Kadıköy’de yeniden o müziği çalmak Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
UEFA, Şampiyonlar Ligi formatına 1992-93 sezonunda geçti.
Aradan geçen 33 yılda, iki Türk takımının aynı anda gruplarda mücadele ettiği sezon sayısı sadece beş.
Ülke puanımız, bugüne kadar iki takımdan fazlasını gruplara göndermeye yetmedi.
Yıllardır annemizin ligindeki başarılarla avunuyoruz.
BİTSİN BU HASRET
1997-1998, 2000-2001 ve 2003-2004’te Galatasaray ile Beşiktaş; 2001-2002’de Galatasaray ile Fenerbahçe; 2007-2008’de ise Fenerbahçe ile Beşiktaş Devler Ligi’nde birlikte ülkemizi temsil etti.
Şampiyonlar Ligi’nde iki takımla mücadele etmeye tam 17 yıldır hasretiz.
Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi 3. eleme turu rövanş maçında bugün Feyenoord karşısında tur arayacak.
Hollanda ekibi elenmeyecek bir takım değil.
Bugünkü maça farklı bir perspektiften bakıyorum.
Maç ne olur diye soran dostlara hep şunu söyledim: Turun anahtarı, taraftarın performansında.
İzah edeyim.
KADIKÖY’DE O EFSANEVİ MÜZİĞİ TEKRAR ÇALMAK
Kadıköy, Ali Koç dönemine kadar misafir takımlar için tam anlamıyla bir cehennemdi.
Şampiyonluk yarışından koptuğu sezonlarda bile Sükrü Saracoğlu Stadı'ndan beraberlikle ayrılmak, rakipler için başarı sayılırdı.
Fenerbahçe taraftarı tam da Eduardo Galeano’nun Gölgede ve Güneşte Futbol kitabındaki şu tarifine uyardı:
Bir taraftarın, "Bugün benim takımım oynuyor," dediği pek görülmez. Çoğunlukla "Biz oynuyoruz," denir. On ikinci oyuncu, top durduğu zaman, onu harekete geçiren ateşli rüzgârın kendi nefesi olduğunu bilir. Öbür on bir oyuncu da aynı şekilde, taraftarsız bir maçın, müziksiz dans etmeye benzeyeceğini bilirler.
Uruguaylı yazarın dediği gibi, son dönemde Kadıköy, işte o müziğini kaybetti.
Bugün turu getirecek en önemli faktör, tribünlerin yeniden o müziği çalması.
TARAFTARA DÜŞEN GÖREV
Yönetime kızgın olabilirsiniz. Yapılan transferlerden memnun değilsinizdir belki de.
Belki de futbolcuların maçta göstereceği efor size saç baş yolduracak.
Maçın hakemleri adil kararlar vermeyecek, rakip futbolcular oyunu çirkinleştirecek, Mourinho’nun taktik anlayışı sizi çileden çıkaracak belki de.
Ama evinde konforla izlemek yerine, hacca gider gibi onca meşakkati göze alıp stada gidiyorsan vazifeni eksiksiz yapacaksın.
Yapacaksın ki duaların kabul olsun.
Çarşamba gününü keyifli geçirmek istiyorsan, salının hakkını vereceksin
Geçmişte sayısız örneği var.
3 MAYIS RUHU
3-0’dan 4-3 kazanılan meşhur Galatasaray maçında 3 gol atan Hasan Vezir’e, canlı yayında şu soruyu sormuştum:
Devre arasında, teknik direktörünüz Veselinoviç ne dedi ki 2. yarıda bambaşka bir Fenerbahçe izledik?
Cevabı netti:
Taraftar sanki 3-0 öndeymişiz gibi bizi destekliyordu. Hoca, “Soyunma odasına kadar gelen tezahüratları duyuyor musunuz? 2. yarıya maç 0-0’mış gibi çıkın. Taraftar size inanıyor, siz de kendinize inanın.”
Bitireyim
Erken gol yiyebilir takımınız, atılabilir futbolcunuz, zaman geçirmeye çalışabilir rakibiniz.
3 Mayıs 1989’da ezeli rakibi karşısında takımı soyunma odasına 3-0 mağlup giren taraftalar gibi sahip çıkarsanız futbolculara, çocuklar da üzerine düşeni yapacaktır.
36 yıl önce o tarihi zafere tanıklık eden taraftarların haleti ruhiyesine bürünmedikçe, Fenerbahçe için sıkıntılı günler bitmeyecektir.
Benden söylemesi.
Turun anahtarı stada gelen taraftarda…
Şampiyonlar Ligi’nde 2 Türk takımının mücadele ettiği bir sezon olması dileğiyle.


