İBB ye 19 Mart operasyonları 100. gününde! Ekonomide ağır hasar süreci sürüyor Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Operasyonun hemen ardından başlayan döviz müdahaleleri, artan borçlanma maliyetleri, sertleşen para politikası ve yatırımcı kaçışı, Türkiye ekonomisinin son üç ayında belirleyici oldu. Merkez Bankası rezervlerinde yaşanan 60 milyar dolara yakın erime, yatırım ortamındaki bozulma ve yargı sürecindeki belirsizlikle birleşince, ekonomideki kırılganlıklar daha da derinleşti.
MERKEZ BANKASI REZERVLERİ EKSİYE DÜŞTÜ19 Mart’ın hemen ardından döviz kurundaki yükselişi frenlemek için piyasaya sert müdahaleler yapan Merkez Bankası, yalnızca ilk üç günde 15 milyar dolarlık rezerv satışına gitti. Nisan ve Mayıs aylarında da devam eden satışlarla birlikte rezervlerdeki toplam kayıp 59,8 milyar dolara ulaştı.
Bu süreçte ihracatçılara ait dövizin %35’ine el konulması ve döviz hesaplarına yönelik yeni munzam karşılık kararları gibi önlemlerle erimenin önü kesilmeye çalışılsa da, Mayıs sonu itibarıyla net rezervler yeniden eksiye döndü.
Operasyonların etkisi yalnızca rezervlerle sınırlı kalmadı. Yurt içi yerleşikler, iki ayda toplam 14,7 milyar dolarlık yatırımını yurtdışına taşıdı. Yabancı yatırımcıların çıkışı ise daha dramatikti: Nisan ayında 10,9 milyar dolarlık portföy çıkışıyla son 34 yılın en büyük yabancı sermaye çıkışı yaşandı.
Sermaye kaçışıyla birlikte risk primi (CDS) 250'lerden 380 seviyelerine kadar fırladı. Hazinenin borçlanma maliyetleri rekor düzeylere çıkarken, Mayıs ayında 5 yıl vadeli 2 milyar dolarlık dolar cinsi borçlanmada %7,4 faiz oranı ile rekor kırıldı.
FAİZ POLİTİKASINDA SERT U DÖNÜŞÜAralık 2024’te başlayan faiz indirimi süreci operasyonların ardından son buldu. 20 Mart’taki olağanüstü PPK toplantısıyla birlikte politika faizi %42,5’ten %46’ya çıkarıldı, gecelik faiz ise %49 seviyesinde sabitlendi. Bu hamlelerle fiili faiz oranı yeniden %49’a dayandı. Aynı süreçte TL mevduat faizleri %55’e, kredi faizleri %70'e kadar yükseldi.
Artan faizler, özel sektörün finansmana erişimini zorlaştırırken, kapanan şirket sayısında rekor düzeye ulaşıldı. TOBB verilerine göre, yılın ilk beş ayında kapanan şirket sayısı %39,5 arttı, iflas ve konkordatolarda ise %100’ü aşan artış kaydedildi.
Merkez Bankası’nın milyarlarca dolarlık müdahalelerine rağmen, döviz kuru yükselişini sürdürüyor. 19 Mart öncesinde 36 TL olan dolar kuru, bugün itibarıyla 39,88 TL’ye yükseldi. Euro 44 TL’yi, sterlin ise 54 TL’yi aştı. TL’nin değer kaybı, yatırımcı nezdinde güven kaybının bir diğer yansıması olarak değerlendiriliyor.
İŞ DÜNYASINDA GÜVEN KAYBI VARSoruşturmalar kapsamında İmamoğlu ailesinin şirketleriyle birlikte 20’den fazla iş insanı ve şirketin banka hesaplarına, mal varlıklarına ve yönetimlerine el konuldu. TMSF kayyumları bazı şirketlerin başına getirilirken, bazı iş insanları etkin pişmanlık itirafları yaparak ifadelerini değiştirdi.
Tüm bu gelişmeler, özel sektörde kayıt dışı tedirginliği ve siyasi bağlantılı iş takibi korkusunu artırdı. TÜİK ve Merkez Bankası anketlerinde, reel sektör, imalat ve inşaat güven endekslerinde keskin düşüşler yaşandı. Tüketici beklentileri de benzer şekilde negatif seyretti.
EKONOMİK YIKIM SİNYALLERİİhracatçı birliklerinden sektör odalarına, iktidara yakın medya kuruluşlarından bağımsız iktisatçılara kadar pek çok alanda "19 Mart sonrası kriz" eleştirileri daha yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Artan belirsizlik, üretim ve yatırım iştahını zayıflatırken, istihdamda ve kapasite kullanımında düşüş yaşandı.
Merkez Bankası’nın Piyasa Katılımcıları Anketi’nde enflasyon beklentisi hala %53 seviyelerinde kalırken, yatırımcılar orta vadede ekonomik toparlanmadan çok siyasi netlik ve yargı güvenliğine odaklanıyor.
SORUŞTURMA SÜRERKEN BEDEL KATLANIYORHenüz iddianamesi bile hazırlanmamış bir soruşturmanın 100 gün gibi kısa sürede ekonomi üzerindeki etkisi, rezerv kaybından sermaye çıkışına, yatırımcı güvensizliğinden faiz şoklarına kadar geniş bir alana yayılmış durumda. İş dünyası ve ekonomi çevreleri, yargının siyasallaştığı algısının derinleşmesinin, ekonomik reform programlarını zayıflattığını, Türkiye'nin dış yatırımcı nezdinde riskli ülke algısını pekiştirdiğini savunuyor.


