İlerleyelim beyler! Kirlenmeyen kalmasın
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Proje kimin aklının eseridir, bilemem. Ama İBB kumpasında iki ayı geride bırakmışken dönüp bakıyorum da çamura bulamadıkları.. Ya da bulamaya çalışmadıkları kimse kalmamış.. Sadece gözaltına alınanları, hapse atılanları kastetmiyorum. Saray çevresindekilerden de, hatta daha çok onlardan söz ediyorum.
Zira teker teker cepheye sürülüyorlar. Kirden onlar da paylarına düşeni alsınlar diye.. Öyle ya onca yıl kardan pay alıp da kirden uzak durabilirler mi!
Liste uzun gerçi ama birkaç isim toparlayıcı olacaktır: Sabah, Yeni Şafak, Türkiye, Akşam..
Ve malum köşeciler.
Her gün yeni bir “iddia” ile ortaya çıktılar. Daha gün bitmeden yalanlar ortaya çıktı. Yılmadılar elbette! “ÖZEL HABERLER” ile yola devam ettiler.
Sonuncusu, bağımsız medyaya yönelik Akşam Gazetesi’nin iddiası oldu.
“İMAMOĞLU MEDYASI A.Ş.” başlığıyla tuhaf bir iddiaydı bu.
Kısaca “Reis’in sevmedikleri” diye kategorize edebileceğimiz gazeteciler, şu sıralar yurtdışında olduğunu öğrendiğimiz reklamcı Emrah Bağdatlı ile defalarca görüşmüşlerdi.
“Eeee ne var bunda” demeyeceksiniz herhalde. Demeyin!
Zira neler olmuş neler..
Çıkar amaçlı İmamoğlu suç örgütü, gazetecileri maaşa bağlamış. Paralar da Emrah Bağdatlı ile elden veriliyormuş.
Delil mi?
Hem Birinci Kumpas hem de Gezi davasında ne kadar kullanışlı olduğunu kanıtladıkları telefon kayıtları. Hangi baz istasyonundan kimlerin sinyalleri kesişiyor.. Bakarsın, olayı şıp diye çözersin.
Gerçi Osman Kavala’nın sinyalinin Henri Barkey’in sinyaliyle kesişmesinin, birinin ofisinin diğerinin de otelinin aynı bölgede olmasından kaynaklandığı anlaşılmıştı da.. Ne fayda!
Duyan olmamıştı.
Şimdi de Akşam Gazetesi baz kayıtlarından ibaret “delilleri” sıralayıp AHTAPOTU yakalayıvermişti.
O kişisel verileri kimden, nasıl almışlardı peki?
Kimse yanıtlamadı. Ne de olsa herkes yanıtı biliyordu!
Devam edelim: Diyelim ki o veriler doğru.. Bu ne anlama geliyordu?
*. *. *
Mesela, Barış Pehlivan dün madde madde iddiaları yanıtladı. Emrah Bağdatlı ile buluştuğu veya telefonda görüştüğü iddia edilen tarihlerde neler yaptığının izini sürmüştü.
Anadolu yakasındaki bir AVM’den söz edildiği tarihte, o binanın yanındaki sürücü kursundaydı.
Pendik’te Bağdatlı ile buluştukları iddia edilen günde de Sabiha Gökçen havaalanından kızıyla buluşmak üzere yurtdışına uçmuştu.
Ve daha neler neler!!
*. *. *
Eklemeden olmaz: İtham edilen gazetecilerin tamamı Emrah Bağdatlı’yı tanımadıklarını beyan etti. Bakalım, hakkında dava açtıkları Akşam Gazetesi ilgilileri mahkemede aksini kanıtlayabilecek mi? Bu iftiranın kaynağını açıklayabilecek mi?

Akşam demişken.. Sahibi kimdir bilir misiniz?
Zeki Yeşildağ.
Hani şu Erdoğan’ı korumak için suç icat edip aynı cezaevinde yatan Hasan Yeşildağ’ın kardeşi. Erdoğan’ın hayatını anlatan kitaba bakarsanız (Hüseyin Besli ve Ömer Özbay: “Recep Tayyip Erdoğan, Bir Liderin Doğuşu”) mesele o kadar iyi organize edilmişti ki, Hasan Yeşildağ buzdolabından mangalına her hazırlığı tamamlamış ve Erdoğan’ı kapıda karşılamıştı.
Cezaevi günlerine kadar isimleri -Mehmet Ali Ağca’ya kadar uzanan- bir dizi kriminal dosyada geçen Yeşildağ kardeşler, sonrasında Reis ile beraber yürüdüler.. Yağan yağmurda beraber ıslandılar.. Sonuçta gazete, tv, radyo sahibi olarak zirveye çıktılar. Şimdi de anlaşılan İmamoğlu’nu yok etme operasyonunda cepheye sürüldüler.
Aslında haklarında roman yazılacak kadar geniş ve ilginç gelişmeler var ama bu yazıya sığmaz. Merak ediyorsanız, “PEKER YEŞİLDAĞ İDDİALARI” yazıp, Sedat Peker’in onlara dair 80’e yakın tweetini okuyun.
*. *. *
Kumpasın topoğrafyası artık çok net: herkesi ve her şeyi öyle kirletin ki gerçek seçilemesin.
Bu hedefte ilerledikçe komik hale düşüyorlar, farkında değiller.
Daha birinci ve ikinci dalganın gereğini yerine getiremeyip dalga konusu olmuşken.. Mesela CHP kurultayında rüşvet olarak dağıtıldığı söylenen telefonların o tarihte Türkiye’de olmadığı anlaşılınca kahkahayla güldürmüşken..
Sıra kim bilir nasıl icatlarla ÜÇÜNCÜ DALGADA..
Dalgalar birer birer aşılacak elbette.
Yeter ki gerçek bilinsin ve unutulmasın.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu da işte bunun için bugün okuyup arşivimize ekleyeceğimiz bir paylaşım yaptı.
İddiaları / karalamaları birer birer yanıtladı:
“560 milyar yolsuzluk var dediler, İBB’nin 6 yıllık bütçesinin bile o kadar olmadığı açığa çıktı.
Terör bağlantısı var dediler, fos çıktı.
Evlerde para var dediler, çocukların kumbaraları çıktı.
Bedavaya villa aldı dediler, kapora çıktı.
Belediyeden vinçle kasa çıkardılar dediler, yalan çıktı.
Cenaze aracıyla rüşvet parasını yurt dışına kaçırdılar dediler, araçların yurt dışına çıkamadığı açığa çıktı.
Lüks villa dediler, konut çıktı.
Çöp kamyonu ile para taşıdılar dediler, iddianın kendisi çöp çıktı.
Parkelerin altına para koydular dediler, hayal ürünü çıktı.
1200 telefon dağıttılar dediler, yalan çıktı.
Kiptaş’tan daire dağıttılar dediler, yine yalan çıktı.
Lüks araçlar garajda dediler, arabalar başkasının çıktı.
Şirkete ihale yağdırıldı dediler, hiç ihale almadığı açığa çıktı.
Sağlam delil var dediler, hayal mahsulü tanıklar çıktı.
Ciddi belgeler var dediler “..duymuştum” “sanırım” çıktı.
MASAK raporu var dediler, 5 günde uyduruk rapor hazırlattıkları açığa çıktı.
Ciddi rapor var dediler, raporu imzalayacak uzman bulamadıkları ortaya çıktı.
Büyük yağma var dediler, kendi dönemlerindeki işler çıktı.
Aynı kurumda çalışan kişilere neden birbirinizle görüşüyorsunuz dediler, güzel bir komedi çıktı.
Veriler çalınıyor dediler, kuyruklu yalan çıktı.
İBB Berkay Gezgin’e para yolladı dediler, yalan çıktı.
Hepsi zenginleşti dediler, mal varlıklarında artış olmadığı ortaya çıktı.
Valizlerde para taşınıyor dediler, sinyal kesiciler çıktı.
Şikayet edenler CHP’li dediler, hepsi kendi adamları çıktı.
Müdür bizi tehdit etti dediler, tam tersi çıktı.
Kamuyu zarara uğrattılar dediler, yine tam tersi çıktı.
Şikayetçiler suç makinesi çıktı.
Şahitler husumetli, kamudan rantları kesilen yağmacı çıktı.
Gizli gizli niye görüştünüz dedikleri insanların orada olmadığı açığa çıktı.
Birilerinden rüşvet istediler dediler, kendi dönemlerindeki işler çıktı.
Naylon fatura işi yapıyorlar dediler, kendi adamları çıktı.
Dosyada gizlilik var deyip her şeyi kendileri sızdırdılar, boy boy haberler çıktı.
Bunlar dış destekli dediler, darbe öncesi kendilerini dışarıdan icazet aldığı açığa çıktı.
Hasılı kelam; örgüt dediler örgüt çıkmadı, suç dediler suç çıkmadı.
Son birkaç günde yaşananlara bakınca şimdi de tutkuluları, şantaj ve tehditle yalancı şahitliğe zorladıkları ayyuka çıkıyor.
“Daha neler neler var, turpun büyüğü, dananın kuyruğu, ahtapotun kolları var” diye konuşanların, şimdi ellerinde kala kala sadece tehditle ve şantajla aldıkları tutuklu beyanları kaldı.
Bu millet sizin uyduruk dosyanıza nasıl kanmadıysa, tutuklayıp hiç utanmadan çoluğu çocuğuyla, malı mülküyle tehdit ettiklerinizin zorla alınmış beyanlarına da kanmaz.”


