HİLAL KAPLAN Hayvan terli ama Trump emir eri
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yakalama kararı bulunan soykırım suçlusu Netanyahu'nun, Amerikan halkına hitaben 16 Haziran'da yaptığı şu açıklama dikkat çekiciydi:
"Bugün İsrail'e gelen füzeler, yarın ABD'ye ulaşacak. 'Önce Amerika' politikasını anlıyorum; ancak 'Ölü Amerika' politikasını anlamıyorum."
Bu sözleri tehdit niteliğinde okumamak güç olsa da Amerikan basını elbette mevzunun üzerinde çok durmadı. Nitekim ABD ordusuna ait tanker uçakları, art arda havalanarak İsrail'e destek vermek üzere bölgeye yöneldi. Donald Trump, uzun süredir şov yapmak için beklediği G7 Zirvesi'nden erken ayrıldı. Sosyal medyada ise İranlılara "Derhal Tarhan'ı boşaltın" çağrısında bulundu. Trump'ın Beyaz Saray'da güvenlik ekibiyle toplantı yapacağı ve ABD'nin İsrail'in İran'a yönelik saldırılarına resmen destek vereceği iddiaları gündeme geldi.
Trump'ın bu kadar kısa sürede İsrail'in yanında saf tutması, en büyük destekçilerinden biri olan ve dijital yayıncılığın Amerika'daki en etkili ismi Tucker Carlson'ın da dikkatinden kaçmadı. Trump'ın doğrudan ekibinde yer almasa da, en yakın danışmanlarından biri olarak gösterilen Steve Bannon ile yaptığı programda Carlson, "İran'a yönelik bir Amerikan müdahalesine karşı olduğunu, bunun 'Amerika'yı öncelemek' anlayışıyla örtüşmeyeceğini" dile getirdi. Trump ise Carlson'a tepki göstererek, İran'ın nükleer silaha sahip olmasının engellenmesinin "Önce Amerika" anlayışıyla çelişmediğini savundu.
Tepki gösterdiği tek isim Carlson değildi. Trump'ın CIA, FBI, NSA dâhil olmak üzere 16 istihbarat teşkilatından sorumlu hale getirdiği Tulsi Gabbard'ın, "İran'ın nükleer silah istediğine dair elimizde bir veri yok" açıklamasına da "Ne dediği umurumda değil" diyerek karşı çıktı. Yani bütün istihbarat kurumlarını da önemsememiş oldu.
Peki ne oluyor da başkan seçilmeden önce "Bana ne dünyadan, ben ABD dışındakilerle ilgilenmiyorum" diyen Donald Trump bile kısa sürede neredeyse İsrail'in emir eri hâline geliyor? Cevabın bir kısmı, ABD siyasetinin en etkili lobi kuruluşu olan Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi'ne (AIPAC) bakılarak verilebilir. Amerika'daki İsrail yanlısı lobi kuruluşlarının çatı örgütü olan AIPAC, ABD'de siyasete giren herkesi destekleyip İsrail'in yanında konumlandırmayı temel hedeflerinden biri olarak görüyor.
Bu amacını açıkça ilan eden AIPAC, 2024'teki ABD seçimlerinin ardından desteklediği adayların yüzde 98'inin seçimi kazandığını ve bu doğrultuda Demokrat ya da Cumhuriyetçi ayrımı gözetmeksizin siyasetçilere toplam 53 milyon dolar bağış yaptığını duyurdu. Bu açıklamalar, "ABD'de başkanlar değişse de siyasetin asıl sahibi biziz" anlamına geliyordu.
Başkan seçilmeden önce tam tersi bir imaj çizen Donald Trump da zamanla AIPAC'ın bu söylemlerini doğrular bir noktaya geldi.
Görünürde bağımsız gibi duran ABD siyaseti, perde arkasında hangi çıkar ilişkileriyle yönetildiğini her kriz anında yeniden ve yeniden ele veriyor.


