İçimizdeki süreç karşıtlarına dikkat… Mehmet Metiner
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Her şey bilge lider Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başladı. Cumhurbaşkanımızın bu çağrıyı sahiplenip bir devlet projesine dönüştürmesiyle devam etti. Öcalan’ın sayın Bahçeli’nin çağrısına uyarak yaptığı tarihi çağrıyla da nihayete erdi.
Şimdi PKK kalkıp kendini feshediyor ve silahları bırakacağını açıklıyor. Nedense o birileri fena halde rahatsızlık duyuyor.
Terörün ebediyen sonlandırılacak olmasının belirli kesimlerde oluşturduğu rahatsızlık kuşkusuz ibretle not edilmelidir.
Onların argümanlarının bir kıymeti harbiyesi yok.
Bence onların süreç başarıya ulaşırsa artık siyasal bir karşılıkları da olmayacak.
Çünkü siyaseten varlıkları PKK’nın varlığına borçlu malum çevrelerin süreç karşıtlığını anlamak ve anlamlandırmak hiç zor değil.
Sürece en başından itibaren açıkça karşı çıkan, sürecin geldiği bu son evrede de hiddetlerini en yüksek doza çıkaran süreç karşıtlarına kendi adıma kızmayı zaid addediyorum.
Zira varlık sebepleri bu.
Benim asıl itirazım ve kızgınlığım, suretimizden görünen o birilerinin ekranlarda süreci kurnazlıkla bozmaya yönelik söz ve davranışlarınadır.
xxxxx
İyi ki arşiv var.
Sayın Bahçeli “Öcalan gelsin Meclis’te DEM grubunda konuşsun!” dediğinde içimizden o birilerinin neler dediğini ve nasıl sinsilikle sarmalanmış sözlerle Bahçeli’nin bu cesur çıkışını itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını unutmadık.
İşittikleri açık azardan sonra Bahçeli’yi övgü yarışına nasıl girdiklerini de.
İktidar medyasında çok önemli katkılarda bulunan isimleri saygıyla anıyorum.
Zihinleri AK Partili veya MHP’li olmayan, ama AK Parti’ye ve MHP’ye kendi zihinlerini giydirmeye çalışan, şu veya bu nedenle sadece gövdeleriyle bulundukları AK Parti-Cumhur ittifakı saflarında hak etmedikleri itibarlara sahip olmayı yanlış yorumlayıp kısa sürede kibre kapılan kimileri de kuruldukları ekranlarda sanki devlet ve iktidar adına konuşuyorlarmış algısı oluşturarak süreci berhava etmek için ellerinden geleni yapmaktan geri durmadılar.
Sürecin bu kritik evresinde dahi yapmaya devam ediyorlar.
Tabii konuştukları yer iktidar kanalları olunca ve kendileri de cumhur ittifakının savunucuları olarak bilindikleri için onların sözleri sanki cumhur ittifakının veya iktidarın gerçek niyetini ortaya koyuyormuş gibi algılanabiliyor.
“PKK silah bıraksa bile onları bekleyen akıbet bu” diye ekranlarda felaket tellallığı yapan ve adeta PKK’ya silah bıraksanız bile başınıza gelecek olana hazırlıklı olun, ya boynunuzu uzatırsınız ya da boynunuzu vururuz türünden sanki devlet adına konuşuyorlarmış gibi yapıp ateş püsküren o birileri sizce sürecin başarıyla tamamlanmasına katkıda mı bulunuyorlar, yoksa süreci bozmak isteyenlerin değirmenine mühimmat mı taşıyorlar?
xxxxx
Devletimiz süreci güven temelinde çok başarılı bir biçimde sonlandırma noktasına getirdi.
PKK beklenen fesih ve silah bırakma açıklamasını yaptı.
Çerçeve belli.
Silah yerine siyaset.
Bir büyük kucaklaşma.
Türk-Kürt ittifakını Malazgirt ruhuyla ete kemiğe büründürmek.
Geçmişin acılarını silahlarla birlikte toprağa gömmek.
Barışı inşa etmek.
Ortak bir geleceği barışla birlikte inşa etmek.
Hepimize kazandıracak demokratik bir “Türkiye Yüzyılı”nı hep birlikte inşa etmek.
Sorun üreten eski Türkiye aklını tarihe uğurlamak.
Malazgirt ruhunun şekillendirdiği o akidemize uygun anlayışla tarihsel tecrübemizi bugüne güçlü bir biçimde taşımak ve bu akılla yeni bir Türkiye inşa etmek.
Bunun için yapılması gereken neyse yapmak, atılması gereken adımları atmaktan kaçınmamak.
Bir büyük ittifakı sağlayarak Türkiye’yi bölmek isteyen o emperyalist güçlerin planlarını paramparça etmek.
Evet, çerçeve bu.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da sayın Bahçeli’nin de süreçle alakalı dedikleri bunlar.
“Türkiye Yüzyılı”nın inşasının önünde duran terör prangasından kurtulmak.
Bu sürecin önemli bir ayağı.
Bu engel kalktıktan sonra asıl inşa süreci başlayacak.
Bu sürecin hep birlikte beraberce yapılacağı da en fazla vurgulanan bir konu.
Zihni çerçeve bu.
Bunun içini dolduracak güven ve umut temelli sözler etmek yerine o sorunlu eski Türkiye aklının cezalandırıcı, korkutucu ve tahkir edici dilini kullanmak sorarım size hangi akla ve kime hizmettir?
xxxxx
Sürecin selameti güvene bağlı.
Süreci başarıyla yürütenler bu güven iklimini oluşturdular.
Bahçeli’nin sahiplenici ve kuşatıcı söylemi, güven iklimiyle beraber müthiş bir umut oluşturdu.
Sayın Cumhurbaşkanımızın sözleri güven ve umut iklimini taçlandırdı.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’in fesih ve silah bırakma işlemi tamamlanırsa güçlü olumlu adımların da beraberinde geleceğine dair sözleri büyük bir umuda dönüştü.
Şimdi bütün kerametleri sadece gövdeleriyle iktidar katında bulunmaktan ibaret olan o birilerinin kalkıp sanki devlet kendilerine bilgi veriyormuş algısı oluşturarak devlet adına asan, kesen, biçen bir dil kullanmaları, yani binbir emekle ve çabayla oluşturulmuş güven iklimini zehirlemeye kalkışmaları asla kabul edilemez.
Yanlış anlaşılsın istemem.
Kimseye haksızlık etmek de istemem.
Herkesin kendi kişisel görüşlerini dile getirmesinden zinhar rahatsızlık duyanlardan değilim.
Bunları kendi şahsi görüşleri olarak sunsalar sorun yok.
Ama devlet ve iktidar adına konuşuyor veya devlet-iktidar katından aldıkları bilgiyi paylaşıyorlar algısı oluşturmaları büyük bir sorun.
İtirazım ve kızgınlığım buna.
“Gelirlerse şöyle olacak, böyle olacak” türünden adeta PKK’ya “Silah bıraksanız bile akıbetiniz bu olacak” türünden sanki devlet-iktidar kendileriymiş gibi, sanki sürecin nereye nasıl evrileceğine kendileri karar veriyormuş algısı oluşturup lafazanlık yapanlar hem kendilerini olduğundan farklı ve önemli göstermeye çalışıyorlar hem de düpedüz onca emeğe haksızlık ediyorlar.
Silah bırakma kararı alan PKK’lıları caydırmaya yönelik bu sözlerin süreç destekleyiciliği ile ne alakası olabilir?
Kendilerine sorulduğunda “Şöyle olmalı, böyle olmalı” demek yerine “Böyle olacak, şöyle olacak, devletin tavrı bu” biçiminde sözler edenler sureti haktan görünüp süreci sabote etmeye çalışanlardır.
Herkes gibi onlar da kişisel fikirlerini ve temennilerini dile getirmeye hakları var.
Bence bu gerekli.
Hiç değilse kimin gerçekte ne düşündüğünü öğrenmiş olacağız.
Bu önemli bir Türkiye belleği oluşturacak.
Nitekim biz de kendi kişisel görüşlerimizi ve temennilerimizi dile getirmekten öte bir şey yapmıyoruz.
Sürecin yürütücüsü konumunda olan Erdoğan-Bahçeli liderliğinin ortaya koyduğu yeni paradigmaya bakarak olması gerekenlere dair şahsi mülahazalarımızı ve temennilerimizi dile getiriyoruz.
Devletimizin ilgili ve yetkili birimleri fesih ve silah bırakma gerçekleştikten sonra sorunu kökten çözecek hangi adımlar atacağını henüz bilmiyoruz.
Kendi adıma ben bilmiyorum.
Ekranlarda biliyorum diye konuşanların tamamı da kendilerini önemli birileriymiş gibi göstermek isteyenlerden ibaret bence.
Devlet adına bu önemli süreci yürütenler şayet ekranlarda konuşan o birilerine o bilgileri veriyorlarsa -ki bence öyle bir şey yok- kendi konumlarına yazık ediyorlar.
Benim bildiğim güvenlik bürokrasimiz ve özellikle istihbarat birimimiz bu tür bilgilendirmeler yapmazlar.
Diyeceğim o ki, aleni süreç karşıtlarından daha fazla süreç yanlısı görünen o birilerinin sözleri ve üslubu bence sürece daha fazla zarar veriyor.
Çünkü güven iklimi zehirliyorlar.
Ve umudu örseliyorlar.
Unutulmasın ki bu tür süreçler güven ikliminde boy gösterir ve nihayete erer.


