Kalem, kelam, kılıç ve ‘Federasyonun biraz altı’… Nedret Ersanel
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Matruşka gibi. ABD, açıyorsunuz İsrail, açıyorsunuz, SDG/YPG/PKK…
Şunu anlatamıyoruz; hepsini hırpalamanıza veya birine omuz atarken göz ucuyla diğerine bakmanıza gerek yok. Herhangi birinin kulağını büktüğünüzde, “iç içe” oldukları için hepsinin canı yanacak…
Cumartesi, “İsrail’in anladığı tek dil güç ise, o güç nedir, nasıl kullanılır?” (23/08) ilgi gördü, eksik olmayın, çok arayan, yeni öneriler getirenler de oldu ama… Bakın, üzerine İsrail’in Gazze-Nasır Hastanesi’ndeki katliamı geldi…
Hastane ve yardım ekipleri vurulurken, ABD yetkilileri, Büyükelçi Barrack da ya Tel Aviv’deydi ya yeni ayrılmıştı. Hadi o da bir şey değil, çünkü sorsan, “Suriye’yi konuşuyorduk” diyecekler, beterini, tatsız cümleler kurmaya başladı…
Matruşka şudur işte; Washington Post’un haberine göre, düne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduğunu ve bu yaklaşımla Şam’a destek verdiğini onlarca kez anlatan Özel Temsilci Barrack, ülkede yeni bir yapılanma modeli önerdi…
“Bir federasyon değil ama onun
‘biraz altında’,
herkesin kendi bütünlüğünü, kendi kültürünü, kendi dilini korumasına izin veren ve İslamcılık tehdidi olmayan bir yapı düşünülmeli”…
Bak sen!
Yerli-yabancı basın organları bu cümleleri tırnak içi ve hemen aynı biçimde paylaşıyorlar. Belki tam böyle söylemedi ya da tashih etmek veya açmak isteyebilir Sayın Büyükelçi/Temsilci ama bu veya benzeri ifadeler Türkiye’yi çok rahatsız eder! Artı, bunlara şerbetliyiz biz. Arkasının kötü geleceğini bilecek kadar da müktesebatımız, tecrübemiz var. Hem Ortadoğu hem terörle mücadelede. Bu yüzden, yok, “herkesin kendi bütünlüğünü koruması”, “federasyon değil, biraz altında” gibi ifadeler, bize sövülüyormuş gibi gelir…
Öyle gelir çünkü,
içerdiği sinsi tuzak yüzünden değil, bizi bunu göremeyecek veya buna ikna olacak kadar aptal yerine koyduğu için!
Mesela, “ne kadar altında”?..
“Biraz” dediği için kendisi de bilmiyor derinliğin ne kadar olması gerektiğini. Fakat ‘yüzeye’ yakın gibi. Kendi dilinden anlatalım…
Amerikalıların bir deyimi var; “six feet under”. Bu isimle bir dizi de Türkiye’de popüler olduğu için pek çok kişi aşina olabilir…
Düz çevirirseniz, “altı feet toprağın altında” demek. Feet, 30,48 cm’lik uzunluk/ölçü birimi. İngilizcede bu ifade, “ölmek, gömülmek” anlamında mecazi bir deyim. Onların yerleşik mezar derinliği bu kadar. Birisi için bu deyim kullanıldığında, “o artık hayatta değil, toprağın altında” anlamına gelir.
İşte, Barrack’ın “biraz altında” dediği, Türkiye için, “altı feet altındadır”!
Yani ölüdür. Değilse de öldürürüz…
Cumhurbaşkanı’nın dün Malazgirt Zaferi’nin kutlamalarında yaptığı ikazın özü de o; “Kılıç kınından çıkarsa, kaleme ve kelama yer kalmaz”…
Suriye bağlamında SDG/YPG’ye mesajdır. ‘Yeni patron’ olarak İsrail’e yatanlaradır.
Yalnız, ‘eski patronun’ işi bitti mi, bitmedi mi ona da bakalım…
***
Anlıyoruz ki, ki hem önceki yazımızda hem de ‘matruşka’ metaforunda vurguladığımız, ABD-İsrail-PKK/YPG iç içeliği ve buna Amerika’nın yaklaşımı sınırlı da olsa ‘kaymalar’ gösteriyor…
Ve yine ayıp ediyor Washington, Türkiye’nin çok hassas olduğu “terörsüz Türkiye ve bölge” yaklaşımını zımnen göstererek, bazı adımları atamayacağımızı hissettiriyor. Oysa,
nefret ettikleri Biden yönetimi zamanında bu adımları atabileceğimizi göstermiştik…
Trump ve yönetiminin “İsrail hassasiyetinin” içeriyle ilgili olduğunu anlıyoruz. Bu küçümsenecek bir baskı değil. Trump birçok ağır sorunla uğraşıyor ve zamanlamaları ara seçimlerle de ilişkili. Avrupa ve Rusya gibi dertleri de var. Hatta pek detaylı bakılamıyor ama bir seri eyalete asker göndermesi, ulusal güvenlik kurumlarında üst üste görevden almaların devam etmesi küçümsenecek konular/dengeler değil. Ama haklı da olsa, Trump yönetimiyle ilişkilerimiz kıyasla daha iyi de olsa,
bu mazeretler Türkiye’yi belli bir noktaya kadar alakadar ediyor…
Ankara’nın yeni dönem ABD-Türkiye ilişkilerini “yönetme” biçimine de saygı duymalı Başkan Trump. “İyiye” eğmeye çalışılıyor. Türkiye gibi Amerika’ya yönelik şüpheciliğin, üstelik baştan sona haklı şüpheciliğin zemininde yapmaya gayret ediliyor. Bunun üzerine, çıkıp, İsrail’le buluşmanın akabinde tutup bu cümleler kurulursa, “kelam-kalem” bitiyor işte…
Buz gibi reel-politik konuşmak gerekirse de, Ukrayna veya Ortadoğu öyle bırakılıp gidilebilecek yerler değil. Başkan Trump, “bana ne, benim savaşım değil, ne haliniz varsa görün” çıkışları yapıyor ve gerçekten de onun savaşı değil fakat bırakamayacağını biliyoruz. Her iki coğrafyayı
bırakırsan, küresel savaşı kaybedersin. Ekonomiyi de peşinden.
Zaten başkanlık süresi az, “
yeni gelecek de”
zora girer!
Tekrar tekrar aynı konuşmaları yapmamalı Ankara ve Washington. El kadar
Zengezur’da
ben de olacağım diye elli takla atarken, üstelik bunu Kafkasya’ya yeniden dönüş politikasının çıktısı olarak yaparken, Türkiye’yi mi feda edecek ABD?
Alaska’da Trump’ın Putin’le görüştüğü, AB liderlerinin Oval Ofis’te fincan gibi dizildiği zamanlamada
Ukrayna ve arkasındakiler
, Macaristan ve Çekoslavakya’ya giden enerji hatlarını vurmadı mı? Amerika da bunun üzerine, “anladım ben onu” diyerek, 2022’de Almanya-Rusya arasındaki Kuzey Akım hatlarını berhava edenleri çeşitli Avrupa ülkelerinde bir anda ‘toplamaya’ başlamadı mı?! Kim bunun arkasındakiler? Türkiye hangi taraftaydı başından beri?
Sonuç olarak, bölgesel ve küresel olaylarda
Ankara’nın “doğrunun yanında” durmasını, “benim yanımda” olarak garanti saymamalı Trump
yönetimi…
Suriye, Irak ve daha geniş ölçekte Ortadoğu’daki hizalanma planları/girişimleri, “hizaya getirme”ye dönüşürse, hele SDG/YPG direnmeyi sürdürürse, şartlar değişmiş olur. Rüzgârı ister istemez Ukrayna ve bağlı konulara da vurur. Jeopolitik gerçekler budur…

