Kampüslerde “düşman” avı: Üniversitelere karşı Trump Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Harvard’ın hedef gösterilmesinin bir diğer gerekçesi ise üniversitenin yabancı öğrencilere dair yürütülen soruşturmalarda hükümetle yeterli işbirliği yapmaması. Üniversite yönetimlerinin bu öğrencileri disiplin altına almaları, sıkı soruşturma prosedürlerine riayet etmeleri ve öğrenciler herhangi bir suç veya kabahat işledikleri takdirde hükümeti derhal bilgilendirmesi bekleniyor. Harvard Üniversitesi daha önce talep edilen bilgileri hükümete iletmeyi reddettiği için ülke güvenliğini tehlikeye atmakla itham ediliyor.
Trump, ABD üniversitelerine yaptığı müdahalelere bir yenisini daha ekleyerek Harvard Üniversitesi’ndeki uluslararası öğrencilerin vize statülerinin iptalini ve halen eğitim gören öğrencilerin vizelerinin feshini öngören bir başkanlık bildirisi yayımladı. 4 Haziran 2025 tarihli bildiriye göre Harvard’da eğitim görmek isteyen veya değişim programlarına katılmak isteyen öğrenciler ülkeye giremeyecek.
Nitekim Trump yönetimine göre uluslararası öğrenciler “ülke güvenliğine” tehdit oluşturma potansiyeline sahip. Bu karar, Harvard’ın artık uluslararası öğrenci kabul edemeyeceği anlamına geldiği gibi, hâlihazırda kayıtlı öğrencilerin vizelerini de tehlikeye atıyor. Harvard öğrencilerinin yüzde 25’inden fazlası yabancı olduğu için, karar yaklaşık 7.000 kişiyi doğrudan etkiliyor. Bildirinin yayımlanmasının hemen ardından Harvard yönetimi mahkeme sürecini başlattı. Boston’daki yerel mahkeme kararnamenin uygulanmasını geçici olarak durdurduğunu duyurdu.
Harvard’ın hedef alınmasının önde gelen sebeplerinden biri, üniversitenin Çin Halk Cumhuriyeti ile bağları. Bildiride Harvard’ın “Çin’in askeri modernizasyonunu ilerletebilecek” araştırma projelerine ortak olduğu, Çin’den milyonlarca dolar değerinde yatırım aldığı, Çin Komünist Partisi üyelerine eğitim verdiği iddia ediliyor. Ayrıca FBI’ın, “Yükseköğrenim kurumları aracılığıyla ABD’den teknoloji hırsızlığı yapıldığına ve ülke içinde yürütülen araştırmaların rakip ve hasım ülkeler için avantaj sağladığına dair uyarılarına” da atıfta bulunuluyor ve özellikle Çin gibi ülkelerin uluslararası öğrencileri ABD’den bilgi sızdırmak amacıyla kullandığı öne sürülüyor.
“Hükümetle yeterli işbirliği yapılmıyor”
Harvard’ın hedef gösterilmesinin bir diğer gerekçesi ise üniversitenin yabancı öğrencilere dair yürütülen soruşturmalarda hükümetle yeterli işbirliği yapmaması. Üniversite yönetimlerinin bu öğrencileri disiplin altına almaları, sıkı soruşturma prosedürlerine riayet etmeleri ve öğrenciler herhangi bir suç veya kabahat işledikleri takdirde hükümeti derhal bilgilendirmesi bekleniyor. Harvard Üniversitesi daha önce talep edilen bilgileri hükümete iletmeyi reddettiği için ülke güvenliğini tehlikeye atmakla itham ediliyor. Ayrıca, öğrenci kabul süreçlerinde dezavantajlı gruplara öncelik tanıyarak “çalışkan Amerikalılara eşit haklar tanımadığı” ve “Amerika’yı yok etmek isteyen” ülkelere hizmet ettiği iddia ediliyor.
Bu bildiri, Trump yönetiminin Harvard’a yönelik ilk müdahalesi değil. 22 Mayıs 2025’te İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Harvard’ın yabancı öğrencileri okula kaydetmesini sağlayan Öğrenci ve Değişim Ziyaretçi Programı (SEVP) kapsamındaki sertifikasını iptal etmişti. Okula gönderilen mektupta, yönetimin Yahudi öğrenciler için güvenli bir kampüs ortamı sağlamadığı, Hamas sempatizanlığına göz yumduğu ve “ırkçı ‘çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık’” politikalarına ev sahipliği yaptığı iddia edilmişti. Trump yönetiminin toplumda ve kampüslerde “anti-Amerikancılığın ve antisemitizmin kökünü kazıyacağı” sözünü verdiği hatırlatılmış, Harvard dâhil olmak üzere tüm üniversitelerin yabancı öğrenci kabul etmeye devam etmek istiyorlarsa belirli kriterlere uymak zorunda olduğu belirtilmişti. Harvard bu karara karşı da dava açmış ve bir federal mahkeme sertifika iptalini geçici olarak durdurmuştu.
Sosyal medya paylaşımı olmayanlar da şüpheli
Bu karardan birkaç gün sonra Dışişleri Bakanlığı eğitim için ABD’ye gitmeyi planlayan tüm öğrencilerin vize randevularını askıya aldı. Gerekçe olarak sosyal medya hesaplarının detaylı incelemeye tabi tutulacağı gösterildi. Paylaşımların incelenmesi için geliştirilen pilot program Harvard için özel olarak hazırlanmış olsa da bu programın yakın gelecekte diğer üniversiteler için de uygulanacağı ilan edildi. Vize mülakatlarının ertelenmesi kararı federal mahkeme tarafından geçici olarak durduruldu, ancak konsolosluklar vize başvurularında sıkı denetimler yapmaya başladı. Yalnızca Filistin içerikli paylaşımlar değil, tüm sosyal medya faaliyetleri mercek altına alınıyor. Hiç sosyal medya hesabı olmayan ya da hesaplarını gizli tutan başvuru sahipleri de şüpheli görülüyor.
Davalar sürüyor
Harvard’ın bu kararlara ve fonlarının askıya alınmasına karşı açtığı davalar hâlen sürüyor. Columbia Üniversitesi’nin tüm yaptırımları kabul etmesine karşın Harvard Trump’a karşı boyun eğmemeyi seçmiş gibi görünse de aslında Harvard da fonlarının kesileceği korkusuyla birçok talebe boyun eğdi. Örneğin Filistin Dayanışma Komitesi dönem sonuna kadar feshedildi ve tamamen kapatılmakla tehdit edildi. Komitenin Filistin tarihi ve kültürüne dair organize ettiği etkinlikler iptal edildi. Birçok öğrenci hakkında disiplin süreci başlatıldı; bazıları mezuniyet törenine katılamadı. Batı Şeria’daki Birzeit Üniversitesi ile yürütülen araştırma ortaklığı gelen baskılar sonucu durdurulurken Din, Çatışma ve Barış İnisiyatifi’nin (RCPI) faaliyetleri antisemitizm suçlamasıyla süresiz olarak askıya alındı. Tarihçi Cemal Kafadar ve Rosie Bsheer ise benzer ithamlarla Ortadoğu Çalışmaları Merkezi’ndeki (CMES) görevlerinden alındı.
Trump hükümeti, yükseköğretim kurumlarını “tehlikeli” ilerici fikirlerin ivedilikle ortadan kaldırılması gereken yuvaları olarak görüyor. İçeride antisemitizmi, dışarıda ise Çin Komünist Partisi gibi “düşman”ları gerekçe göstererek üniversiteleri kendi politik ajandası doğrultusunda hizaya getirmeye çalışıyor. Ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek. Bu süreçte özellikle Filistin konusunda politik olarak aktif olan öğrenciler ile düşman kabul edilen ülkelerden gelen tüm yabancı öğrenciler, herhangi bir politik faaliyette bulunmasalar dahi tedirgin bir şekilde bekleyişini sürdürüyor.


