İlk adımı engelleyen duygu: Başarısızlık korkusu
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Denemeden vazgeçen bir genç… Başlamadan yorulan, hata yapmaktan çekinen... Son yıllarda başarıya ulaşma isteği kadar, başarısız olmaktan kaçınma çabası da artıyor. Üstelik bu sadece sınavlar, projeler ya da notlarla sınırlı değil. Akademik performans, sosyal ilişkiler, hatta oyun kurma davranışı bile bu korkudan etkilenebiliyor. Bu durumu anlamak için Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden Nöropsikolog Merve Tuğçe Doğru ile konuştuk.
Hata yapma korkusu tükenmişliğe sürüklüyorNöropsikolog Merve Tuğçe Doğru’ya göre, başarısızlık korkusu ile mükemmeliyetçilik iç içe geçiyor.
“Başarısızlık aslında biraz da mükemmeliyetçilikle bağlantılı. Çünkü birey başarıyı, mükemmellik ölçüsünde değerlendiriyor. Hata yapınca kendini başarısız hissediyor, özgüveni düşüyor, sonra yetersiz hissediyor ve sonunda tükeniyor. Bu zincirin temelinde özgüven eksikliği yatıyor. Ne kadar mükemmeliyetçi olursa hata yapma ihtimali de artıyor. Ve her hata, kişiyi yeniden başarısızlık duygusuna itiyor.”
Sosyal medya, cesareti bastırıyorBazı çocuklar bir etkinliğe katılmak yerine yalnız kalmayı seçiyor. Sebep sadece çekingenlik değil. Sosyal medyada “kusursuz” görünme baskısı, deneme cesaretini de törpüleyebiliyor.
“Ben bunu yaparsam rezil olurum duygusu, sosyal medyadaki mükemmel yaşam algısıyla birleşince bireyin cesareti kırılıyor. Kendini yetersiz hissediyor. Bu duygu kişiyi yalnızlaştırıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, insanlar potansiyellerinin altında performans sergileyerek hayata tutunmaya çalışıyor. Yapabileceği şeylere bile sınır koyan birey, zamanla üretkenliğini kaybediyor. Bu da kişinin kendine zarar vermesine ve içe çekilmesine neden oluyor.”
Başarısızlık korkusu nasıl gelişiyor?Başarısızlık korkusu çocuklukta gelişmeye başlıyor. Aile içi tutumlar, sosyal beklentiler, okul başarısı ve çevresel baskılar bu süreci şekillendirebiliyor. Bazen sadece tek bir eleştiri, çocuğun zihninde kalıcı bir sınır haline geliyor. Özgüven eksikliği büyüdükçe, çocuk denemekten vazgeçmeye başlıyor. Bazen bu, “zaten ben yapamam” düşüncesine dönüşüyor. Sosyal medya gibi herkesin başarılı, üretken ve mutlu göründüğü bir dünyada hata yapma ihtimali daha da korkutucu hale gelebiliyor. Bu da çocuğun cesaretini gölgeliyor.
“Sosyal medyada kıyas çok hızlı işliyor. Potansiyelini göstermeyen bir birey, hayata bir şeyler katmakta ve üretmekte zorlanıyor. Üretkenliği azalıyor. Başarısızlık duygusu hem sosyal medyanın baskısıyla hem de çevresel faktörlerin etkisiyle bireyin kendine sınır çizmesine neden oluyor. Bu da zamanla yalnızlaşmayı ve içe kapanmayı beraberinde getiriyor. Çocuklara verilen o özgüvenli ‘hata yapsan da tekrar deneyebilirsin’ duygusuyla o çocuk onu açar ve kendini geliştirir.”
Peki ne yapılabilir?Nöropsikolog Doğru, çocuklara başarısız olmanın da gelişim sürecinin bir parçası olduğunu anlatmanın önemli olduğunu söylüyor. Ama bu sürecin yalnızca sözle değil, davranışla desteklenmesi gerektiği de vurguluyor.
“Çocukların en iyi gözlemleyicisi anne babası ya da bakım veren kişilerdir. Bu kişiler çocuğun yaşam sürecindeki durumunu çok iyi sentezleyebilir. Anne ile çocuk olan ilişki ne kadar güçlü olursa, babayla çocuk olan ya da bakım veren çocuk ilişkisi ne kadar güçlü olursa çocuk o kadar özgüveni tam bir şekilde yaşama devam ediyor.”
Doğru, bu süreçte profesyonel destek ihtiyacının da göz ardı edilmemesi gerektiğini sözlerine ekliyor.
“Eğer kendileri başa çıkamıyorlarsa mutlaka yardım almalılar. Çünkü bu durumu yönetemediğimiz zaman diğer bütün durumları da yönetemez hale geliyoruz. Sağlıklı düşünemiyoruz, kendimizi ifade edemiyoruz. O yüzden mutlaka bir psikososyal destek alarak ilerlemek fayda sağlayabilir.”


