İletişim ve Diksiyon Eğitmeni Gülşen Eser Seni seviyorum demek neden bu kadar zor?
Sabah sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
"Sevgi, ifade edilmediğinde yarım kalır."
Geçtiğimiz günlerde metroda çekilmiş, birkaç saniyelik bir video izledim. Babasının kucağında oturan küçük bir kız çocuğu, babasına sarılıyor. Adam, kızının saçlarını koklayarak alnından öpüyor. O kadar sade ama o kadar derin bir andı ki… Binlerce kişi izledi, paylaştı, altına yorum yaptı. Ama yorumlar videodan bile daha çok içimi burktu:
"Babam bana hiç sarılmadı."
"Annem bir kez bile 'Seni seviyorum.' demedi."
"İzlerken ağladım. Hiç böyle bir şey yaşamadım..."
Sahi, neden sevgimizi bu kadar zor gösteriyoruz biz?
Neden sevdiğimizi dile getirmek bir yük, bir mahcubiyet, neredeyse bir ayıp gibi hissediliyor?

Biz Sessizlikle Büyütülen Bir Nesiliz
Çünkü bizim kuşak suskunlukla büyüdü.
Kız çocuklarına "Fazla duygusal olma!" denildi.
Erkek çocuklarına "Ağlama, güçlü ol!" öğretildi.
Sevgi bir ihtiyaç değil, bir zayıflık gibi gösterildi.
Oysa gerçek şu ki: İçimizde büyüyen boşluk, eksik kalan sarılmaların, söylenmeyen "Seni seviyorum" ların sessiz çığlığıydı.
Carl Gustav Jung'un "gölge" kavramı burada devreye giriyor. Jung'a göre insanın gölgesi, bastırdığı ve sahiplenmekten korktuğu duygularla doludur. Sevgi de eğer ifade edilmezse, gölgeye hapsolur. Bastırılan sevgi bir süre sonra öfkeye, uzaklığa, duygusal yalnızlığa dönüşür.

Bir Çiçek, Bin Cümle Yerine Geçer
Sosyal medyada milyonların kalbine dokunan bir video daha paylaşıldı. 2025 YKS'ye giren 18 yaşındaki Çimen GÜLEN, sınav sonrasında babası Mehmet Emin GÜLEN tarafından kalbimizi ısıtan bir sahneyle karşılandı. Üniversite sınavından çıkan genç bir kız… Kapının önünde onu bekleyen babası, üstü başı toprak içinde, güneşten kavrulmuş teniyle elinde bir demet çiçek tutuyor. Bir çobandı. O çiçeği kızına uzatırken gözleri parlıyordu:
"İnşallah iyi geçmiştir kızım. Seninle gurur duyuyorum."
Ne büyük sevgi vardı o anın içinde.
Ne gösterişliydi, ne de süslü cümleler vardı. Ama içtendi. Gerçekti. Kalpten geliyordu.
Bu sahne, sevginin sadece sözlerle değil, eylemle de nasıl kalplerimize dokunduğunu bize yeniden hatırlattı.

Geç Kalınmış Sevgiler
Sonra başka bir video...
2025'in başlarında, bir düğünde 70 yaşındaki bir adam mikrofonu eline alıyor:
"Eşimi çok sevdim. Ama bir kez bile söyleyemedim. Çünkü erkek adam sevdiğini belli etmezdi. Şimdi buradan söylüyorum: Ben seni hep sevdim."
Kadın çoktan vefat etmişti.
O sevgi vardı, ama dile gelmemişti.
Bir ömür sustu, bir törende yankılandı.
Ve biz o videoyu izlerken içimizden şöyle geçirdik:
"Keşke zamanında söyleseydi…"
Sevgiyi Saklamayın, Yaşatın !
Bu topraklarda sevgi çoktur aslında. Ama içine kapanıktır. Kendisini göstermez. Utanır.
Halbuki sevgi, dile gelmediğinde tam olmaz.
Söylenmediğinde, gösterilmediğinde eksik kalır hep.
Sevgi, lüks değildir; bir tercih değildir. Gösterildiğinde çoğalan muazzam da iyileştirici bir duygudur.
Ve çoğu zaman hayat, onu göstermemiz için ikinci bir fırsat sunmaz.

Ne Yapmalıyız Peki?
Sarılın. Gerekirse, sebepsizce. Söyleyin. Bazen "Seni seviyorum" demek en büyük cesarettir. Küçük şeyleri küçümsemeyin. Bir kahve yapmak, bir mesaj atmak, sessizce yanında olmak… Hepsi sevgidir.Bugün Söylemeye Var mısın?
Belki şu an yazıyı okurken senin de aklına biri geldi.
Ona hiç söyleyemediklerin...
Belki baban, belki çocuğun, belki kendin...
Bugün, tam da bu yazının sonunda, bir adım at.
Sarıl. Söyle. Hissettir.
Çünkü sevgi, gösterilmediğinde değil; geç kaldığında eksilir.
"Sevgi bir cümleyle başlamaz. Ama bir cümleyle, belki de kurtarılır."
Sevgiyle…


