Güvenilmez Tek Adam! Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Tıp dilinde “telomer” diyorlar; her hücrenin bir koruyucu kapağı var; onun adı telomer. Telomerler, DNA aşınma ve bozulmasını önlüyorlar ancak hücrenin her bölünmesinde telomerin ömrü kısalıyor.
Yaşlanma başlıyor.
Demans beliriyor.
Damar tıkanıklığı.
Kalp rahatsızlığının uç vermesi sonunda insanın bedeni “ölü hücre deposu” haline geliyor.
★★★
İktidarın da telomeri yani koruyucu kapakları var diye garanti vermişler “3Y” adıyla formüle edilmişti: İktidar, “yoksulluk üretmeyecek, yolsuzluk yapmayacak, yasaklara sığınmayacak” ülkemize ileri demokrasi getirecekti.
★★★
Tersi oldu. Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar şaha kalktı. Halkın gözünde ve gönlünde iktidarın varlığı; ölü hücre deposuna dönüştü. Hiçbir sözüne bu yüzden inanılmıyor, yaptığına güvenilmiyor. Tek adamdı, güvenilmez tek adam oldu!
★★★
“Yolsuzlukların, yasakların, yoksulluğun yapışkan hale getirilmesi” iktidar partisini ve liderini halkın gözünde güvenilmez kıldı. Her gün bir devlet soygunu, yolsuzluk, hırsızlık, israf haberi ile uyanmaktayız.
Son örnek:
Yunus Emre Vakfı!
2007 yılında kurucuları arasında başta o dönem Cumhurbaşkanı, Milli Eğitim Bakanı, Maliye Bakanı, Kültür Bakanı yer aldı. Ankara Ulus’ta tarihi bir bina verdiler. Yunus Emre Vakfı bu binada çalışmaya başladı.
★★★
Vakıfın amacına; Türk kültür merkezleri kurmak ve bu merkezler aracılığıyla yurt içinde ve yurt dışında “Türk dili, kültürü ve sanatına dair faaliyetleri yürütmek” yazdılar.
★★★
Vakfa bağlı bir de Yunus Emre Enstitüsü peydahlandı. Aktı yurt içinden yurt dışına dövizler. Bu enstitü 66 ülkede 92 ofis oluşturdu. Türkiye’den dışa aktarılan dövizleri hiç durmadan savurdu.
★★★
Cumhurbaşkanlığı’nın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Maliye Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nın her yıl bütçeden aldığı büyük paralarla istiyorlarsa “Türk dili, kültür ve sanatını geliştirmek için” her girişimi başlatır, yurt içinde ve dışında gerekli olan harcamayı da yapabilirlerdi. Vakfa ne gerek vardı? Ayıptır, yazıktır, günahtır, yalandır, yolsuzluktur, ahlaksızlıktır diyen olmadı.
★★★
Cumhurbaşkanlığı ve 3 bakanlık bütçelerinden harcanan her kuruşun hesabı Sayıştay tarafından incelenir, denetlenir, hesap sorulması için Meclis’teki milletvekilleri görevlendirilir. Fakat “Vakıf harcamalarını Sayıştay denetleyemez, inceleyemez” hesap soramaz. Nitekim kuruluşundan 18 yıl sonra 2024 yılı biterken bence “Cumhurbaşkanlığı ile 3 önemli bakanlığın altına döşenmiş boru sisteminden akan devlet parasını paylaşmada kavga çıktığı” için Teftiş Kurulu, ihbar üzerine Yunus Emre Vakfı’nda inceleme başlattı.
★★★
Soygun ortaya çıktı. 8 tabela şirketine naylon fatura kesilerek vakfın zarara uğratıldığı belirlendi. Zimmet var, kötüye kullanma, fesat karıştırma, sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, haksızca edinilmiş malı, mülkü, serveti aklama da var. Soygun ortaya çıkınca Aile Bakanı’nın eşi ile bir MHP milletvekilinin oğlu Vakıf yönetimindeki görevlerinden istifa ettiler. 15 şüpheli bulundu. 11’i gözaltına aldı.
★★★
Yunus Emre Vakfı’na bağlı olarak kurulan enstitünün başkanı Şeref Ateş, firar edip yurt dışına kaçtı. Adamlarının Almanya’ya çanta içinde 270.000 Euro sokmaya çalışırken Alman polisi tarafından “kara para aklama suçuyla” gözaltına alındığı dış basında da haber oldu.
★★★
Şeref Ateş’e firar etmeden önce üstün hizmetinden ötürü teşekkür plaketi de verilmiş ve kişisel mal varlığı ise şöyle açıklanmıştı: Ankara’da 2 müstakil dubleks, Almanya’da 2 işyeri ve 2 müstakil ev, 1 araç, yine Ankara’da ayrıca 1 müstakil ev, 2 daire.
★★★
Dün yurt dışından dönüp gözaltına alınan Şeref Ateş’in Yunus Emre Vakfı’nda 400 milyon TL yolsuzluk yaptığı iddiası detaylarıyla haber oldu. Tayyip Erdoğan iktidarını halkın gözünde güvenilmez, inanılmaz, bir daha oy verilmez yapan yoksulluk ve yasaklar ile birlikte bu tür yolsuzluklar oldu.

Ben bu sorunun cevabını arayan 5 yazı yazdım. Cevap veren çıkmadı. Dün bizim gazeteden Emin Özgönül’ün bulup yazdığı habere göre “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kırgızistan devletine verdiği toplam 113 milyon 300 milyon dolar borcun, ödenmemiş duran 58 milyon dolarlık bölümü” silindi. Bu miktar halk parasının silinmesi emirini kim, ülkemizin hangi çıkarını gözeterek verdi? Bu soru cevapsız kaldı. Oysa cevabını arayan iddia şuydu: Kırgızistan devletine, ‘Sen bizim özel Türk şirketinden o malı pazarlık yapamadan yüksek fiyattan satın al. Biz senin Türk devletine olan borcunu sileriz. Sonuçta malı ucuza getirmiş olursun’ dediler. Kim dedi? Kırgızistan devleti aracı yapılarak, Türkiye’de iktidar yakını özel şirkete (adı neyse, ne üretip satıyorsa) 58 milyon dolar aktarılmış oldu. Türk halkı, saf, cahil, bön, budala yerine konuldu.


