKEMİZDE DE ARTIŞ VAR MI?
“Türkiye’de apendiks kanseri görülme sıklığı, genel olarak düşük olmakla birlikte, yapılan bazı çalışmalarda farklı oranlar bildirildi” diyen Prof. Dr. Özlem Er, şöyle devam etti:
-- Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi’nde 2011-2017 yılları arasında akut apandisit nedeniyle yapılan 3 bin 554 apendektomi örneğinde, 28 vakada apendiks neoplazması (kanser dahil) tespit edildi. Bu da yaklaşık yüzde 0,78’lik bir oranı gösteriyor.
-- Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2007-2017 yılları arasında 4 bin 813 apendektomi vakasında 15 vakada apendiks tümörü bulundu. Bu da yaklaşık yüzde 0,31’lik bir oranı gösteriyor. Genel olarak, ülkemizde apendiks kanseri görülme sıklığı, dünya genelindeki oranlarla paralellik gösteriyor. Ancak, bu oranlar hastane bazında farklılık gösterebilir ve daha geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalara ihtiyaç var.
TÜRKİYE’DE 2000’Lİ YILLARA KIYASLA DAHA SIK ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Fuad Jafarov da Türkiye’de apendiks kanserine ilişkin verilerin oldukça sınırlı olduğunu ama genel gastrointestinal kanserlerde 50 yaş altı görülme sıklığında artış gözlendiğini söyledi.
Özellikle kalın bağırsak ve mide kanserlerinde genç yaşta tanı alma oranının arttığına değinen Dr. Jafarov, “Türkiye Kanser İstatistikleri’nde apendiks kanseri ayrı bir başlık olarak yer almasa da, patoloji raporları ve büyük üniversite hastanelerinin onkoloji arşivlerinde bu tanının 2000’li yıllara göre daha sık görülmeye başlandığı bildiriliyor. Ancak bu konuda daha fazla veri toplama ve farkındalık oluşturma ihtiyacı da var” ifadelerini kullandı.
BU BELİRTİLERE DİKKAT!
Apendiks kanserinin genellikle belirti vermeyen ve çoğu zaman başka bir nedenle yapılan ameliyat ya da görüntüleme sırasında tesadüfen saptanan bir kanser türü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özlem Er, “Ancak bazı durumlarda, hastalar belirli belirtilerle sağlık kuruluşlarına başvurabilir. Bu belirtiler genellikle çok spesifik değildir, başka sindirim sistemi sorunlarıyla karıştırılabilir” dedi.
Prof. Dr. Er, olası belirtilerle ilgili şu bilgileri paylaştı:
-- Sağ alt karın bölgesinde ağrı en sık görülen belirtidir. Akut apendisit ile karıştırılır çünkü aynı bölgede, sağ alt kadranda ağrı yapar. Özellikle ağrı tekrarlıyorsa ve klasik apendiks gibi ilerlemiyorsa dikkat edilmelidir. Karın şişliği ve dolgunluk hissi de çok önemli. Özellikle tümör büyükse veya karın zarına (peritona) yayılmışsa olur. Müsinöz tümörlerde (jel benzeri madde üreten tümörler) karın içi sıvı birikimi görülebilir.
-- İştahsızlık ve kilo kaybı da çok önemli. İleri evrelerde tümör büyüdükçe genel sistemik belirtiler görülebilir. Nöroendokrin tümörlerde nadiren hormon salgılanması nedeniyle metabolik belirtiler olabilir. Bulantı ve kusma da dikkat edilmeli. Bağırsak tıkanıklığı gelişirse ortaya çıkabilir. Bazen mide şikayetleriyle karıştırılır. Ayrıca apendiks tümörleri pelvik bölgede yer aldığı için, özellikle müsinöz tiplerde kadın hastalarda jinekolojik sorun da sanılabilir.
NE ZAMAN ŞÜPHELENİLMELİ?
Apendiks kanseri nadir ve sinsi olduğu için doğrudan şüphelenmenin zor olduğunun vurgulayan Prof. Dr. Özlem Er, ancak bazı ipuçları olduğuna dikkat çekti:
1- Sağ alt kadranda tekrarlayan karın ağrısı (klasik apandisit gibi değilse)
2- Apandisit ameliyatı sonrası patoloji raporunda tümör bulunması
3- Karın içinde açıklanamayan kitle ya da sıvı birikimi
4-İleri yaşta ortaya çıkan akut apandisit (özellikle 40 yaş üstü bireylerde).
ÖLÜMCÜL OLABİLİR Mİ?
Bu soruma “Apendiks kanseri ilerlemiş evrelerde ölümcül olabilir” cevabını veren çizen Dr. Fuad Jafarov, “Erken evrede yakalanan hastalarda 5 yıllık sağkalım oranı yüzde 60-70 civarındayken, ileri evrelerde bu oran yüzde 10’lara kadar düşebilir” dedi.
Ayrıca bu kanserin karın zarına (periton) yayılabileceğine de dikkat çeken Dr. Jafarov, “Karında sıvı toplanmasına-assite neden olabilir. Bağırsak tıkanıklığına yol açabilir. Tedavi edilmeyen veya geç tanı alan hastalarda kötü prognozlu gidiş izleniyor” ifadelerini kullandı.
Günümüzde birçok çocuk, gününün büyük bir kısmını okulda geçiriyor ve bu nedenle kahvaltıdan öğle yemeğine kadar tüm öğünlerini okul ortamında tüketmek zorunda kalıyor. Ne yazık ki, özel okullarda sunulan yiyecek seçenekleri her zaman sağlıklı ve dengeli beslenme kriterlerini karşılamıyor. Son yıllarda işlenmiş ve paketli gıdaların yaygınlaşması, fast food tarzı beslenmenin normalleşmesi ve yetersiz besin kalitesi, çocuklarımızın hem fiziksel gelişimlerini hem de genel sağlık durumlarını tehdit ediyor. Ayrıca bu süreç, yalnızca fiziksel değil, duygusal ve davranışsal açıdan da olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
NASIL BİR TEDAVİ YÖNTEMİ UYGULANIYOR?
Araştırmanın baş yazarı Dr. Andreana Holowatyj konuyla ilgili yaptığı açıklamada bu kanser karşı farkındalığın artırılması gerektiğinin altını çizerek henüz standart bir tarama yöntemi veya belirgin risk faktörlerinin bulunmadığını ifade etti. Peki bu hastalıkta nasıl bir tedavi yöntemi uygulanıyor?
“Standart bir tarama testi bulunmuyor. Bu nedenle erken tanı oldukça zor” diyen Dr. Fuad Jafarov, tedavide izlenen yollara dair şu bilgileri paylaştı:
“Cerrahi müdahale olarak apandiks alınır, gerekirse çevre dokular da çıkarılır. İleri evrelerde peritoneal (karın zarı) yayılım varsa sitoredüktif cerrahi ve HIPEC uygulanıyor. Bazı durumlarda kemoterapi de gerekebiliyor.”
Fotoğraflar: iStock, Alamy


