Hadi anneler... Nöbete!
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Bir haftadır yoktum. Uzun yıllardır beni neredeyse engelli kılan kas hastalığım, (myastenia gravis) nedense gözlerime zıplamaya karar verdi. Okumakta ve yazmakta zorlanınca da yazılara ara verdim.
Yine de bu bir hafta boyunca - mesleki deformasyon- gündemi takibi bırakmadım. “Aklında ne kaldı” diye sorarsanız, Murat Çalık ve annesinin, biri hastanenin penceresinde diğeri bahçesinde uzaktan kucaklaşmaları derim..
Değil bir hafta, yıllar yıllarca unutulmayacak bir kare.
Murat Çalık’ın başına getirilenleri izliyorsunuzdur, anlatmaya gerek yok. Anlatmayacağım da. Ama bir ricada bulunacağım.
Lütfen imkanınız varsa hastaneye gidip anne Gülseren hanımın ellerini tutun. Kucaklayın. Yalnız olmadığını söyleyin. Hatta sarılıp onunla birlikte ağlayın.
*. *. *
Katarsis programını izliyor musunuz?
Psikolog Gökhan Çınar konuklarına sık sık “hayatını değiştiren şarkıyı” sorar.
Karşısındaki koltukta oturuyor olsam benim yanıtım hazırdır: Samanyolu.
Berkant’ın sesinden hatırlayacağınız şarkı oğluma ninniydi. Ve herhalde Berkant’tan fazla söylemişimdir.
Kucağımda küçücük bir varlık.. Kendisini sonsuz bir güvenle kollarıma bırakmış.. Elbette sözlerini anlamadan, ama sanki hiç bozulmayacak bir söz verildiğini bilirmiş gibi yavaşça uykuya dalardı.
Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek
Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek
Dünyanın en zor mesleğidir annelik. Bir insan, bir hayat emanet edilir size. Kullanma kılavuzu da yoktur. Yaptığınız ya da yapmadığınız her şey için kaygılanır.. Kendinizi sorumlu tutarsınız.

Öylesine ağır bir sorumluluktur ki, bir annenin ağıdı yeri göğü yıkar.
Daha doğrusu yıkması gerekir.. Ama…
Gazze’de “AÇLIKTAN ÖLEN BEBEKLER İÇİN YAKILAN AĞITLAR DUYULMAZ”
Radarınıza takıldı mı bilmiyorum; geçenlerde Kolombiya’da uluslararası bir toplantı düzenlendi. Amaç, İsrail’e, HİZAYA GETİRECEK YAPTIRIMLAR saptanması ve uygulanmasıydı. Toplantı sonucunda başlıca şu maddelerde anlaşmaya varıldı:
* İsrail’e silah, mühimmat, askeri yakıt tedarikini önlemek,
* İsrail’e silah taşıdığından kuşkulanılan gemilerin herhangi bir limanda transit geçişini, yanaşmasını ve bakımını önlemek,
* “Ülkenin bayrağının İsrail’e askeri malzeme taşıyan gemilerde kullanılmasını önlemek,*
* İsrail’in Filistin’deki işgalini destek olunmasına tüm kamu sözleşmelerinin gözden geçirilmesini sağlamak.
Peki “eyyy dünya… eyyy batı… eyyy ümmet..” diye bağırıp duran Erdoğan’ın Türkiye’si ne yaptı dersiniz?
İsrail’i “kınayan” bildiriyi imzaladı.. Ancak yaptırımlara imzasını koymadı. Büyüklerin yemek kuyruğunda üzerlerine yağan bombalarla, bebeklerin de açlıktan öldüğü Gazze için yine laftan öteye gidilmedi yani.
CHP’nin konuya dair sorularına ise Dışişleri Bakanlığı’ndan iki laf bile esirgendi, yanıt verilmedi.
Keşke dünyanın dört bir köşesinden anneler.. Özellikle de zirvelerde oturan anneler binseler bir gemiye.. Gazze’ye gitseler! O bebekleri kucaklayıp mamalarını kendi elleriyle yedirseler.
İmkansız, biliyorum.
Ama hiç değilse Murat Çalık’ın annesinin “evlat nöbetine” eşlik etmelerini diliyorum.


