Halk TV çalışanı kuzeni Reşit Kibar cinayetini anlattı! Doğayı savunurken katledilmişti

Halk TV çalışanı Murat Kibar, Artvin’in Cankurtaran ilçesinde, orman parkı projesi için yapılacak ağaç kesimini engellemeye çalışırken silahlı saldırıya uğrayarak yaşamını yitiren Reşit Kibar cinayetini anlattı. Halk TV’de haber kameramanı olarak görev yapan Murat Kibar, “3 Eylül 2024 tarihinde doğasına sahip çıkarken öldürülen Reşit Kibar’ın kuzeniyim. Reşit Kibar’ın yani kuzenimin neden öldürüldüğü, neden can verdiğine dair size olayın iç yüzünü, temelinden itibaren aktarmak istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Olayların başlangıcının 15 yıl öncesine dayandığını ifade eden Kibar, “Orada bir mücadele var. 15 yıldan beri köylüler mücadele veriyor. Bölge o kadar güzel bir bölge ki, inanılmaz güzel. Kafanızı çevirdiğiniz her taraf ağaçlar, ormanlık, yeşil alan. Adeta balta girmemiş, dokunulmamış, o kadar soft bir yer ki. Araştırmalar neticesinde üç defa taş ocağı yapılmak isteniyor ve üç kere köylüler, bölgede yaşayan insanlar buradaki projeyi hukuksal yoldan üç defa iptal ediyorlar. Bu iptal edilen projelerden sonra durmuyor tabii ki de, tekrardan bazı konularda gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişme 2019'da yaşanıyor en son.” sözlerini sarf etti.

Sözlerinin devamında, “2019'da AK Parti hükümeti ÇED konusunda, ÇED kanununda değişiklikler yapıyor. Bu değişiklikler neler? Maden ocağı yapılmak istenen yerde, maden ocağı yapılmak istenen bölgede ÇED kanunuyla birlikte 2019'da maden ruhsatlandırması yapılıyor o bölgeye. Bu gelişmelerden sonra bölge halkı tabii tedirgin oluyor. Acaba ne ile karşılaşacağız, burada neler olacak diye düşünmeye başlıyorlar. Bölge de aşırı ağaçlık bir bölge. Orada yapılacak herhangi bir çalışma binlerce ağacın kesilmesi ve binlerce ağacın katledilmesi demek.” ifadelerini kullanan Kibar, “Köylü tabii bunu istemiyor. Doğal alanları, yaşam alanları acaba biz neye karşı bir mücadele vereceğiz diye kendi aralarında düşünmeye başlıyorlar.” söyleminde bulundu.

Murat Kibar, “2019'da maden ruhsatlandırması verilen alan, köylü tekrar dava açıyor Artvin Valiliğine ve tekrardan iptal ettiriyorlar projeyi. 2019'daki ÇED düzenlemesinde şöyle bir madde var: 25 hektar altı projelerde ÇED gerekli değildir diye, kanun içerisinde bir madde geçiyor. 2019'da yeniden maden işletmeciliği için başvurduklarında bu yasadan yararlanıyorlar.” sözlerini ileterek “Köylüler Artvin Valiliğine açmış olduğu davayı kazandıktan sonra rahatladılar mı? Tabii ki de hayır. Bu sefer davayı kazandıkları bölgeye turizm adı altında "Turizm projemiz var." deyip tekrardan bir hareket başlıyor. Ve bu turizm planlaması yapılacak yer, bu maden çıkartacakları yerle ne hikmetse aynı yani o bölgede turizm faaliyetleri yapacağız diye belirtiyorlar” dedi.

“Bunun üzerine de ÇED'lerdeki düzenlemeyle 25 hektar altı projelerde ÇED gerekli değildir kanunu var ve bölgede de 17 hektar alanda turizm yapılacak deniyor. Turizm yapılmak istenen bölgeyle taş ocağı projesinin ve maden projesinin iptal edildiği yer aynı. Bu durumda köylü tabii kuşkulanıyor. Neden aynı yer üzerine böyle bir proje yapılmak isteniyor diye. TMOB'da ve TEMA Vakfında tanıdıkları insanlarla diyaloğa geçiyorlar ve bu bölgenin maden ruhsatlandırması yapıldığını öğreniyorlar.” açıklamasında bulunan Kibar, sözlerine “Turizm adı altında 17 hektarlık bir alan var orada. İmara açılmak suretiyle de madenciliğin de önü açılıyor. O bölgede maden faaliyetlerinin önü açılıyor. Köylü sayısız itiraz dilekçesi yazıyor ve asla olumlu dönüş alamıyorlar. Reddediliyor. Kaymakamı köye davet ediyor ama gelmiyorlar. Burada o faaliyeti yürütecek olan şirket sahipleriyle, şirket yöneticileriyle kaymakam oturup hasbihal ediyor, yemek yiyorlar vesaire onlarla görüşüyorlar.” ifadeleriyle devam etti.

Bölgeye iş makinesi çıkardıklarını kaydeden Kibar, “Bölgenin büyük bir çoğunluğunda, ben de daha önce oraya gidip haber yapmıştım, ağaçların üzeri işaretlenmiş, sayılandırılmış kırmızı boyalarla birlikte. Küçük bir alanı değil bayağı büyük bir alan. Dolaştığınızda o bölgede fark edebiliyorsunuz ve o bölge aslında mesire alanı yapılmayı gerektirecek bir bölge değil yani çünkü Karadeniz Bölgesi zaten her tarafı inşaat veya bir bina yapılmadan da turizm yeri, ormanı, ağacı, doğası. Temelinde kesinlikle maden faaliyetleri var ve bu TEMA'yla, TMOB'un bölgeyle ilgili açıkladığı maden ruhsatlandırması verildiğinden de zaten anlaşılıyor.” ifadelerini kullanarak “Peki neden burada bu faaliyeti yapmak istiyorlar? Çimentonun hammaddesi marn. Çimento, marn denen maddeden yapılıyor ve bu bölgede işaret ettikleri bölgede mesire alanı işte turizm adı altında yapacakları o arazinin dibinde fazlasıyla bulunuyor. Aslında olayın temelinde şu yok: Köylüye fayda sağlasın. İşte biz turizm yapalım, bölgeyi kalkındıralım değil. Tamamıyla birilerini zengin etmek için, ceplerini biraz daha doldurabilmek için bölgedeki insanın huzurunu kaçırarak, doğasına, ormanına kasteterek onlara zenginlik katmak.” sözlerini sarf etti.

“Burada turizm alanı yapalım, köylüyü kalkındıralım, bölgeyi kalkındıralım değil. Buraya giren şirketin merkezi de İzmit'te. Şirket büyük bir şirket ve şirket yöneticileri temeli o bölgeye dayanıyor. Hani Artvin'e dayanıyor. Amca çocukları, bu olaylarda isimleri geçen kişiler amca çocukları, oradaki faaliyetlerle onlar ilgileniyor. Turizm bölgesi adı altında madencilik faaliyetleri temelinde bu var aslında. Bunun Artvin turizm müdürünün de bu bölgede turizmle ilgili bir şey olacağına dair hiç haberi de yok. Yani bilmiyorlar böyle bir şeyi.” açıklamasında bulunan Kibar, “Turizmle ilgili yapılmak istenen çalışmalarda köylünün de bir kooperatifi var. Madem burada böyle bir şey düşünülüyor, bizi düşünüyorlar, gelsinler hep beraber konuşalım. Ne yapabiliriz? Nasıl kalkındırabiliriz? Biz hepsine, bütün olaylara tamamıyla karşı değiliz diyorlar. Turizm yapılmasına veya bölgeye fayda sağlayacak herhangi bir şey yapılmasına karşı değiliz diyorlar. Köylülerle birlikte bunu biz de bakalım görelim. Hatta o bölgede turizm faaliyetleri yapılması için belirtilen bölgeler var. Hani orada yapalım bir şeyler fakat bunların hiçbiri tabii ki de gerçekleşmiyor.” ifadelerini kullandı.

Kibar, ifadelerinin devamında “Neticede bütün bu olayların sonunda kuzenim Reşit Kibar silahla vurularak aramızdan ayrıldı. Sadece Reşit Kibar, kuzenim mi? Hayır. Olayların yaşandığı anda birkaç arkadaşım da silahla yaralandı. Silahı ateşleyen Muhammed Ustabaş’ın hedef aldığı sadece kuzenim değildi. Birkaç arkadaşım da silahın namlusunun ucundaydı. Onlar yara alarak kurtuldu. Silah tutukluluk yaptı aslında orada. Başka bir silah daha var. Eğer o silaha da sarılıp ateş etse belki de diğer yaralanan arkadaşlarımı da öldürecek ve bölgede o olay esnasında sadece iki tane sivil jandarma var.” söyleminde bulundu.

“Olay temeli şuradan başlıyor, o gün olaya gelecek olursak: Kuzenim Reşit Kibar tır şoförü, uzun yolculuklara çıkar, uzun seyahatler yapar. Kuzenim genelde iki üç gün ailesiyle birlikte olur çünkü sürekli seyahat halinde, yolda olur. Bölgeye çıkarttıkları iş makinesi çalışma yapabilmek için araziye giriş yapıyor ve bunu öğrenen köylüler, bunu duyuyorlar. Bir WhatsApp grupları var, birbirleriyle konuştukları, temas halinde oldukları WhatsApp grubu var. Makine çalıştırmışlar, bölgeye gidiyor diye. Sonra bunlar herkes toplanıyor. Gidelim oraya işte doğamıza, ormanımıza sahip çıkalım diye birlikte toplanıp o bölgeye gidiyorlar.” sözlerini ileten Kibar, “Kuzenim Reşit Kibar da ailesiyle iki üç günlüğüne fırsat bulup bir yere, yayla, işte Karadeniz'de yayla kültürü meşhurdur, oraya gitmek için yola çıkarken bu haberi öğreniyor. O yaralanan diğer arkadaşlarımı arayıp "Ben gelmeden sakın oraya çıkmayın." diyor. "Beraber çıkalım." diyor. Kullandığı araç, tırı alıp "Cankurtaran Geçidi" dediğimiz yer, o bölge orada. Cankurtaran'a çıkıyor. Birlikte alana gidiyorlar. Sadece iki tane güvenlik var, sivil güvenlik. Ya bu olayı duyduklarında oraya normalde ülkede neler yaşandığını az çok biliyoruz. Nelere güvenlik güçlerinin koruma sağladığını, olağanüstü önlemler alındığını çok iyi biliyoruz. Çünkü orada bir sıcak bir ortam var fakat ne hikmetse sadece iki tane güvenlik görevlisi var ve müdahil dahi olmadıklarını söyledi olayın şahitleri, oradaki arkadaşlarım. Ve geliyorlar orada konuşmaya çalışıyorlar.” açıklamasını yaptı.

Kibar, “Şirket yetkililerinden Fikret Mertürk, işte Muhammed Usta baş vesaire diyalog halindeler zaten. Videosu da yayıldı. Kuzenimin eşi de orada. Video çekerken falan o bağrışlar, silahların çekildiği esnadaki bağrışlar da zaten orada kimlerin olduğunu görebiliyoruz. Bir tartışma yaşanıyor, bir sürtüşme yaşanıyor. Karadeniz insanıdır, iki taraf da birbirine karşılıklı işte söylemlerde bulunuyorlar ve karşılıklı atışmanın sonucunda Muhammed Usta baş silahına sarılıyor.” sözlerini sarf ederken “Silahı çıkartıyor, ateş açıyor kuzenim ve diğer arkadaşlarıma. Yani birini hedef almıyor. Ayırt etmeksizin herkesin üzerine doğru ateş açıyor. Kuzenim de karın bölgesinden yaralandığı için ana damarlarından birine geliyor kurşun. Hastaneye kaldırılıyor. Hastaneye kaldırılırken zaten araç içerisinde, hastaneye getirdiklerinde zaten vefat etmiş.” ifadelerini kullandı.

Murat Kibar, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:

“Peki bu olayların buraya gelmesine neden olan şirket, Yapısoy İnşaat, İzmit merkezli bir şirket. Kökleri bizim bölgemiz yani Karadeniz'e, Artvin'e dayanıyor. Bu çalışmalarla alakalı olarak görevlendirilen amca çocukları, şirketin sahiplerinin amca çocukları görev alıyor. Tetiği çeken Muhammed Usta başın hiçbir bağlantısı yok. Sadece o bölgede Cankurtaran Geçidi'nde Çifteköprü köyünde yaşayan köylülerden biri fakat orada enteresan olan bir durum da var. Hani neden bir insan durup dururken böyle olayların içerisinde veya hiç bağı yokken şirket içerisinde görev alır? Mesire alanı, turizm alanı yapılacak bölge, o ormanlık alan inanılmaz derecede ağaçlığın sık olduğu bir bölge. Turizm alanı yapılacağı için de orada bir sürü ağaç kesimi yapılacak. Bu ağaçlar ne olacak? Bu ağaçlar da silahı çeken Muhammed Ustabaş, ailesi kereste işiyle uğraşıyor. Kereste fabrikaları, kereste atölyeleri var bölgede.”

Son dakika | Reşit Kibar davası ertelendi

“Büyük bir ihtimalle oradaki, o bölgeden çıkartılacak ağaçlar da Muhammed Usta başın kereste atölyelerinde değerlendirilecek. Yani aslında orada neden görev aldığını az çok görmüş oluyoruz. Muhammed Usta baş bölgede, o köyde de daha önce muhtar adayı olan biri. Bu olaylar başlamadan önce köylü itiraz ederken bu mesire alanı, madencilik faaliyetleri, taş ocağı ile alakalı durumlarda köylüleri ikna etmeye çalışma, ikna çabalarıyla çok uğraşıyor. İşte bu size de iyi olacaktır, köy kalkınacak vesaire gibisinden köylüler arasında da huzursuzluk çıkartmak için uğraşan biri, silahı çeken Muhammed Ustabaş fakat olayın yaşandığı sırada orada bulunan Fikret Mertürk de şirket sahiplerinin amca çocukları yani bölgedeki görevlendirmeyi yapan, şirketle ilgilenen kişi. Bu kişi 21 sayfalık savcılık iddianamesinde adı geçiyor. Silahı temin eden ve azmettiren kişi olarak. Peki Fikret Mertürk nerede? Cezaevinde mi dersiniz? Hayır. Elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor ne hikmetse.”

“Evet olaydan bahsettik. Bu olayların nasıl geliştiğini cinayet anına kadar ve cinayet anı dahil hepsini detaylıca bana aktarılanlar ve benim bildiğim kadarıyla anlatmaya çalıştım. Fikret Mertürk elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor, Muhammed Usta baş tutuklu yargılanıyor. Peki sadece bu iki kişi mi bu olayın bu günlere gelmesinde, kuzenim Reşit Kibar'ın ölmesinde, iki arkadaşımın yaralanmasında, Down sendromlu kızının, küçücük oğlunun bunları yaşamasındaki en büyük neden sadece iki kişi mi? Tabii ki de değil. Bu cinayetin sebebi sadece bu iki kişi değil. O bölgeye turizm alanı adı altında ruhsat vermeye çalışanlar, cebine biraz daha para koyabilmek için o şirkete bu imkanı yaratanlar, gelip bölgede insanın huzurunu kaçıranlar, defalarca dilekçe yazıp o dilekçeyi ve köylüleri görmeyen kişiler, o bir parça köyde yaşayan bir avuç onurlu Karadenizli ve gururlu insanları hiçe sayan insanlar, bu saydıklarımın hepsi bu suça ortaktır. 18 Nisan cuma günü dava görülecekti fakat duruşmanın görüleceği mahkeme salonunun fiziki yetersizliğinden dolayı, çok küçük bir salonda ilk duruşma görülecekti. Reşit Kibar'ın avukatları itiraz ediyorlar bu duruma. Daha büyük bir salonda yapılması için. Bu itiraz üzerine duruşma heyeti salonun fiziki kurallara uygun olmaması nedeniyle dava 30 Mayıs cuma gününe ertelendi. Duruşma ertelendi fakat öncesinde kuzenimin, ailesinin, çevresinin ve arkadaşlarının benimle paylaştığı bir metin var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum.”

“30 Mayıs cuma günü görülecek olan davaya da aslında bir çağrıdır. "3 Eylül 2024 tarihinde abimiz, arkadaşımız, komşumuz, dostumuz Reşit Kibar hunharca katledildi. Bu cinayet yalnızca bireysel bir eylem değil, hırs, çıkar ve rant uğruna işlenen saldırıdır. Failler kadar azmettiriciler de bu suça zemin hazırlayanlar da sorumludur. Bizler adaletin tüm yönleriyle işlemesi ve gerçek sorumluların yargı önünde hesap vermesi için mücadele ediyoruz. Bu bağlamda yalnızca tetiği çeken değil aynı zamanda suça ortak olan, azmettiren ve silah temin eden şahısların da yargılanmasını talep ediyoruz. Bu davada azmettirici ve silahı temin eden Fikret Mertürk'ün yargılanması ve tutuklanması adaletin en asgari gereğidir. Sessiz kalınan her gün suça ortak olmaktır. Tüm doğa savunucularını, yaşam hakkı mücadelesi veren yurttaşları ve hukuk, adalet arayışında olan herkesi Reşit Kibar davasına katılmaya ve dayanışmaya davet ediyoruz." Peki bu olaylar ilk defa mı yaşanıyor? Hayır. Cerattepe'de maden alanlarına karşı çıkan Artvinlilerin zamanında karşılaştığı engeller, müdahaleler, doğamızı, ormanımızı, suyumuzu, yaşam alanımızı yok etmek için yapılan HES'ler, maden ocakları, taş ocakları maalesef ki Karadeniz Bölgesi bu tarz olayları sürekli yaşıyor ve zannedersem yaşamaya da devam edecek. Ama ben gazeteci kimliğimi bir köşeye bırakarak bir vatandaş olarak, o bölgenin çocuğu olarak bunların artık yaşanmamasını, doğamızı, suyumuzu, ormanımızı, toprağımızı kirletmeyin. İnsanların yaşam hakkını elinden almayın. Bırakın da insanlar doğasıyla, ormanıyla iç içe yaşasın, huzurlu yaşasın. Doğu Karadeniz insanı cesurdur, merttir. Bu davadan asla vazgeçmezler. Doğasına, toprağına, suyuna sahip çıkmak için yaşam alanlarına müdahale edenlerle mücadele etmeye sonuna kadar devam eder.”