Kardeşlikten rahatsızlık duymak niye? Mehmet Metiner
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Birileri kelimelerle oynamayı pek bir seviyor.
Birileri de her şeye itiraz etmeyi marifet biliyor.
Kardeşlik deyince itiraz edenlere bakıyorum, temel karakteristikleri laik-seküler olmaları.
Kürt’ün seküleri de Türk’ün seküleri de bu konuda hemfikir.
Bizim açımızdan kardeşlik, akidevî temelde evrensel bir anlama ve öneme sahiptir.
Kutsal Kitabımız Kur’an iman edenleri kardeş ilan eder.
Bu kardeşliğin ırkı yoktur.
Mezhebi yoktur.
İslam kardeşliği yeryüzünü kapsar.
Nerede bir Müslüman varsa -ırkı, mezhebi, dili, rengi ne olursa olsun- onlar birbirlerinin kardeşidir.
Kardeşliğin mana sınırını da, sırrını da Kutsal Kitabımız belirler.
Yüce Peygamberimiz (sav) somut pratiğiyle gösterir.
Bu kardeşlik tam bir eşitlik, kamil bir denklik halidir.
Hiç kimse ne ırkından, ne soyundan, ne aşiretinden, ne teninin renginden dolayı üstün değildir.
Üstünlüğün bir tek ölçütü var: Akideye sadakatle bağlılık ve bunun görünür bir hayat tarzına dönüşmesi. Yani takva. Yani manevî-ruhanî üstünlük.
Takvanın dışında hiç bir üstünlük söz konusu değildir kardeşler arasında.
Hiç kimse ait olduğu kavimden dolayı üstün veya değerli değerlidir.
Bu akidevî kardeşliğin manifestosunu yüce Peygamberimiz “Veda Hutbesi”nde gayet özlü ve çarpıcı biçimde şu sözlerle ifade eder:
“Ey insanlar!
Hepimiz Adem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Acem’e Acem’in Arap’a, beyaz olanın siyah olana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”
İçine doğduğu kavmî aidiyetten dolayı kendini üstün görenler kavmiyetçidirler/ırkçıdırlar.
Kavmiyetçilik/ırkçılık hem bir cahiliye pisliğidir, hem de bir insanlık suçudur.
Peygamberimizin çerçevelediği kardeşlik anlayışı, “Mü’minler tarağın dişleri gibi eşittirler” sözüyle derin ve kopmaz bir hukuki zemine oturtulmuştur.
SAHTE KARDEŞLİK İLİŞKİSİ
İslam’ın bu kardeşlik anlayışı sadece tarihte değil günümüzde de anlamına ve hukukuna tamamen zıt pratiklerle örselenmemiş değildir.
Kabil kardeşi Habil’i öldürmüştür mesela.
Peygamberimizin seçkin arkadaşları vefatından çeyrek asır sonra birbirileriyle savaşmışlardır sözgelimi.
Günümüzde de kardeşlik adı altında kutsal öğretinin çerçevelediği anlayışın özünü dinamitleyen pratikler ortaya konulmuştur.
Sahte ve yanlış kimi pratiklere bakarak İslâmî kardeşlik anlayışına karşı çıkanlar bu pratiklerin kabahatinin İslam olmadığını, asıl kabahatin pratikleri tamamen gayrı İslami olan sözde Müslümanlarda olduğu gerçekliğini keşke bilebilseler.
Doğru uygulanması halinde sorun çözücü tek anlayış olan İslami akideye karşıtlık içine girmeleri sahiden çözümsüzlüğü derinleştiren bir yanlış tutumun bir duvar gibi önümüzde engel oluşturmasına sebebiyet vermiştir.
“İslam’la kandırılmak” veya “İslâmî kardeşlik iddiasıyla aldatılmak” hiçbir şekilde İslamiyet’in kabahati değildir.
Buradaki temel yanlışlık, İslam’ın hiddetle ve şiddetle reddettiği pratiklere karşıtlığın İslamiyet’e karşıtlık biçimine dönüştürülmüş olmasıdır.
O gayrı İslami pratiklerin sahiplerine yönelecek haklı tepkinin doğrudan İslam’ın kendisine yöneltilmiş olması, başkaca sahte iddiaların neşvünema bulmasına da ayrıca kapı aralamıştır.
Tarihte sosyalistler de birbirlerinin kanına ekmek doğramışlardır mesela.
Sosyalizm iddiasıyla yanlış ve sahte sosyalizm pratikleri, hatta sonu kanlı biten sosyalist uygulamaları hatırlatmaya gerek var mı?
Kürt’ün Kürt’le kavgası, Türk’ün Türk’le savaşı, Arap’ın Arap’la savaşımını hatırlatmak gereksiz.
Aynı anne-babadan doğan kardeşler arasında mal ve miras bölüşümü dolayısıyla yaşanan kavgalar ne dinle ne de kavmiyetle açıklanabilecek olgulardır.
Kardeşler birbirlerini kıskanıyor hatta öldürüyor diye kardeşlik kelimesini lügatimizden mi silelim?
Yoldaşlar birbirlerini öldürmüyorlar mı?
Yurttaşlar birbirlerini katletmiyorlardı.
Ne yani bu durumda yoldaş ve yurttaş kavramlarını da mı silelim?
Dünya bir imtihan yurdudur.
İyiler de olacaktır, kötüler de.
TÜRK-KÜRT SORUNU MU? KÜRT-KÜRT SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?
“Türkler kardeşlik maskesiyle Kürtleri aldattılar!” diyenler cevap versinler: Kürtler de Kürtleri kandırmıyor mu? Kürt bir yerde iktidar sahibi olduğunda tüm Kürtler gidip biat ediyorlar da biz mi bilmiyoruz? Kürtler de kendi aralarında birbirlerini hem kandırıyorlar hem kırıyorlar. Kürtler sadece Kürtlük ekseninde mi bir araya geliyorlar ve hepsi birbirinin dostu mudurlar?
Diyelim ki Kürtler ayrı bir devlete sahip oldular. Aynı ırktan olmaları onları iktidar kavgalarından beri mi kılacaktır? Tam tersine bu kez kendi aralarında iktidar için birbirlerini doğramaya kalkışacaklardır. Hatta günün sonunda İslamcılar “Bana ne kafir Kürdistan’dan, İslam’ın egemen olmadığı bir Kürdistan’ı ben ne yapayım, beni kafir Kürt yöneteceğine Müslüman Türk yönetsin!” demeyecekler mi? diyeceklerdir elbette.
Seküler-sosyalist-İslam karşıtı Kürtler de benzer bir şeyi İslam’ın ve İslamcıların egemen olduğu bir Kürdistan için diyeceklerdir.
Bunun yol açacağı sonuç, kıyım ve kırımdır.
Bazı Kürt çevrelerinin “kardeşlik söylemi”nin kandırmaca olduğuna dikkat çekip anayasal güvenceler istemeleri anlaşılabilir olmakla birlikte yanlış bir siyasal tavır alıştır.
Elbette anayasal teminat gereklidir. Zaten o yüzden yeni bir anayasa olmazsa olmaz bir öneme sahiptir diyoruz. Ama bu teminatın özüne teorik olarak İslami kardeşlik anlayışının yerleştirilmesi bu topraklarda doğru temelde kök salmanın da olmazsa olmaz şartıdır.
Anayasa bedenine İslami kardeşlik ruhunun giydirilmesi demokratik yurttaşlık anlayışıyla çelişir bir durum değildir.
Kardeşlik ve yurttaşlık anlayışı aynı mana ve kök üzerinden anayasal bir teminata kavuşturulabilir.
Kardeşlik kelimesinden rahatsızlık duyanlar varsın duymaya devam etsinler.
Ama biz inadına kardeşlik diyenlerden olacağız.
İslami kardeşliğin bu ülke için yegâne birleştirici tutkal olduğunu ve çözüm için kutsal öğretinin öngördüğü kardeşlik hukukuna uygun bir siyasi ve sosyal mimarinin ortaya konulmasının gerekli olduğunu söylemeye devam edeceğiz.
Bu İslam’a inanmayanları veya farklı din ve inanç mensuplarını İslam’a uydurma anlamına gelmiyor.
ADIMIZ GİBİ SAHİCİ KARDEŞLİK GEREK
Tersine herkesin dini ve inancı kendinedir.
İslam kardeşliği aynı akideye inananları birbirine güçlü bir biçimde ayrımsız rapteden güçlü bir birliktelik ruhudur.
Bu ruh olmadan tek başına vatandaşlık anlayışı bir iskeletten öte bir anlam taşımaz.
Türkiye Yüzyılı kardeşlikle ifadesini bulan o derin mana zemini üzerinde hür ve eşit vatandaşlık anlayışını harmanlayarak inşa edilmelidir.
Kendi ruh ve mana kökü üzerinde göğeren ve hepimizi kendine sadakatle ait kılan bir Yeni Türkiye için adımız kardeşlik olmalı.
Adımız gibi sahici bir kardeşlik gerek.
Örselenmiş ve gözden düşürülmüş kardeşlik anlayışımızı en itibarlı ve sahici bir pratiğe sistemsel düzeyde taşımak gerek.
Bunu sözde değil özde yapmak gerek.


