İktidarın Gölgesindeki Sendika Ağacı Yeşermez!
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Sivil Toplumun Demokratik İşlevi
“Sivil toplum” kavramı, devletin dışında fakat toplumun içinde yer alan özerk örgütlenmeleri anlatır. Yurttaşların bir araya gelerek oluşturduğu bu yapılar, gerektiğinde devleti eleştiren, denetleyen, yönlendiren ve sınırlayan bir işleve sahiptir. Demokrasinin gücü, sivil toplumun ne kadar güçlü olduğuyla doğrudan ilgilidir. Demokrasisi güçlü toplumlarda STK’lar gücünü devletten değil halktan alır. Gücünü halktan değil devletten alan STK’lar itibarsızlaşır. Eğer sivil toplum örgütleri işlevsizleşirse, devlet sorgulanmaz ve kararlar dar bir iktidar çevresinde alınır. Toplumun her alanına yansısa da eğitim gibi toplumsal hayatın merkezinde duran bir alanda bu durum daha da yıkıcı sonuçlar doğurur.
Sendikalar Üyelerini Sadece Sayı Olarak mı Görüyor?
Öğretmenler, eğitim sendikalarına ekonomik ve özlük haklarını korumak için mesleğin saygınlığını yükseltmek, eğitim politikalarının şekillenmesine katkı koymak için de üye olurlar. Bu asli görevlerini yapabilmeleri ise ancak iktidara tabii olmayıp onların legal hakları için mücadele ile olur. Bu nedenle eğitim sendikalarının asli görevi, iktidarların arka bahçesi olmak değil; öğretmenin sesini yükseltmek, öğrencinin geleceğini savunmak ve kamu yararı için bilimsel bir eğitim anlayışını desteklemektir. Sendikalar, öğretmenlerin sadece maaş ve özlük haklarını değil; aynı zamanda özgür, çağdaş, üretken bir eğitim sistemini de savunmalıdır. Ancak Türkiye’de mevcut durum şöyle: Sendikalar üye sayısını artırıp üye aidatlarıyla kasayı doldurduktan sonra sendika üyelerini unutuyorlar.
Ayrıcalıklı Sendikalıların Hızlı Yükselişi
Sendikalı olmak, emeğin ve mesleğin haklarını korumaktır; hakkın olmayanı sendikal güçle gasp etmek değildir. Ancak ne yazık ki bugün tablo çok farklıdır. Ülkemizde neredeyse tüm sendikalar bir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmüş durumdadır. Sendika başkanları, öğretmenin hakkını savunmak yerine yandaş partilerde görev almak, koltuk kapmak ve kişisel kariyerlerini büyütmek için çaba göstermektedir. Oysa sendikaların meşruiyeti, üyelerinin haklı taleplerini savunmalarından gelir. Siyasi iktidarlara yamanmış, koltuk hesabı yapan bir sendika ne öğretmeni koruyabilir ne de eğitime katkı sunabilir. Böyle olunca sendikalar hak arama zemininden çıkar, siyasetin çıkar oyunlarının bir parçası hâline gelir.
Ortak Akıl ve Katılım Zorunluluğu
Milli Eğitim Bakanlığının tek başına aldığı, sık sık değiştirilen kararlar eğitimi istikrarsızlaştırmaktadır. Bu yüzden eğitim kararları, yalnızca siyasi otoritelerin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Üniversiteler, meslek örgütlerinin yanında en çok da eğitim sendikalarının tamamı sürecin aktif paydaşı olmalıdır. Ortak akıl olmadan alınan kararlar günü kurtarır, fakat geleceği heba eder. Eğitimde sürdürülebilirlik, geniş bir toplumsal mutabakatla mümkündür.
Bilimsel Temelli Politikalar
Sivil toplum örgütleri eğitim alanında daha fazla bilimsel toplantı düzenlemeli, raporlar yayınlamalı, hukuk yollarını kullanmalı ve kamuoyu oluşturmalıdır. Bu sayede alınacak kararlar daha geniş bir görüş birliğine dayanır ve sık sık değişmez. Çünkü eğitim, deneme tahtası değildir; bir neslin geleceği üzerinde yapılan her oynama, toplumun bütün dokusunu etkiler.
İktidarın Gölgesindeki Sendika Ağacı Yeşermez
Eğitim sendikaları ve diğer sivil toplum örgütleri, siyasi iktidarların gölgesinde kaldıkça işlevlerini yitirirler. Oysa onların gerçek gücü, bağımsızlıklarında ve toplumsal meşruiyetlerinde yatar. Eğitim politikalarının belirlenmesinde iktidarın hoşuna gidecek tavırlar değil; toplumun çıkarlarını önceleyen cesur çıkışlar önemlidir. Türkiye hepimizin, eğitim hepimizin ortak meselesidir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

