İleri karakoldan arka bahçeye Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Bir an için, bahçeli bir evde oturuyorsanız, bahçenizin kimselere görünmeyen bölümlerini nasıl kullandığınızı veya kullanmadığınız bir balkonunuz varsa oraya neler koyduğunuzu düşünün. Buralara pek de değer vermez veya önemsemezsiniz. Atılmasına kıyılmayan şeyler, bir zaman gelir de lazım olur diye saklanan eşyalar, hatta çerçöp bile buralarda bulunabilir. Benzer bir biçimde, Batı’nın savunması için ileri karakol olmak, tıpkı sağlam bir karakol binası gibi belirli bir sağlamlık, stratejik konum ve içindekilerin belirli yeteneklere sahip olmasını gerektirir. Arka bahçe olduğunuzdaysa tüm bunların hiçbirine gerek yoktur. Belki de Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra da Türkiye’nin durumu buna benziyordur. İlerleyen yaşımla ve bugüne kadar gördüklerimle birlikte neden bu kanıya vardığımı size anlatayım.
ABD’deki katı kuvvetler ayrılığına dayanan başkanlık sistemiyle paralellikler kurularak halkımıza sunulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, aslında kimi Latin Amerika ülkelerindeki hükümet sistemlerine benzediğini ve kuvvetler ayrılığını ne kadar sağladığının şüpheli olduğunu tüm anayasacılar bilir. Böyle bir hükümet sistemiyle Türkiye’nin bir biçimde Latin Amerika ülkelerine benzeyeceği çıkarımında bulunmak zor değildir. Bu Anayasa değişikliğiyle birlikte hep söylenilen Yeni Türkiye’ye geçildiği çok rahatlıkla fark edilebilir. Bu tarihten sonra izlenen ekonomi politikaları da kimi Latin Amerika ülkelerine benzer. Sermaye transferini hedef alan, sıkı para politikasını tercih etmeyen, toplumun çok küçük bir bölümünü zenginleştiren, yapısal reformların, kalkınmasının göstermelik bile olsa söylemlerde yer etmediği bir politika benimsenmiştir . Tüm bunlara Türkiye’nin Batı’ya akın eden göçmenler için bir birikme noktası oluşu da eklenebilir. Avrupa ve ABD ise Yunanistan’ı Batı’nın sınırı olarak benimsemiş gözükmektedir. Frontex, Yunanistan’da kurulan askeri üsler buna delalet etmektedir. Öte taraftan enflasyonla her alandaki kalite düşümü, kara parayla yozlaşma her alanda at başı gitmekle birbirini beslemektedir. Adını yeni yeni duyduğumuz çeteler çıkmakta, mafya hesaplaşmaları sokaklara taşmakta, çocuk suçluluğu artık cinayetleri içeren bir hal almaktadır. Neredeyse her ay faillerinin ve mağdurlarının artık çocuklar olduğu iç burkan ve bulandıran başka bir haber duymaktayız. Türkiye’nin Balkan rotasındaki bir geçiş güzergahı olmaktan çıkıp bir merkeze dönüştüğü dahi dillendirilmekte.
Arka bahçelerde, başkalarının görmesini istemeyeceğiniz, evinizi kirleteceğini düşündüğünüz ama yine de onlarsız da yapamayacağınız şeyleri tutarsınız. Öyle gözüküyor ki Batı’da Türkiye’yi, bir göçmen kampı, ucuz işgücü sağlayacak bir insan kaynakları havuzu, hatta çöp ticaretiyle atıklarını bırakabileceği bir yer, kendi sınırları içinde yapılmasını istemediği ama yararlanacağı kimi faaliyetler için bir üs yapmak istemektedir. Arka bahçeler hep bunlar için vardır. İçindeki eşyalar kirli ve bakımsızdır. Onlara özenilmez. Kimileri unutulur. Evinizde tutmak isteyeceğiniz eşyalarda aradığınız ölçütleri onlarda aramazsınız. Atatürk ise bizlere ütopik bir hedef bile olsa, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı işaret etmişti. Hedefleriniz kadar büyüksünüzdür. Ne kendisinden sonra bir veliaht bıraktı ne de mirasçılarına büyük bir servet. Korkarım ki Türkiye, büyük şehirlerimizin yaşadığı kaderi yaşayacak.


