İş dünyası ve ekonomistler tepkili Ekonomi Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç: Hep söylediğimiz gibi yüksek faiz ortamının sonlandırılması önem taşıyor. Ekonomideki büyümeyi yüzde 2-3'lerden yüzde 5 bandına çekmemiz, üretim ve ihracatı desteklemekle mümkün olacaktır. Uygun maliyetli finansman da bu noktada en önemli araçlardan biridir. Finansmana erişim sorunu firmalarımızın üretkenliği ve mevcudiyetleri için önem taşıyor. Bir yandan yüksek maliyetler, bir yandan finansmana erişim ve bir yandan da düşük döviz kuru nedeniyle firmalarımızın rekabet gücünün azalması tüm yatırımları etkileyebilir. Kredi piyasasında düzenleyici faaliyetlerle finansman açığının kapatılması enflasyonla mücadeleye de katkı sağlayacaktır.
YÜZDE 46'LIK ORAN İŞ YAPMAYI ZORLUYOR
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran:
Aralıksız 11 aydır enflasyon düşmeye devam ediyor. Yüzde 75’ten yüzde 35’e geldi. 40 puan düşüş oldu. Bu önemli gelişme. Ancak Merkez Bankası politika faizi oranları halen yüzde 46 düzeyinde. Piyasa faizleri ise yüzde 49’a yakın. Merkez Bankası gerçekleştirdiği toplantıda politika faizini yüzde 46’da sabit tuttu. Hâlihazırda faiz enflasyonun da üzerinde. Bu düzeyde faiz elbette yatırım ve üretim için ticaretin devamı için istenen bir seviye değil. İş yapmayı zorlayan bir düzeyde. İş dünyası olarak sıkı para politikasının sonuçlarını görmeyi sabırla bekliyoruz. Temennimiz önümüzdeki aylardan itibaren hem Orta Vadeli Program’a hem de ekonomi yönetiminin enflasyon hedeflemelerine uygun bir şekilde faizlerin de düşüş trendine geçmesi. Faizlerin düşmesi reel sektörün krediye erişiminin kolaylaşması yatırım, üretim ve istihdamın artması açısından büyük fayda sağlayacaktır.
FAİZE 5 AYDA 836 MİLYAR LİRA HARCANDI
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın:
Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Bütçesi giderlerine baktığımızda bu yılın başından bu yana aylık ortalama faiz gideri 167,2 milyar lirayı buluyor. Türkiye’deki yüksek faiz politikasının bu gidere tesir ettiği aşikar. Ayrıca onca emek ile toplanan verginin büyük bir bölümünün faize gittiğini de görmekteyiz. Orta vadeli programda öngörülen faiz giderlerinin üstünde bir hızla yol aldığımızı da görmekteyiz. Yüzde 46 faizin olduğu bir ortamda kime 'Yatırım yap, yatırım ortamını geliştir' denilebilir. Orta gelirliye ekonomik sorunlarının yükünü yükleyen politikalara bir son verilerek, faiz belasından devletimizi ve orta gelirlimizi kurtaracak politikalara ağırlık vermeliyiz. 'Faize karşı daha çok üretim daha çok yatırım olanakları' diyor, her daim alın teri, helal kazanç istiyoruz.
PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLURUZ
Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği Eski Başkanı (İGİAD) Ayhan Karahan:
Türkiye’nin yeni ekonomi politikasının temel dayanağı enflasyonu düşürmek için ‘Sıkı para politikasını’ uygulamaktır. Bu programın başarıya ulaşması için kullandığı araç ise yüksek faizdir. Bu araç hedefe varmak için üretimi, sanayiyi, ticareti eziyor, istihdamı yok ediyor. Bu araçla yola devam edersek ‘Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacağız.’ Türkiye’deki ticaret ve sanayi odaları bu yüksek faiz aracını neden durdurmuyor, neyi bekliyorlar. Bu gidişle Türkiye’de üretim, ticaret ve sanayi durursa, odalar kapılarına kilit mi vuracaklar?
SAVUNMA HATTI GÜÇLÜ AMA GOL ATAMIYORUZ
Ekonomist Doç. Dr. Cüneyt Dirican:
Uluslararası literatürde birçok akademik çalışma, faizin enflasyonist etkiler doğurabileceğini savunur. Modern Para Teorisi, Keynesyen Karşıtlık, Neo-Fisher Etkisi ve Post-Keynesyen görüşler bazı örneklerdir. Nasıl ki döviz kurundaki artış maliyet enflasyonunu tetikliyorsa, faiz artışı da şirketler için finansman maliyetini yükselterek aynı gelir tablosu etkisiyle enflasyona olumsuz katkıda bulunabilir. Türkiye’de yıllardır süren sermaye açığı ve finansman ihtiyacı nedeniyle, şirketler sermaye yerine para piyasasından borçlanmayı tercih ediyor. Ancak şu yanlış anlaşılmamalı: Teşvikli ve düşük faizli şirket kredileri yatırım, üretim, ihracat ve istihdama yöneliktir. Tüm bu tablo, son 3 yılda yaşanan ekonomik sürecin bir özetidir. Bu dönemdeki faiz artışları, belki stoper (savunma) hattını güçlendirmiştir; ancak kesinlikle iyi bir hücum oyuncusu, yani bir 'golcü' olamamıştır.
MEMLEKETTE ÜRETİLEN TEK BİR ÜRÜN KALMAYACAK
Ekonomist Doç. Dr. Yüksel Okşak:
Madem finansman yok o zaman iş dünyası “gayrimenkulünü satsın” şeklinde sahadan uzak bir merkez bankacılığı anlayışı yanlıştır! Sanayiye gidin, sanayiciyi dinleyin. Üreticileri dinleyin. Türkiye’de proje odaklı bankacılığı hayata geçirin. Risk alan bankacılık ticaret demektir. İpotekli, teminatlı bankacılık modern tefecilik anlamına gelir. Faizi düşürürsek enflasyon olur kafasından biraz daha çıkmazsak memlekette üretilen tek bir ürün kalmayacak.


