İşgalcilerin hastalıklı düşüncesi: Gazze’de masum yok
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
7 Ekim 2023’ten bu yana barbar İsrail’in Gazze’de yürüttüğü saldırılar, dünyaya şahit olduğu en ağır insanlık suçlarından birine dönüştü. Şehirler yerle bir edildi, camiler, okullar ve hastaneler bombalandı. Çocuklar açlıktan ölürken, hastaneler ilaçsızlıktan kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Açlığı silah olarak kullanan işgalci İsrail, Gazze halkını teslim almak için yardım konvoylarını dahi hedef aldı. Gıda ve ilaç taşıyan tırların yolu işgalci yerleşimciler tarafından kesildi, açlıktan kırılan sivillere ulaşacak yardımlar engellendi.
Bugün Gazze’nin sokaklarında yankılanan bomba seslerine, çocukların açlık çığlığı, anne babaların çaresiz feryadı eşlik ediyor.
Bu vahşetin ortasında İsrail toplumunda yükselen bir söylem, işlenen suçu daha da ağırlaştırıyor:
“Gazze’de masum yok.”
Yapılan son araştırmaya göre İsrail halkının yüzde 76’sı bu görüşe kısmen ya da tamamen katılıyor. Bu, yalnızca bugünkü soykırımın toplumsal rızayla beslendiğini değil, aynı zamanda İsrail toplumunun insanlık değerlerini kaybederek uçurumun kenarına sürüklendiğini de gösteriyor.
Medya ve siyaset cinnet halini besliyorAraştırmaya göre, İsrail toplumunun dörtte üçü, Gazze’de sivillerin varlığını reddediyor. Katılımcıların yüzde 42’si “masum yok” ifadesine tamamen, yüzde 34’ü ise kısmen katılıyor. Muhalefet seçmenleri arasında bile bu oran yüzde 47’ye çıkıyor. Bu tablo, artık yalnızca iktidarın söylemleriyle değil, toplumun genel kanaatiyle sivillerin yok sayıldığını ortaya koyuyor.
Çocukların, kadınların ve yaşlıların ölümüne duyarsız kalan bu zihniyet, İsrail’in her bombayı “hak edilmiş” olarak görmesine yol açıyor. Bir İsrailli akademisyenin ifadesi, bu zihinsel dönüşümü özetliyor:
“Eğer karşı tarafta masum yoksa, her bomba meşrudur.”

Bu düşünce, Filistinli sivilleri “hedef” haline getiriyor ve soykırımın toplumsal temelini güçlendiriyor.
İsrail’de siyasetçilerin ve medyanın kullandığı dil, bu algıyı her gün yeniden üretiyor. Televizyonlarda “Gazze tamamen yok edilmeli” sözleri sıradan bir yorum gibi tekrarlanıyor. Haber bültenleri, yıkılan evleri gösterirken içindeki sivilleri görünmez kılıyor. Bir İsrailli gazeteci, açıkça “Masum yok, çünkü Gazze’deki herkes teröre destek veriyor” diye yazabiliyor.
Bu dil, yalnızca propagandanın değil, doğrudan suçun diline dönüşmüş durumda. Siyasetçi emir veriyor, medya normalleştiriyor, toplum da onaylıyor. Böylece çocukların ölümünü sıradanlaştıran, sivillerin yokluğunu doğal gören bir toplumsal mutabakat oluşuyor.

Bugün Gazze’de bombaların ve açlığın kıskacında bir halk var. Çocuklar yiyecek bulamadığı için ölüyor, hastalar ilaçsızlıktan can veriyor, yardım konvoyları yol ortasında işgalci yerleşimciler tarafından taşlanıyor. Buna rağmen İsrail toplumunun çoğunluğu bu tabloyu bir sorun değil, “gerekli bir bedel” olarak görüyor.
“Gazze’de masum yok” algısı, tarihte soykırımların önünü açan zihinsel zeminin birebir yansıması. Bir insan hakları uzmanı şöyle diyor;
“Komşusunu insan olarak görmeyi bırakan bir toplum, artık her felakete hazırdır.”
İsrail halkının büyük çoğunluğu, komşusunu insan olarak görmeyi reddediyor. İşte bu yüzden bugün yaşanan yıkım sadece Gazze’nin değil, tüm bölgenin geleceğini uçurumun kenarına sürüklüyor.


