İsmail’in hikâyesini işitmeye gücünüz var mı? Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
İsmail. Her şeyin sesini duyuyor. Kulakları onun kanatları gibi. Bir yandan da duyulmak istiyor. Mucize mi bu, yoksa bir lanet mi? İbrahim Barulay’ın yazıp oynadığı Strandom Arthouse yapımı “Apsolit”, mutlak kulak adı verilen yeteneğe sahip İsmail’in hikâyesini anlatıyor. Seslerle büyüyen bir çocuğun kentle çarpışmasını sahneye taşıyan oyun, Haziran’da üç farklı sahnede.
Her şeyin sesini duyabildiğinizi düşündünüz mü hiç? Rüzgârın saçlarınızdan geçerken çıkardığı sesi, uzakta bir kapının gıcırtısını, martıların kırık dökük çığlıklarını, ayağınızın altındaki taşın çatlayışını… Her sesi ama her sesi, en ince tınısına kadar. Mucize mi bu, yoksa bir lanet mi?
İbrahim Barulay’ın yazıp sahnede hayat verdiği “Apsolit”, bu soruyu İsmail üzerinden soruyor. Oyun boyunca görüyoruz ki tanrı vergisi olabilecek bu yetenek, İsmail için bir lanete dönüşüyor. Çünkü İsmail’in işitmesi, bizimkinden farklı. O, sesleri sadece duymuyor, onları yaşıyor. Bu yüzden oyunun başrolü belki de sesin kendisi.
İsmail bir Kürt çocuğu. Yaşadığı köydeki her uğultuyu tanıyor. Her taşın, her yaprağın, her kuşun sesine aşina. Hayatta en sevdiği insan, biricik annesi. En korktuğu insan ise öfkesi dillere destan babası. Annesi de öyle söylüyor, “Babanın öfkesi denizleri bile kurutur”.
Günler geçiyor, sesler çoğalıyor, İsmail duymaya devam ediyor. Ama bir gün ailesi, tıpkı binlercesi gibi, göç etmeye karar veriyor. İstikamet İstanbul. Hayaller ortak, biraz daha fazla para kazanmak, daha iyi koşullarda yaşamak, iyi bir gelecek…
Büyük kentin sonsuz sesleriİsmail hem heyecanlı hem tedirgin. Köyündeki sesleri bırakmak istemiyor. Ama kim sormuş ki İsmail’e? Kısa sürede bambaşka bir dünyada buluyor kendini: Dumanlı bir hava, yabancı sesler, kalabalığın fısıltıları… Ah! Aslında heyecanlı, hiç işitmediği sesler geliyor kulağına. Bu büyük kent yeni sesler kazandırıyor. Bu kez denizle tanışıyor İsmail, onun sesini duyuyor. Bu yeni ses ve görkemli deniz onu mutlu etmeye yetiyor, patlatıyor bir türkü daha. Yanık sesi okulda küçük çaplı bir ün bile kazandırıyor ona. Ama duyduğu seslerin yanı sıra artık “başkalarının” baskı dolu sesi de hayatında. Göçmenlik, kentleşme, sınıf farkları, eğitim eşitsizliği artık İsmail’in hayatının gündelik dili.
Kendi sesini arayan ve bulduğunda da duyurmak isteyen İsmail’in müzik öğretmeni duyuyor onu. Okulun- aslında sistemin- “ayrıkotu” öğretmeni İsmail’in sesleri duyma biçimini fark ediyor, “teşhisi” koyuyor: Apsolit. Yani, mutlak kulak. Yani duyduğu her sesi hiçbir referans olmadan melodiye çevirebilen nadir insanlardan biri.

Böylece Apsolit İsmail oluyor bizim İsmail. Başka bir ülkede, başka bir ailede, başka gerçekliklerle doğsaydı bambaşka bir geleceği olabilirdi ancak durum pek de öyle olmuyor. İsmail’in gerçekliği ona iyi gelmiyor, aksine sesini kısıyor, kulaklarını tıkıyor, onu yalnızlaştırıyor. Bu eşsiz yetenek birdenbire onu da “ayrıkotu” yapıyor. Sahiden de babasının öfkesi denizleri kuruttuğu gibi sadece işitmek ve duyulmak isteyen İsmail’in sesini de kurutuyor.
İsmail sokaklara sığınıyor bir süre sonra. “Kendi” gibileri buluyor. Her gün yanlarından geçtiğimiz evsizlerle, yoksullarla, çocuklarla birleştiriyor sesini. Her mahallenin bir "İllegal Yusuf Abisi” varsa, her çocuğun da anlatılmamış bir hikâyesi vardır. İsmail’in hikâyesi uğultular şeklinde bir çağrıya dönüşüyor. Kendi hikâyesini, kendi ismini bir sokağa kazımak istiyor: “Apsolit İsmail Sokağı.”
Taşradan kente göç eden çocuklarBarulay’ın metni, çocuğun hem savunmasızlığını hem de o naif ama inatçı direncini büyük bir sadelikle sahneye taşıyor. Sahne tasarımı neredeyse yok denecek kadar yalın: Bir gitar, bir amfi ve İsmail. Ama bu sadelik, sahnede yaratılan yoğunlukla çelişmiyor; tersine, onun altını çiziyor. Oyuncu, sadece gitarıyla, boynundaki bir mendille ve sözcüklerle 80 dakikayı dolduruyor – ama bir an bile boşluk bırakmadan. İsmail’in hikayesini ajite etmiyor ama İsmail’in kulağı ve sesi için bir ağıt yakıyor Barulay. İzleyici olarak söylediği türküleri tekrar tekrar dinlemek istiyorsunuz, bir daha ne zaman hangi parçayı söyleyecek diye takip ediyorsunuz sahneyi. Zaten bu oyunun her şeyi müzik. Kimi zaman anlatıcı, kimi zaman karakterlerin iç sesi, kimi zaman İsmail’in çığlıkları.
“Apsolit”, taşradan kente göç eden çocukların, seslerini duyuramayanların, “farklı” oldukları için bastırılanların, sistemin kıyısında büyümek zorunda kalanların hikâyesi… Duyulmamış sesleri işitmeye davet ediyor izleyicisini oyun. İsmail’in hikâyesini işitmeye cesaretiniz varsa, “Apsolit”i kaçırmayın.
“Apsolit” İstanbul’un üç farklı sahnesindeİbrahim Barulay’ın yazıp sahnede canlandırdığı ve yönetmenliğini Onur Yalçınkaya’nın üstlendiği “Apsolit”, Haziran ayında İstanbul’un üç farklı sahnesinde tiyatroseverlerle buluşacak. Oyunun ilk gösterimi 12 Haziran Perşembe saat 20.30’da Claphall’da, ardından 15 Haziran Pazar 19.00’da Kadıköy Boa Sahne’de ve son olarak 20 Haziran Cuma günü 20.30’da İBB Habitat Sahne’de yapılacak. Biletler ilgili sahnelerin gişe ve web sayfalarından temin edilebilir.

