İmralı Süreci nde Kürtler Erdoğan hakkında ne düşünüyor? Tanrıkulu açıkladı
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
İmralı Süreci kapsamında terör örgütü PKK’nın kendini feshetmesinin ardından 5 Ağustos’ta TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bugüne kadar 12 oturum gerçekleştirdi. Komisyon, toplumun farklı kesimlerinden temsilcilerin görüş ve taleplerini dinledi.
Komisyon üyesi ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yürütülen süreci, komisyona gelen talepleri ve kamuoyundaki tartışmaları değerlendirdi.
Tanrıkulu, ilk toplantıda İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanı’nın dinlendiğini; sonrasında ise tüm oturumların kamuya açık ve tutanakların Meclis’in web sitesinde yayımlandığını hatırlattı.Tanrıkulu süreci şöyle özetledi:
“Başlangıçta devletten İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanı dinlendi. Sonraki bütün oturumlar kamuya, denetime, basına açık ve Meclis’te oluşturulan web sayfasında da yayınlandı bütün tutanaklar. İnanılmaz bir birikim oluştu. Bu sürecin tasarımı Meclis’te olması çok önemli. Meclis sonuçta Türkiye'de millet iradesinin, halkın iradesinin tecelli ettiği en önemli yer. Demokrasinin nişanesi olan bir yer. Ve en önemli bir yerde, makamda, tören salonunda oluşturulan düzenle dinleniyor. 51 milletvekili var bu düzen içerisinde. Bugüne kadar hiçbir dinlenmemiş, muhatap alınmamış çevreler, olay mağdurları, sürecin mağdurları geliyorlar, kendilerini ifade ediyor”
Komisyonun demokratik işleyişine dikkat çeken Tanrıkulu, geçmişte benzer süreçlerin neden başarısız olduğuna da değindi:
"SADECE GÜVENLİK MESELESİ DEĞİL""Çatışmanın tüm mağdurları kendilerini bu şekilde ifade ettiği bir süreç daha önce Türkiye'de yaşanmadı. Akil insanlar dönemi oldu. Ama bunun gibi değil. Meclis’te milletvekillerinin Meclis Başkanı'nın başkanlığında dinlediği bir oturum olmamıştı. 2012 yılında CHP olarak biz böyle bir süreci o zaman önermiştik Meclis Başkanlığı'na. Cemil Çiçek Meclis Başkanı'ydı. Meclis Başkanı 'Ben de kurarım' demişti ama 'Siyasi partilere ikna edin' demişti. Maalesef Milliyetçi Hareket Partisi'nin o zamanki tutumu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin parlamentoda bu işi çok yürütme konusundaki irade eksikliği böyle bir sürecin o zaman parlamentoda oluşmasına engel olmuştu. Ama şimdi anlıyoruz ki parlamentoda yapılacak sürecin nereye evrileceği konusunda çalışma içerisinde şimdi. Ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ben bizzat kendim tanıklık ediyorum
Dünya örneklerinden çok farklı bir örnek yaşanıyor ve bütün dünya örneklerini de inceleyen akademisyenleri de orada dinledik. Çatışma süreçlerinin tasarımı, başarısı, başarısızlıklar nerede tıkanmış, nerede aşağı ulaşmış. Bundan önce Türkiye'de 13 tane benzer girişim olmuştu. Çatışma çözümü sonlanması, terörün bitmesi noktasında ama hiçbirisi başarıya ulaşamadı. Bunun da başarısızlığa ulaşmaması için elimizden gelen her çabayı gösteriyoruz. Çok farklı fikirler ortaya konuldu. Gerçekten de bu sorunun bütün boyutları konusunda söz ve iddia sahibi olan herkes dinlendi” ifadelerini kullandı.
Komisyona katılan hemen her grubun ortaklaştığı görüşün, Kürt sorununun yalnızca bir güvenlik meselesi olmadığı yönünde olduğunu belirten Tanrıkulu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin Kürt meselesi sadece bir güvenlik meselesi değildir. Gelen her kurumun, muhafazakar camiaya ait AK Parti'ye yakın olduğu düşünülen kurumlar dahil olmak üzere bu mesele sadece bir güvenlik meselesi değildir, güvenlik önemli bir boyutudur, şiddet, terör önemli boyutudur fakat bu meselenin kök meselesini de ele alacak bir biçimde adımların da aynı zamanda atılması lazım. Buna ne kadar negatif barış, pozitif barış deniyor çatışma çözümünde. Negatif barış silahların susması, çatışmanın olmaması, ölümün olmamasıdır. Ama negatif barış tek başına yeterli değildir. Pozitif barış aşamasına gidilmesi lazım. Sonuçta buna uygun demokratik adımlar atılacağı bir ortamın da olması lazım ki güven artsın. Bu sürece karşı olan insanların rızası üretilsin"
Tanrıkulu, toplumun sürece destek verdiğini ancak başarıya dair kuşkular bulunduğunu söyledi. Buna karşı güven artırıcı adımların önemine Tanrıkulu şöyle vurgu yaptı:
KÜRTLERİN DÜŞÜNCESİNİ AKTARDI"Böyle bir süreç olsun mu, komisyon olsun mu, terör sonlansın mı dendiğinde Türkiye'de neredeyse yüzde 80 insanlar evet terör olmasın, böyle bir komisyon olsun diyor.
Peki bu sürecin başarıya ulaşmasını öngörüyor musunuz? Onda güvensizlik yüzde 30'lara kadar düşüyor. Dolayısıyla komisyona güvenin artması açısından da güven arttırıcı önlemlerin atılması gerektiği konusunda da benim izlediğim kadarıyla komisyona gelen her kurum yani her değişik örgütlerden, kurumlardan, meslek örgütlerinden ve değişik görüşlerden temsilciler güven artırıcı önlemlerin de başlangıçtan itibaren çok önemli olduğunu ifade ettiler. Nedir bunlar? Yani işte adalete ilişkin uygulamalar. Mesela bunların başında gelen ki kamuoyu yoklamaları Kürt tarafı bakımdan şu çok önemli mesela yani, 'Tamam kardeşim süreç oluyorsa bir şey varsa Selahattin Demirtaş niye hapiste? Halen kayyumlar niye var?' Bunlar için bir yasal düzenlemeye de gerek yok. Bir işarete bakar. Kayyumlar İçişleri Bakanlığı'nın bir idari işlemine bakar. Nasıl bir yazıyla görevden aldıysa bir yazıyla da kaymakamları, valileri görevden alır. Mesela bu güven artırıcı önlemdir"
Tanrıkulu, AKP'nin sürece yeterince siyasi irade göstermediğini belirtti. Kürtlerde, “Erdoğan'ın çıkarı yoksa bu iş olmaz. Erdoğan’ın çıkarı biterse bu işi bozar” gibi bir düşüncenin olduğunu söyleyen Tanrıkulu, şunları ifade etti:
"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu süreçle ilgili olarak benim gözlemlediğim kadarıyla motivasyon eksikliği var. O motivasyon eksikliği de bu süreçten acaba yani ne kazanacağız? Bir siyasal getirisi olacak mı, olmayacak mı? Veya ne kaybediyoruz? Kazançla kayıp arasındaki denge nedir? Onu ölçüyorlar bence şu anda. O nedenle yani en azından 1 Ekim’de Meclis’in açılmasından önce atılması gereken adımlar konusunda bir işaret de vermediler. Ben Adalet ve Kalkınma Parti'den bu süreçle ilgili olarak mesela şunu duymadım, 'Evet, sorun aynı zamanda bir demokrasi sorunudur, demokratikleşme sorunudur. Mevzuattan kaynaklı sorunlar da var, uygulamadan kaynaklı sorunlar da var. İşte bunlar yapılacaktır'. Bir cümlede duymadım. Veya bu süreçle ilgili olarak gerçekten de adım atılacağı konusunda, çözüleceği konusunda inanç yaratacak bir cümle de kurmadılar. Mesela diyebilir İstanbul'da kent uzlaşması nedeniyle cezaevinde olan siyasilerin tutuklu olmalarının bir anlamı yoktur. Bir tane AK Partili milletvekili söyleseydi bunu"
Komisyonun önümüzdeki hafta hukuk çevrelerini dinleyeceğini belirten Tanrıkulu, Meclis’in bir yasal çerçeve oluşturması gerektiğini vurguladı:
"Yani bir yasa çıkacaksa çerçevesi ne olmalıdır? O konuda hazırlıklar sorulacak. Artık yani şimdi kendisini feshetmiş, sembolik olarak silah bırakmış bir örgüt var. Ya bu iş askıda bırakılmaz ki bu kadar çok uzun süreli bir biçimde. Mutlaka bunun bir yasal çerçevesi olması lazım. O yasal çerçeve sadece silah bırakanlara ilişkin değil. Bir vesileyle silahlı şiddete ile ilgisi olmayıp cezaevinde olanlara ilişkindir aynı zamanda veya şu anda haklarında soruşturma devam edenler içindir. Aynı zamanda bu haksız infaz yasası nedeniyle adil bir infaz yasası içindir. Cezaevlerinde binlerce on binlerce haksız bir biçimde tutulan tutulmaya devam eden insanlar var. Yani onlar için de adil bir infaz yasasının çıkması lazım. Bunlar için Meclis açıldıktan sonra bir mazeretimiz yok. Biz komisyon olarak yasa yapmayacağız ama yasal çerçeveyi önereceğiz. O çerçeve konusunda da siyasi partilerin oluşturduğu mutabakatın dışına parlamentoda çıkılmayacak"
Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı dava ertelendi
DEM Parti ve MHP’nin komisyonun terör örgütü PKK'nın lideri Öcalan’ı dinlemesi yönündeki çağrılarına ilişkin CHP’nin tutumunun sorulması üzerine Tanrıkulu şu yanıtı verdi:
“Komisyonun gündemine gelmedi. Ama komisyonun gündemine gelirse yani o gündemden önce mutlaka CHP'nin MYK'sı, Parti Meclisi, Genel Başkanı yani mutlaka yani bu konuyu değerlendirecek, bir karar verecek. O kararımızı da komisyonda açıklayacağız. Ama komisyonun gündemine henüz gelmeyen bir konu ile ilgili olarak yani benim görüş ortaya koymam çok doğru olmaz bu aşamada.”
-----
Terör örgütü PKK'nın kendini feshederek silah yakma töreninin ardından başlayan süreç kapsamında 5 Ağustos'ta TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bugüne kadar yaptığı 12 toplantıda toplumun farklı kesimlerinin görüş ve önerilerini dinledi.
Komisyon üyesi ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ANKA Haber Ajansı'na komisyonda dinlenen kesimlerin talepleri, bölge halkının süreçten beklentisi ile komisyonun Abdullah Öcalan'ı dinleme tartışmalarını değerlendirdi.
‘Bu sürecin tasarımı Meclis’te olması çok önemli’
5 Ağustos'ta ilk toplantısını yapan komisyonun bugüne dek 12 oturum düzenlediğini söyleyen Tanrıkulu, “Başlangıçta devletten İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanı dinlendi. Sonraki bütün oturumlar kamuya, denetime, basına açık ve Meclis’te oluşturulan web sayfasında da yayınlandı bütün tutanaklar. İnanılmaz bir birikim oluştu. Bu sürecin tasarımı Meclis’te olması çok önemli. Meclis sonuçta Türkiye'de millet iradesinin, halkın iradesinin tecelli ettiği en önemli yer. Demokrasinin nişanesi olan bir yer. Ve en önemli bir yerde, makamda, tören salonunda oluşturulan düzenle dinleniyor. 51 milletvekili var bu düzen içerisinde. Bugüne kadar hiçbir dinlenmemiş, muhatap alınmamış çevreler, olay mağdurları, sürecin mağdurları geliyorlar, kendilerini ifade ediyor” dedi.
‘Tüm mağdurların kendilerini bu şekilde ifade ettiği bir süreç daha önce Türkiye'de yaşanmadı’
Komisyonda dinlenen kesimlerin herhangi bir etki altında kalmadan söyleyebilecekleri her şeyi dile getirdiklerini anlatan Tanrıkulu, şunları kaydetti:
“Çatışmanın tüm mağdurları kendilerini bu şekilde ifade ettiği bir süreç daha önce Türkiye'de yaşanmadı. Akil insanlar dönemi oldu. Ama bunun gibi değil. Meclis’te milletvekillerinin Meclis Başkanı'nın başkanlığında dinlediği bir oturum olmamıştı. 2012 yılında CHP olarak biz böyle bir süreci o zaman önermiştik Meclis Başkanlığı'na. Cemil Çiçek Meclis Başkanı'ydı. Meclis Başkanı 'Ben de kurarım' demişti ama 'Siyasi partilere ikna edin' demişti. Maalesef Milliyetçi Hareket Partisi'nin o zamanki tutumu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin parlamentoda bu işi çok yürütme konusundaki irade eksikliği böyle bir sürecin o zaman parlamentoda oluşmasına engel olmuştu. Ama şimdi anlıyoruz ki parlamentoda yapılacak sürecin nereye evrileceği konusunda çalışma içerisinde şimdi. Ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ben bizzat kendim tanıklık ediyorum.”
‘Çok farklı fikirler ortaya konuldu’
“Dünya örneklerinden çok farklı bir örnek yaşanıyor ve bütün dünya örneklerini de inceleyen akademisyenleri de orada dinledik” diyen Tanrıkulu, “Çatışma süreçlerinin tasarımı, başarısı, başarısızlıklar nerede tıkanmış, nerede aşağı ulaşmış. Bundan önce Türkiye'de 13 tane benzer girişim olmuştu. Çatışma çözümü sonlanması, terörün bitmesi noktasında ama hiçbirisi başarıya ulaşamadı. Bunun da başarısızlığa ulaşmaması için elimizden gelen her çabayı gösteriyoruz. Çok farklı fikirler ortaya konuldu. Gerçekten de bu sorunun bütün boyutları konusunda söz ve iddia sahibi olan herkes dinlendi” ifadelerini kullandı.
‘Bu mesele sadece bir güvenlik meselesi değildir’
Tanrıkulu, komisyonda yapılan oturumlarda görüşlerini dile getiren kesimlerin ortak görüşünün “Türkiye'nin Kürt meselesi sadece bir güvenlik meselesi değildir” şeklinde olduğunu belirterek, “Gelen her kurumun, muhafazakar camiaya ait AK Parti'ye yakın olduğu düşünülen kurumlar dahil olmak üzere bu mesele sadece bir güvenlik meselesi değildir, güvenlik önemli bir boyutudur, şiddet, terör önemli boyutudur fakat bu meselenin kök meselesini de ele alacak bir biçimde adımların da aynı zamanda atılması lazım. Buna ne kadar negatif barış, pozitif barış deniyor çatışma çözümünde. Negatif barış silahların susması, çatışmanın olmaması, ölümün olmamasıdır. Ama negatif barış tek başına yeterli değildir. Pozitif barış aşamasına gidilmesi lazım. Sonuçta buna uygun demokratik adımlar atılacağı bir ortamın da olması lazım ki güven artsın. Bu sürece karşı olan insanların rızası üretilsin” diye konuştu.
‘Komisyona güvenin artması açısından da güven arttırıcı önlemlerin atılması gerek’
"Böyle bir süreç olsun mu, komisyon olsun mu, terör sonlansın mı dendiğinde Türkiye'de neredeyse yüzde 80 insanlar evet terör olmasın, böyle bir komisyon olsun" dendiğini anımsatan Tanrıkulu, şöyle devam etti:
“Peki bu sürecin başarıya ulaşmasını öngörüyor musunuz? Onda güvensizlik yüzde 30'lara kadar düşüyor. Dolayısıyla komisyona güvenin artması açısından da güven arttırıcı önlemlerin atılması gerektiği konusunda da benim izlediğim kadarıyla komisyona gelen her kurum yani her değişik örgütlerden, kurumlardan, meslek örgütlerinden ve değişik görüşlerden temsilciler güven artırıcı önlemlerin de başlangıçtan itibaren çok önemli olduğunu ifade ettiler. Nedir bunlar? Yani işte adalete ilişkin uygulamalar. Mesela bunların başında gelen ki kamuoyu yoklamaları Kürt tarafı bakımdan şu çok önemli mesela yani, 'Tamam kardeşim süreç oluyorsa bir şey varsa Selahattin Demirtaş niye hapiste? Halen kayyumlar niye var?' Bunlar için bir yasal düzenlemeye de gerek yok. Bir işarete bakar. Kayyumlar İçişleri Bakanlığı'nın bir idari işlemine bakar. Nasıl bir yazıyla görevden aldıysa bir yazıyla da kaymakamları, valileri görevden alır. Mesela bu güven artırıcı önlemdir.”
‘Meclis’in açılmasından önce atılması gereken adımlar konusunda bir işaret vermediler’
Kürtlerde, “Erdoğan'ın çıkarı yoksa bu iş olmaz. Erdoğan’ın çıkarı biterse bu işi bozar” gibi bir düşüncenin olduğunu söyleyen Tanrıkulu, “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu süreçle ilgili olarak benim gözlemlediğim kadarıyla motivasyon eksikliği var. O motivasyon eksikliği de bu süreçten acaba yani ne kazanacağız? Bir siyasal getirisi olacak mı, olmayacak mı? Veya ne kaybediyoruz? Kazançla kayıp arasındaki denge nedir? Onu ölçüyorlar bence şu anda. O nedenle yani en azından 1 Ekim’de Meclis’in açılmasından önce atılması gereken adımlar konusunda bir işaret de vermediler. Ben Adalet ve Kalkınma Parti'den bu süreçle ilgili olarak mesela şunu duymadım, 'Evet, sorun aynı zamanda bir demokrasi sorunudur, demokratikleşme sorunudur. Mevzuattan kaynaklı sorunlar da var, uygulamadan kaynaklı sorunlar da var. İşte bunlar yapılacaktır'. Bir cümlede duymadım. Veya bu süreçle ilgili olarak gerçekten de adım atılacağı konusunda, çözüleceği konusunda inanç yaratacak bir cümle de kurmadılar. Mesela diyebilir İstanbul'da kent uzlaşması nedeniyle cezaevinde olan siyasilerin tutuklu olmalarının bir anlamı yoktur. Bir tane AK Partili milletvekili söyleseydi bunu” diye konuştu.
‘Biz komisyon olarak yasa yapmayacağız ama yasal çerçeveyi önereceğiz’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun önümüzdeki hafta hukuk örgütlerini dinleyeceğini dile getiren Tanrıkulu, bu dinlemelerin daha çok sorunun mevzuat boyutunda Meclis’in yapması gerekenler noktasına odaklanacağını belirterek, şunları söyledi:
“Yani bir yasa çıkacaksa çerçevesi ne olmalıdır? O konuda hazırlıklar sorulacak. Artık yani şimdi kendisini feshetmiş, sembolik olarak silah bırakmış bir örgüt var. Ya bu iş askıda bırakılmaz ki bu kadar çok uzun süreli bir biçimde. Mutlaka bunun bir yasal çerçevesi olması lazım. O yasal çerçeve sadece silah bırakanlara ilişkin değil. Bir vesileyle silahlı şiddete ile ilgisi olmayıp cezaevinde olanlara ilişkindir aynı zamanda veya şu anda haklarında soruşturma devam edenler içindir. Aynı zamanda bu haksız infaz yasası nedeniyle adil bir infaz yasası içindir. Cezaevlerinde binlerce on binlerce haksız bir biçimde tutulan tutulmaya devam eden insanlar var. Yani onlar için de adil bir infaz yasasının çıkması lazım. Bunlar için Meclis açıldıktan sonra bir mazeretimiz yok. Biz komisyon olarak yasa yapmayacağız ama yasal çerçeveyi önereceğiz. O çerçeve konusunda da siyasi partilerin oluşturduğu mutabakatın dışına parlamentoda çıkılmayacak.”
Tanrıkulu, DEM Parti ve MHP’nin komisyonun Öcalan'ı dinlemesi yönündeki çağrısıyla ilgili CHP’nin tutumunun ne olacağı sorusuna şu yanıtı verdi:
“Komisyonun gündemine gelmedi. Ama komisyonun gündemine gelirse yani o gündemden önce mutlaka CHP'nin MYK'sı, Parti Meclisi, Genel Başkanı yani mutlaka yani bu konuyu değerlendirecek, bir karar verecek. O kararımızı da komisyonda açıklayacağız. Ama komisyonun gündemine henüz gelmeyen bir konu ile ilgili olarak yani benim görüş ortaya koymam çok doğru olmaz bu aşamada.”


