İSO Başkanı Bahçıvan: Firmaların finansal dayanıklılığı zayıflıyor İş Yaşam Haberleri
SonTurkHaber.com, Haberturk kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin temmuz ayı olağan toplantısı “Küresel Rekabette İlerleme için Enflasyon ve Maliyet Krizine Karşı Türkiye Sanayisinin Dayanıklılığının Artırılması” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonunda gerçekleştirildi.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda İSO Meclisi Üyeleri de görüşleri ile gündeme katkı sundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, ticaretten teknolojiye her alanda küresel rekabetin sertleştiğine, Türkiye sanayisinin ayakta kalabilmesinin ise dayanıklılığını artırmasına bağlı olduğuna dikkat çekerek, "Öncelikle kendi ekonomimizin ve üretim yapımızın durumunu bütüncül bir yaklaşımla ele alarak, güçlü yönlerimizi pekiştirmeye, gelişime açık alanlarda stratejik adımlar atmaya ve elimizdeki kaynakları en verimli şekilde değerlendirmeye odaklanmalıyız. Kamudaki paydaşlarımızın da desteğiyle reel sektörümüzü bu zorlu dönemden en düşük hasarla ve hatta kazanımlarla çıkarmayı hedeflerken bir yandan da geleceğe hazır olmak için kronikleşmiş yapısal sorunlarımıza bütüncül çözümler aramalıyız" dedi.
'KOŞULLAR YATIRIM İŞTAHINI SINIRLAMAYA DEVAM EDİYOR'
Bahçıvan, yüksek enflasyona paralel olarak hızla artan üretim maliyetlerinin özellikle son 3-4 yılda Türkiye sanayi açısından gittikçe ağırlaşan bir yük haline geldiğini belirterek, "Pandemi sonrası küresel tedarik darboğazları, Ukrayna’daki savaş nedeniyle yaşanan enerji krizi ve bölgemizde yükselen jeopolitik gerilimlerin her ne kadar önemli olsa da ülkemizde yaşanan maliyet krizini açıklamaya yeterli değil. Zamanında bu kürsüden yaptığımız tüm uyarılara rağmen, kendi içinde tutarlı ve sürdürülebilir olmayan politikalarda ısrar etmenin neticesi, enflasyonda 10-15 yılın bin bir güçlükle elde edilen kazanımlarını 1-2 yıl içinde kaybetmek oldu. Maliye politikalarında uyumun gecikmesi, iç talebin beklenenden yavaş soğuması, beklentilerdeki katılık, fiyatlama davranışlarının kısa sürede düzelmemesi, kamunun keskin fiyat ayarlamaları ve son aylardaki siyasi belirsizlikler, bu sürecin arzu ettiğimizden uzun sürmesinde etkili oldu. Öte yandan, sanayiciler olarak bu sürecin en zorlayıcı etkilerini bir süre daha yaşamaya devam edeceğimiz anlaşılıyor. Sanayi üretiminden İSO İmalat PMI verilerine, istihdam rakamlarından güven endekslerine kadar hemen her göstergede ivme kaybı sinyalleri mevcut. Yüksek belirsizliklerin yanı sıra sıkı finansman koşulları, reel sektörümüzün yatırım iştahını sınırlamaya devam ediyor" dedi.
'SIKI PARA POLİTİKALARI KÂRLILIKLARI ERİTTİ'
Konuşmasında İSO 500 araştırmasının 2024 verilerinin özel bir yanını da vurgulayan Bahçıvan, "2024’te son birkaç yıldan farklı olarak üretim maliyetlerinde ve faaliyet giderlerinde artışların satışlara oranla çok daha yüksek olduğunu gözlemledik. Sıkı para politikaları nedeniyle finansman giderlerindeki yükseliş de kârlılığı iyice eritmiş durumda. Özellikle daha küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarımızın yer aldığı İSO İkinci 500’de, artan faiz oranlarına rağmen, özkaynak yetersizliği nedeniyle dış kaynak ihtiyacı sürmüş ve mali borç stoku artmaya devam etmiş. Kârlılığın böylesine aşındığı bir ortamda firmalarımızın finansal dayanıklılığının zayıfladığını görüyoruz. Bu elbette firmalarımızın tek başına altından kalkabileceği bir iş değil. Sermaye piyasalarının açık, etkin ve şeffaf işleyişi için gerekli düzenlemelerin tamamlanması ve küresel piyasalardan fon akışının güçlenmesine yönelik her türlü tedbir, reel sektörümüzün daha uygun maliyetli, sürdürülebilir finansmana erişimi açısından elzemdir" dedi.
'EMEK YOĞUN SEKTÖRLERİ GÖZDEN ÇIKARMA LÜKSÜMÜZ YOK'
Konuşmasında dış ticaret fazlası vererek ülkemize döviz kazandıran, yüz binlerce kişiye istihdam sağlayan emek yoğun sektörleri gözden çıkarma lüksümüzün olmadığını ve zor dönemin atlatılması için bu sektörlere daha fazla destek gerektiğini de belirten Bahçıvan, "Öte yandan, kişi başına milli gelirin 15 bin dolara ulaştığı bir ekonomide ücret-maaş, döviz kuru, finansman gibi temel maliyet kalemlerine bel bağlayarak rekabet gücünü sürdürmek artık gerçekçi olmaktan çıktı. Türkiye’nin bir yandan kurulu üretim kapasitesinde yüksek katma değerli sektörlerin payını artırırken, diğer yandan da halihazırda güçlü olduğu sektörlerde gözünü daha fazla kaliteye, markalaşmaya, özgün tasarıma ve yenilikçiliğe dikmesi gerekiyor. İmalat sektörünün maliyet bazlı rekabetçilikten, katma değer odaklı rekabetçiliğe geçişinde, ürün odaklı iş modelleri yerine müşteri odaklı iş modellerine odaklanılması önemli bir rol oynayacak. Üretimle ilgili hizmetlerin giderek olgunlaşması da ticaret savaşlarında daha fazla rekabet avantajı yaratmanın yeni yolları arasında yer alıyor. Bahsettiğimiz bütün bu dönüşümü gerçekleştirmemizin önünde en büyük engellerden biri, hiç kuşkusuz sanayimizin giderek ağırlaşan “yetenek açığı” sorunu. Bu sorunun çözümü için, son dönemde mesleki eğitimi önceliklendirmeye yönelik atılan adımların yaygınlaşması, işgücü piyasasında esnekliğin artırılması, gelirler politikasının bölgesel farklılıkları gözetecek şekilde inşa edilmesi gibi hususlar kritik önem taşıyor" ifadelerini kullandı.'


