HİLAL KAPLAN 15 Temmuz Kudüs İttifakı’nın nesi olur
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Başkan Erdoğan, o zamanlar henüz Refah Partisi İstanbul İl Başkanı ve Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesiydi.
PKK ortaya çıkalı 6 sene olmuştu. Erdoğan, diğer partilerden farklı olarak içeriden bir analiz istedi ve Mehmet Metiner'in kaleme aldığı "Kürt Raporu" böylelikle ortaya çıktı. Erdoğan, siyasete atıldığı ilk dönemden itibaren bu sorunun ülkemizin ayaklarına ne kadar büyük bir pranga olduğunun farkındaydı ve çözmeye kararlıydı.
Başkan Erdoğan, o zamanlar henüz Başbakandı. Üstelik hem kişisel tarihinde hem de ülkemiz tarihinde bir başbakanın aldığı en yüksek oyla seçilmişti. Siyaseten en rahat dönemiydi. Sadece popülist politikalarla süreci yürütebilir, iktidarını tahkim edebilirdi.
Kolay ve oportünist olanı seçmedi. Zaten ne zaman seçti ki?.. Zor ama milletinin hayrına olana talip oldu. Ancak henüz ne FETÖ tam olarak bitirilmişti ne de vesayet güçleri... Nitekim daha geçen sene PKK ile yapılan arka plan görüşmeleri bahane edilerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve yardımcıları tutuklanmaya çalışılmıştı. MİT'e darbe girişimi, Erdoğan'ı durdurmak bir yana çözüm için daha da bilemişti. Çözüm süreci bu şartlarda başladı. Dışarda Amerika Birleşik Devletleri, Esed yönetimindeki Suriye, Avrupa Birliği yerleşik bürokrasisi, içerdeyse FETÖ'cüler, liberal ve sosyalistlerin büyük kısmı, Suriye iştahını kabartan PKK yöneticilerinin bir kısmı karşı kamptaydı.
O dönem en zorlu bölge olan İç Anadolu'da âkil insanların parçası olarak hizmet etmiş birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki halkın büyük kısmı temkinli de olsa süreci destekliyordu. En çok da Erdoğan'a güveniyorlardı. Adını doğru koymak zorundayız: ABD'nin Suriye'de PKK'ya devlet vaadiyle sabote ettiği süreç en çok bu sebepten akamete uğradı. Gezi kalkışmasının arkasında olan güç de , Gezi'yi sabote eden FETÖ'cü "güvenlik güçleri" de bu uluslararası zeminden ayrı değerlendirilemez.
Gezi ile eşzamanlı olarak Mısır'da da sokak hareketlendirilmiş, Mursi iktidarı yıkılmıştı. Bugün tam da tarihi günlerden geçerken CHP lideri Özel'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı yaptığı Mursi göndermeli açıklama da bu bağlama işaret eden küstah bir çıkıştı.
Ne Gezi ne de çözüm sürecinin akamete uğraması yine Erdoğan'ı yıldırmadı; bilakis daha da bilendi. Ve tam dört ay sonra FETÖ'ye savaş ilanı anlamına gelen dershanelerin kapatılması süreci başladı. FETÖ ise iki ay sonra 17-25 Aralık yargı darbesi girişimiyle ihanetin fitilini ateşledi.
Millet Erdoğan'ı 31 Mart 2014'te yalnız bırakmadığı için FETÖ'ye karşı mücadele edilebildi ve bu melanet örgütün aşağıların aşağısı kalkışması 15 Temmuz'a bu şartlarda geldik. Yine adını doğru koymak zorundayız: O gece millet, devletini kurtardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yazdırdığı Kürt raporunun üzerinden 34 yıl geçti. Erdoğan, bu yeni siyasi paradigmanın adını "Kudüs ittifakı" koyarak istikamet çizdi. İstikamete varmaya ömrümüz vefa eder mi bilmiyorum ama bu istikamet uğruna ölmeyi göze alanların aşkla koşmaya devam edeceğini biliyorum.


