İslam Manafov konseri ile Ankara molası
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Bu haftayı Bertolt Brecht’e ayıracağımı söylemiş olsam da müzik molası vermek iyi olmaz mı? Olur, olur. Hadi içeceklerimizi aldıysak başlayalım. Geçtiğimiz pazar, doğduğum, büyüdüğüm, beni iyi dinleyici ve iyi seyirci yapan Ankara’nın kültür sanat hayatıyla nostaljik bir buluşma oldu. Spor severler Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı’nın, EuroLeague 2025 şampiyonu olduğu basketbol maçını seyrederlerken ben de ailemle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) Tarihi Salonu’nda İslam Manafov’un Waltz/Jazz konserini dinledim.

Program seçkisini özenle yapmış olan Manafov’un her eser öncesinde salondaki dinleyicilere eser ya da besteci ile ilgili aktarımları, klasik müzik konserlerinde pek de alışık olunmayan ama tam da onun üslubuydu. Manafov’un 1988 yılında bizzat kendisinin yazıp, yönetip ilk kez Azerbaycan’da sahneye koyduğu ve 2013 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’nin desteği ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda ‘‘Çocuklarla ve Gençlerle Müziğe Yolculuk’’ başlıklı projesi, müzik çevrelerinin büyük takdirini toplamış ve bu projenin günümüze dek devam ettirilmesine karar verilmiştir. Bu anlatımlı konserlerde Manafov, topluma ve özellikle de çocuklara ve gençlere sanatı, kültürü öğretmeyi, sanata ve sanatçıya saygı ve sevgiyi aşılamayı hedeflemiş ve Türk Müziği ve Enstrümanları, Opera-Bale, Senfoni Orkestrası ve Orkestra Şefi, Piyano Enstrümanı, Türk Besteciler, Klasik Batı Müziği, Caz Müziği gibi çok çeşitli konularda konser etkinlikleri düzenlemiştir. Sunuculuğunu ve solistliğini kendisinin yaptığı konserlerde teatral gösteriler, eğlenceli olaylar ve müziklerle, farklı enstrümanlar, solistler ve orkestralarla müthiş projelere imza atmıştır. Nitekim CSO konserinde de seyirciyle oldukça organik bir ilişki kurdu. Tabii çoğu zaman aynı salonu paylaştığım diğer seyircilerce mağdur edilmekten yakınan ben onun yaptığı konser esnasında kayıt alınmasıyla ilgili konuşmasına bayıldım. Ya da üç bölümden oluşan eser öncesi bölümler arası alkışlamanın doğru olmadığını söylediği ama gene de kendini tutamayıp coşkudan alkışlayanlar olabileceğini söylemesi üzerine salonda duygularını kontrol edemeyen sadece bir seyircinin çıkması gibi tebessüm anları bana iyi geldi. Ferah feza bir konser dinleme şansım oldu. Ama şunu eklemeden edemeyeceğim, Ankara seyircisi zaman daha disiplinlidir.
Merak edeneler için İslam Manafov kimdir sorusuna biraz biyografik yanıtlar vereyim. Sanatçı 1959 yılında Bakü’de doğmuş. Azerbaycan’ın önde gelen piyanistlerinden biri olan Manafov uluslararası alanda da çok sayıda konserler verdi ve vermeye devam ediyor. Henüz dört yaşındayken müzikle tanışan Manafov, Bakü Konservatuvarı’ndan mezun olduktan sonra Moskova Çaykovski Konservatuvarı’nda eğitimine devam etmiş. Bu üniversite davetini ise Moskova Devlet Konservatuarı Profesörü, eski Sovyetler Birliği ve “Rusya Devlet Sanatçısı” ünvanlı ünlü piyanist ve pedagog Aleksey Nasedkin yapmış. Özellikle Prokofiev, Mussorgsky, Skryabin ve Rachmaninov gibi Rus bestecilerin yorumları için eleştirmenler ve ünlü müzisyenler Manafov’u dâhice, çılgınca olarak tanımlamışlardır. Sanatçı 1990 yılında Üzeyir Hacıbeyli adına Azerbaycan Devlet Konservatuarı’nda (Bakü Müzik Akademisi) çalışmaya başlamıştır. 1996 yılında ülkesinde ‘‘Yılın En Faal Sanatçısı’’ unvanıyla ödüllendirilmiştir. Sanatçı, birçok Rus, Türk ve Azeri bestecilerin eserlerinin prömiyerini yapmıştır. Çok sayıda öğrenci yetiştiren Manafov 2013 yılında “En İyi Pedagog” ödülüne layık görülmüş. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından “Devlet Sanatçısı” ünvanlıyla taltif edilen Manafov, sanat hayatına piyanist ve orkestra şefi, aynı zamanda Bakü Müzik Akademisi’nde akademisyen olarak devam etmekte. Çok sayıda konser ve stüdyo kaydı olan sanatçıyı müzik uygulamalarında da rahatlıkla bulabilirsiniz. Konserin başlangıcında yüz sene daha yaşayacağını ve konserler vereceğini söyleyen Manafov’u takip listenize almanızı öneririm.

İslam Manafov
Konser programında yer alan eserlerle ilgili popüler notlarla bu haftayı bitireceğim. Kısa yazmamı isteyen okurlarım mutlu olsalar da daha anlatacaklarım olduğunu söylemek ve ilerleyen haftalarda size yarım kalanları tamamlayacağımın sözünü vermek isterim. Mesela CSO’nun tarihi veya Manafov’un piyanist ve besteci kızı Turan Manafzade ve onun Cumhuriyet’in 100. Yılı için ‘‘Türkiye 100’’ marşı gibi detayları.

İslam Manafov ve Turan Manafzade
Konu müzik olunca konser programındaki bu harika eserleri müzik uygulamalarınızdan dinleme şansınız olacaktır diye düşünüyorum. Kendinizin ve dünyanın dertlerinden azıcık uzaklaşmak için müzik harika bir seçenek olacaktır. İyi hafta sonları hepimize.
Frédéric Chopin – Valsler
Romantik dönemin “piyano şairi” olarak bilinir.
Valsleri, salon müziği olmaktan çıkarmış, derin duygularla bezemiştir.
En ünlü valslerinden biri “Minute Waltz”tır; aslında bir dakikalık değildir, hızlı çalındığı için bu adı almıştır.
Melankoliyle neşe arasındaki geçişleri ustalıkla sunar.
Sergei Rachmaninoff – Do diyez minör Prelüd (Op. 3 No. 2)
19 yaşındayken bestelediği bu eserle bir anda ün kazandı.
Karanlık ve dramatik yapısıyla tanınır, Rus ruhunun müzikteki karşılığı gibidir.
Eserin açılışındaki güçlü akorlar, neredeyse bir cenaze çanı gibi yankılanır.
Johann Strauss II – Valsler
“Valslerin Kralı” olarak bilinir.
En bilinen eseri Mavi Tuna (An der schönen blauen Donau)’dur.
Avusturya müziğinin sembolü haline gelmiştir.
Oscar Peterson
Kanadalı caz piyanisti; “klavyedeki sihirbaz” diye anılır.
Olağanüstü teknik yeteneğiyle, klasik ve caz arasında köprü kurmuştur.
Duke Ellington, Peterson için “Benim idolüm” demiştir.
Fritz Kreisler
Avusturyalı kemancı ve besteci.
Romantik dönem tarzında bestelenmiş pek çok parçası vardır; bazılarını sahte “Barok” bestecilerin adıyla yayımlamış, sonra kendisinin yazdığını açıklamıştır.
“Liebesleid” (Aşkın Hüznü) ve “Liebesfreud” (Aşkın Sevinci) gibi parçaları hâlâ çok sevilir.
Ludwig van Beethoven – Ay Işığı Sonatı (Sonat No. 14, Op. 27 No. 2)
Orijinal adı “Quasi una fantasia”dır; “bir fantezi gibi” anlamında.
Eseri dinleyen bir şairin, ay ışığının Lucerne Gölü üzerindeki yansımasına benzetmesiyle bu adı almıştır.
İlk bölümü derin bir hüzün taşırken, üçüncü bölümde adeta bir fırtına kopar.
Üzeyir Hacıbeyli
Azerbaycan’ın ilk opera bestecisi; “Leyla ile Mecnun” operası, Doğu’da yazılmış ilk operadır (1908).
Azerbaycan milli marşının bestecisidir.
Klasik Batı müziğiyle Azeri halk müziğini harmanlamıştır.
Franz Liszt – Moskova'nın Çanları (Les Cloches de Moscou)
Besteci, 19. yüzyılda Rusya’ya yaptığı seyahatlerden etkilenmiş ve doğu mistisizmiyle batı müzik geleneğini birleştirmiştir.
Eser, Liszt’in ileri teknik gerektiren romantik dönem stilini taşır: görkemli akorlar, geniş aralıklar ve yankılı tekrarlar, çan seslerini çağrıştıracak biçimde tasarlanmıştır.
Liszt’in müziğinde sıkça rastlanan “programlı müzik” anlayışı burada da vardır; dinleyiciye bir sahne ya da ses manzarası “anlatılır”.


